Libya iç çatışmalar, yağma, yoksulluk, sefillik girdabında

İşbirlikçileriyle birlikte petrolü yağmalayanlar, ülkede merkezi bir otoritenin kurulmasının önünde engeldirler aynı zamanda. Zira ülkeyi IŞİD, El Kaide gibi cihatçılara peşkeş çekenler, iş bu dinci terörle savaşmaya gelince ortada yoklar. Onlar sadece petrol yağmasıyla iştigal ediyorlar. Petrol alanlarını tehdit eden IŞİD’e karşı savaşmayı yine Libyalıların sırtına yıkıyorlar.

  • Haber
  • |
  • Dünya
  • |
  • 16 Nisan 2016
  • 07:24

Emperyalist savaş aygıtı NATO’nun aylar süren bombardımanlarıyla Kaddafi yönetiminin yıkılması, Libya’yı tam bir kaosa sürükledi. Ordunun dağıtıldığı, devlet kurumlarının parçalandığı, eğitim-sağlık gibi temel sosyal hizmet ağlarının yıkıldığı ülkede savaş ağaları başa geçti. NATO’nun savaş uçaklarıyla Libya’ya taşınan “muhalifler” bile birbirleriyle anlaşamazken IŞİD, El Kaide gibi cihatçı terör örgütlerine gün doğdu.

Birleşmiş Milletler Libya Özel Temsilciliği tarafından yapılan açıklamaya göre 6 milyonluk nüfusun 2 milyon 400 bini insani yardıma muhtaç duruma düşürüldü. Dünyanın hem en kaliteli, hem çıkarılması en kolay olan petrol yataklarının bulunduğu ülkede milyonlarca emekçinin insani koşullardan yoksun bir yaşama mahkum edilmesi, NATO tarafından bahşedilen “özgürlüğün” ne anlama geldiğini gösteriyor. 

***

Fransa, İngiltere, ABD gibi emperyalist devletlerin yanı sıra Türkiye, Suudi Arabistan, Katar gibi gerici bölge devletleriyle de alçaltıcı ilişkiler içinde bulunan Kaddafi muhalifleri, biri Trablus’ta biri Tobruk’ta konumlanan iki hükümet kurdu. Bu güdümlü gericilik odakları ülke genelinde hakimiyet kurmak bir yana, karargah kurtuldukları kentleri bile halen denetleme gücü ve iradesinden yoksun kaldılar.

Petrol alanlarını yağmalayan emperyalistlerle işbirlikçileri bu küçük ülkenin iki hükümet ile birçok dinci çete tarafından parsellenmesiyle ilgilenmediler. Zira ne Libya halkının yaşadığı felaketler ne çeteler arası savaşın devam eden yıkım ve katliamları yağmacıların ilgi alanlarına girebiliyor. Ülkenin halkı yoksulluk ve acılar içinde kıvranırken, birçok kentte devam eden çatışmalardan dolayı sokaklarda ölüm kol gezerken, yağmacılar dünyanın en kaliteli petrolünü gasp etmenin keyfini sürüyorlar.

***

Yağmacıların vurdumduymazlığı IŞİD’in petrol alanlarına saldırmasına kadar devam etti. Ülkenin doğusunda bulunan “petrol hilali” IŞİD tarafından tehdit edilince endişeye kapılan yağmacılar, Trablus merkezli Milli Genel Kongre ile Tobruk merkezli Libya Temsilciler Meclisi arasında anlaşma sağlanmasını istediler. Yağmacılar, Libya halkının tarumar edilen hayatlarını düzeltmek için değil, petrolden aldıkları ganimetin güvence altına alınması için iki hükümetin birleşmesini istediler.

Libya’da, krizin sona ermesi için Birleşmiş Milletler (BM) gözetiminde bir yıl süren görüşmelerin ardından, “Libya Siyasi Antlaşması” geçen Ocak ayında imzalanmıştı. Vurgulamak gerekiyor ki bu anlaşmaya ancak IŞİD saldırıları başladıktan sonra varıldı. Nitekim anlaşmanın imzalandığı günlerde açıklama yapan BM Libya Özel Temsilcisi Martin Kobler, IŞİD’in, Ras Lanuf ve Sidra limanlarına yaptığı saldırıyı kınamış, “Libya’da siyasi anlaşmanın uygulamaya konmadığı her gün IŞİD için bir kazançtır” ifadelerini kullanmıştı.

***     

Söz konusu anlaşmanın üzerinden üç ay geçmesine rağmen, pratikte kayda değer bir gelişme olmadı. Tersine durum daha da vahimleşti. Destekçileri arasında AKP iktidarının da bulunduğu Trablus’taki hükümetin ayakta durmakta bile zorlandığına dair haberler var. Zira hem iki hükümet, hem dinci çeteler arasında rant ve alan kapma savaşı devam ediyor.

İşbirlikçileriyle birlikte petrolü yağmalayanlar, ülkede merkezi bir otoritenin kurulmasının önünde engeldirler aynı zamanda. Zira ülkeyi IŞİD, El Kaide gibi cihatçılara peşkeş çekenler, iş bu dinci terörle savaşmaya gelince ortada yoklar. Onlar sadece petrol yağmasıyla iştigal ediyorlar. Petrol alanlarını tehdit eden IŞİD’e karşı savaşmayı yine Libyalıların sırtına yıkıyorlar.

Libya’daki vahim tablonun yakın gelecekte düzelmesi yazık ki olası görünmüyor. Çünkü savaş ağaları arasında sıkışan halk, kaosun bedelini öderken, bu vahim duruma son verebilecek bilinç ve örgütlülükten halen yoksun durumda. Bu da çeteler arası alan kapma ve rant savaşının devam edeceği, halkın ise bu gerici savaşın kurbanı olmaktan kurtulabilmesinin zaman alacağına işaret ediyor.

İlerici birikim emekçilerle buluşup devrimci siyasal örgütlülüğünü inşa edene kadar Libya halkının bu vahim kaostan çıkış yolu bulması mümkün görünmüyor.