IŞİD’in vahşi katliamlarını Paris’e taşıması bütün emperyalist güçleri, eylemde olmasa da söylemde “IŞİD karşıtı” yaptı. Oysa IŞİD canavarı yıllardır katliamlar gerçekleştiriyor; Irak’ta, Suriye’de, Libya’da, Yemen’de, Mısır’da, Tunus’ta, Lübnan’da... Paris’ten önce Türkiye’de pek çok vahşete imza attı. Tüm bunlara rağmen IŞİD’i yok etmekten söz etmeyen emperyalistler, Paris’te bombalar patlayınca ağız değiştirdiler. Bekleneceği üzere en sert açıklama Fransız emperyalizminin şefi François Hollande tarafından yapıldı. Hollande, “İslam Devleti” diye adlandırılan IŞİD’le savaşta olduklarını ilan etti.
Geçerken belirtelim ki, riyakar açıklamalardan biri de dinci gericiliğin kaçak saraydaki şefi tarafından yapıldı. Ankara’nın merkezinde, yani burnunun dibinde gerçekleştirilen Cumhuriyet tarihinin en vahşi kıyımlarından birine ses çıkarmayan bu zorba şef, Paris’te bombalar patlayınca kameralar karşısına geçip, “teröre karşı tutum alınması” için islam dünyasına çağrılar yaptı. Böylece alnında “IŞİD’in baş destekçisi” yaftası asılı bulunan AKP şefi, bu vesileyle emperyalistlere yaranmaya çalıştı...
Canavarı yaratanlar
Halklara saldıran emperyalistler bölgedeki Türkiye, Suudi Arabistan, Katar gibi azılı suç ortaklarının da katkılarıyla Ortadoğu’yu ölüm ve yıkım diyarına çevirdiler. Yıllarca devam eden savaşlarla Irak, Libya, Suriye, Yemen gibi ülkeleri tahrip eden bu güçler hem IŞİD için uygun bir iklim yarattılar hem bu canavarı finanse ettiler, eğittiler, donattılar, silahlandırdılar... Kendi savaş aygıtlarının vahşeti yetmiyormuş gibi, IŞİD gibi bir canavarlar sürüsünü de yaratıp halkların üzerine saldılar.
Belirtmek gerekiyor ki, IŞİD canavarının yaratılması suçunun önde gelen faillerinden biri de Fransız emperyalizmidir. Çıkarları gereği Mali’de dinci teröre karşı savaş ilan edip bu yoksul Afrika ülkesine binlerce asker gönderen Fransa, aynı anda Libya ve Suriye’deki kökten dinci terörün pervasız destekçilerindendi.Emperyalist savaş aygıtı NATO ile birlikte Libya’yı aylarca bombalayan Fransa, Suriye’ye savaş ilan edilmesi konusunda da en az Türkiye-Suudi Arabistan-Katar “üçlü şer ekseni” kadar hevesliydi.
Canavar Paris’e ulaşınca
Ankara ve Beyrut katliamlarından sonra da Suriye yönetimini devirmekten söz etmeye devam eden Hollande, bu iş için kullanılan dinci teröristlerin desteklenmesine itiraz etmiyordu. Ancak Paris saldırılarının ardından önceliğin ‘IŞİD’e karşı savaş’ olduğunu ilan etti. Yani IŞİD farklı din ve mezheplere mensup Arapları öldürürken, Ezidileri, Kürtleri katlederken, kadınları pazarda satarken, küçük çocukları intihar bombacısı olarak yetiştirirken, öncelik Beşar Esad liderliğindeki Suriye yönetiminin yıkılmasıydı. Bu politika sadece Fransa tarafından değil, batılı emperyalistlerle bölgedeki suç ortakları tarafından da savunuluyordu.
Paris saldırılarından sonra IŞİD karşıtı söylem öne çıksa da, pratikte henüz somut bir değişiklik görülmedi. Örneğin ne Fransa’nın, ne ABD’nin ne Türkiye-Suudi Arabistan-Katar üçlüsünün Suriye halklarına karşı düşmanlıklarında bir değişiklik var. Ankara’daki dinci-Amerikancı iktidarın cihatçı çetelere saldıran Rusya uçağını düşürüp NATO’yu toplantıya çağırması, bu kökten dinci canavarı, dolayısıyla kirli çıkarlarını korumak için savaş riskini bile göze alabildiğini gösterdi. Bu durum emperyalistlerin derdinin IŞİD ve benzerlerini yok etmek değil, Ortadoğu’da icraata devam eden vahşi canavarın emperyalist ülkelerde olası saldırılarını engellemektir. Vurgulamalıyız ki, dinci terörün desteklenmesi, Ortadoğu’da icra edilen saldırganlık ve savaş politikasının kaçınılmaz sonuçlarından biridir. Nitekim dinci terör, 1978 yılından beri emperyalistlerle suç ortakları tarafından kullanılıyor. Diğer bir ifadeyle, yaklaşık 40 yıldan beri, arada bir kılık değiştiren bu canavarı kullanıyorlar.
