Kaşıkçı cinayeti ve AB

AB şefleri, ne kadar cinayet işlese işlesin, petro-dolar zengini Suudi krallığıyla arayı açmazlar. Nitekim üç yıldan beri Yemen’de toplu cinayet işlemesine kayda değer bir itirazları olmadı. Bu cinayeti de kısa sürede unutup şeriatçı rejimle işbirliğine devam edecekler. Hal böyleyken “AB kriterleri”, “özgür dünyanın değerleri” gibi laflar edilmesi ancak bir riyakarlık gösterisi olabilir.

  • Haber
  • |
  • Dünya
  • |
  • 21 Ekim 2018
  • 17:52

Adnan Kaşıkçı cinayetine “görev savma” sınırlarında değinen AB şefleri, Suudi Arabistan’ın -zaten herkesin malumu olan- suçunu itirafından sonra cinayetin aydınlatılması için çağrıda bulundular.

AB’nin etkin iki gücü Almanya ile Fransa cinayeti kınamak ve aydınlatılmasını talep etmek gibi beylik laflar etmenin ötesine geçemediler.

Cinayetle ilgili açıklama yapan Almanya Başbakanı Angela Merkel, “Cemal Kaşıkçı'nın öldürülmesi korkunçtur. Hala hiçbir şey aydınlatılmadı. Elbette konunun tam olarak aydınlatılmasını talep ediyoruz” dedi.

Fransa’da cinayete dair açıklamayı Dışişleri Bakanı Le Drian yaptı. Fransız bakan, “Cevapsız kalan çok soru var. Derin soruşturulma yapılmasını istiyoruz. Kaşıkçı cinayetini şiddetle kınıyoruz” dedi.

Avrupa Birliği adına yapılan açıklama da diğerlerinden pek farklı değildi. AB açıklamasında “Kaşıkçı'nın ölümüyle ilgili detaylar ve 1963 Viyana Konsolosluk Sözleşmesi'nin şok edici şekilde ihlali çok endişe vericidir. Kaşıkçı'nın öldürülmesine ilişkin kapsamlı, güvenilir ve şeffaf soruşturma devam etmeli, sorumluların hesap vermesi sağlanmalı” denildi.

AB üyesi bazı ülkeler adına yapılan açıklamalarda Suudi Arabistan’ı eleştiren ifadelerin tonu biraz daha sert olsa da, yukarıda andığımız üç açıklama Avrupa burjuvazisinin yaklaşımını dile getiriyor. Bu açıklamalar, Almanya-Fransa ikilisi başta olmak üzere, AB üyesi ülkelerin Suudi krallığı ile işbirliğine kaldıkları yerden devam edeceklerini haber veriyor.

AB emperyalistlerinin, müttefikleri olan Suudi rejiminin konsoloslukta uluorta cinayet işlemesinden hazzettikleri söylenemez. Buna rağmen Ortaçağ artığı şeriatçı rejimle ilişkilerinin zedelenmemesi için ellerinden geleni de yapacaklar. Halen cinayetin aydınlatılmasından söz etmeleri, Suudi krallığına zaman kazandırmaktan öte bir anlam taşımıyor. Zira cinayet mahalli de fail de ortadadır.

Her koşulda temsil ettikleri tekellerin çıkarlarını korumakla mükellef olan AB şefleri, ne kadar cinayet işlese işlesin, petro-dolar zengini Suudi krallığıyla arayı açmazlar. Nitekim üç yıldan beri Yemen’de toplu cinayet işlemesine kayda değer bir itirazları olmadı. Bu cinayeti de kısa sürede unutup şeriatçı rejimle işbirliğine devam edecekler. Hal böyleyken “AB kriterleri”, “özgür dünyanın değerleri” gibi laflar edilmesi ancak bir riyakarlık gösterisi olabilir.