Mario Draghi hükümetinin parlamentoya sunduğu 2022 yılı bütçesine karşı İtalya'nın üç büyük sendika Konfederasyonu’ndan ikisi, Confederazione Generale Italiana del Lavoro (CGIL) ile Unione Italiana del Lavoro (UIL) 16 Aralık Çarşamba günü için sekiz saatlik grev çağrısında bulundu. Konuyla ilgili açıklamada “tatmin edici olmayan ve ücretlilere yeterli fon sağlamayan 2022 bütçesinin protesto edileceği” belirtildi. İtalya sol basınında yer alan haberlere göre ise, Konfederasyonlar grev çağrısı yapsa da, grev için hazırlık yapmıyor ama Draghi hükümetiyle bütçede sendikaların kabul edebileceği bir çözüm bulmak için görüşmelerini sürdürüyorlar. Oysa AB tarafından işçi düşmanı gerici reformlara zorlanan Draghi hükümetinin manevra alanın daraldığı belirtiliyor.
Geçen hafta araştırma enstitüsü Censis'in yayınladığı araştırma sonuçları İtalya'da ‘yoksullukta artış eğitim kalitesinde düşüş’ olduğunu kayıt altına almış ve ülkenin demografik yapısındaki geriye gidişi ortaya koymuştu. Örneğin, çalışanların üçte biri en fazla ortaokul diplomasına sahipken, İtalyanların çoğunluğu ise (yüzde 56,4) pandemi sonrasında bozulan ekonomik durumlarının düzeleceğine inanmıyor. Yüzde 28,4'ü kesim ise durumun daha da kötüleşmesini bekliyor. Yoksulluk nedeniyle birçok ailenin çocuk yapmaktan vazgeçmesi sebebiyle 2015-2020 yılları arasında İtalya’da doğurganlık oranında yüzde 16,8’lik bir düşüş olduğu belirtildi.
Yaygınlaşan yoksulluk kötüleşen eğitim, gerileyen sağlık hizmetleri, düşük ücret dayatmaları gibi saldırılar İtalya işçi sınıfının direnme ve mücadele dinamiklerini mayalıyor. Geçen Cumartesi günü İtalya'nın 23 şehrinde sendikaların taban örgütlerinin düzenlediği protestolarda, 16 Aralık’ta yapılması planlanan "Draghi Gününe Hayır" grevine katılma çağrısı yapıldı. Sol basın, CGIL Genel Sekreteri Landini'nin grev kararı almasını, “sendikaların alanları taban örgütlerine bırakmak istemediği” şeklinde yorumluyor. Taban örgütlerinin birleşik güçlerinin sendika yönetimlerinden bağımsız olarak gerçekleştirdikleri "Draghi Gününe Hayır" eylemlerine on binlerce kişinin katılması sendika bürokratlarını da rahatsız etmişti.
Draghi'nin çabalarını olumlu gördüğünü belirten, CGIL Genel Sekreteri Maurizio Landini, ancak vergiler, emekli maaşları, okullar, sanayi politikası ve yoksulluğun azaltılmasıyla ilgili önlemlerin eşit düzeyde olmadığını vurgulayarak da eleştirmişti. UIL Genel Sekreteri Pierpaolo Bombardieri, Maurizio Landini'nin yorumlarına katıldığını belirtirken, ülkenin üçüncü büyük Konfederasyonu olan Confederazione Italiana Sindacati Lavoratori'nin (CISL) genel sekreteri Luigi Sbarra ise, “genel grev başlatmanın ve çatışmayı radikalleştirmenin yanlış” olduğunu iddia ederek, “diyalog, uyum ve sorumluluk” üzerine odaklanması gerektiğini söyledi.
Sosyal demokrat Partito Demokrato'nun (PD) yönetim kurulu üyesi Enrico Borghi, yapılan grev çağrısının "nesnel olarak abartılı bir karar" olduğunu iddia ederek kınarken, PD Senatörü Stefano Collina ise CISL sendikasının "greve katılmamakla iyi yaptığını" söyledi.
Taban örgütlerinin kararıyla yapılan eylemeler sendika bürokratlarını grev çağrısı yapmak zorunda bıraktı. Ancak görünen o ki, konfederasyonların derdi kazanımlar için hükümeti basınç altına almaktan çok taban örgütlülüğüne dayalı mücadelenin önünü kesmektir. Grev kararı alıp ardından Hükümetle görüşmelere yoğunlaşmaları bunu gösteriyor. Görünen o ki işçiler, bürokratların oyununa gelmeyip mücadeleyi yükseltirlerse taleplerini hükümete kabul ettirebilirler.