Kanlı tarih bugüne ışık tutuyor
2011’de NATO’dan önce Libya’yı bombalayarak keskin dişlerini yeniden sergileyen Fransız emperyalizmi, suç dosyaları kabarık sömürgeci güçlerden biridir. İlk sömürgeleri 19. yüzyılda ele geçiren Fransa, 20. yüzyılın başında önde gelen sömürgeci güçlerden biriydi. 1. Emperyalist Paylaşım Savaşı'nın faillerinden de biri olan Fransa, İngiltere ile birlikte Ortadoğu’nun yapay sınırlarla parçalanmasında etkin rol oynadı.
Ekim Devrimi'nden sonra Bolşevikler tarafından dünyaya açıklanan ‘Seykes-Picot anlaşması’, Ortadoğu’yu sömürgeleştiren İngiliz-Fransız emperyalistlerinin, yüz yıldır devam eden çatışmaların fitilini nasıl ateşlediğini belgeler. Siyonist İsrail devletinin Ortadoğu’nun kalbine saplanması, 2. Emperyalist Paylaşım Savaşı'ndan sonra ABD emperyalizminin sahneye çıkması ile devam eden bu uğursuz süreç, halen bölgeyi kasıp kavuran kanlı savaş ve yıkımların sorumlularını gözler önüne seriyor.
Afrika, Asya ve Latin Amerika’ya uzanan Fransız sömürgeciliği özellikle Vietnam, Cezayir, Ruanda gibi ülkelerde büyük yıkım ve katliamlar gerçekleştirdi. Vietnam ve Cezayir halklarının destansı direnişleriyle yenilgiye uğratılan Fransız emperyalizmi, milyonlarca insanın katledilmesinden sorumludur. Vietnam’da on binleri öldüren bu emperyalist zorba, Cezayir’de 1 milyonu aşkın insanı katletti. Yakın geçmişte, 1990’lı yıllarda Ruanda’da yaşanan akıl almaz vahşeti seyreden Fransa, bir haftada 1 milyonu aşkın insanın boğazlanmasını kayıtsız bir şekilde izlemiştir. Yedi ay boyunca Libya’ya bomba yağdıran devletlerden biri olan Fransa, üç bin askerle Mali’ye saldırmış, dünyanın dört bir yanından Suriye’ye taşınan tetikçilerle güçlendirilen cihatçı terörü ise yıllarca desteklemiştir.
Sömürgeci Fransız emperyalizminin yukarıda sözünü ettiğimiz suçları, kanlı tarihin sadece bir parçasıdır. Ancak bu kadarı, bu emperyalist devletin Libya ve Suriye halklarına karşı bugün işlediği suçların tarihsel kaynağını ortaya koymaya yeter de artar bile. Paris saldırılarına zemin hazırlayan güçlerden biri olan bu emperyalist devlet, son olarak Fransız vatandaşlarının katledilmesinden de en az IŞİD kadar sorumludur.
Emperyalizme ve yarattığı canavara karşı mücadele
IŞİD ve türevlerini pervasızca destekleyen, Paris saldırılarını Fransız işçi ve emekçilerinin hak ve özgürlerini gasp etmenin fırsatı sayan Hollande yönetimi, belli ki, sömürgeci keskin dişlerini göstermeye devam edecek. Bu emperyalist güç, izlediği politikalarla hem hedef aldığı ülkelerin halkları hem Fransız işçi sınıfıyla emekçilerinin geleceğini tehdit ediyor.
Vurgulamalıyız ki, emperyalist saldırganlar da IŞİD canavarı da halkları hedef alan birer suç örgütü misyonuyla hareket ediyor. Bugün faturanın çoğunu Ortadoğu halkları ödese de, Paris saldırılarının gösterdiği gibi, Avrupalı işçi ve emekçiler de bedel ödemeye başlamıştır. Saldırgan emperyalizmin de dinci zorbalığın da hedefinde olan işçiler, emekçiler ve ezilen halklar, birbirinden güç alan bu iki canavara karşı birleşik bir mücadele örmeden, yazık ki, bu ölümcül vebalardan kurtulmaları mümkün olmayacaktır.