İsveç’te 11 Eylül’de yapılan seçimlerde, aralarında faşist bir partinin de bulunduğu “sağ blok” az bir farkla öne geçti. Uzun yıllardan beri sosyal demokrat hükümetler tarafından yönetilen İsveç’te sağcı-ırkçı partilerin güçlenmesi ülkede tedirginlik yarattı.
Seçim yenilgisini kabul eden Sosyal Demokrat Parti lideri ve Başbakan Magdalena Andersson, ülkesini emperyalist savaş ayıtı NATO’ya üye yapmaya çalışırken yenilgiye uğradı ve geçen hafta düzenlediği basın toplantısıyla istifa ettiğini duyurmuştu. Neo-Nazi hareketinden doğan İsveç Demokratları (SD) adlı partinin de içinde yer aldığı sağcı blokun ise hükümeti kurma hazırlıklarına başladığı bildirildi
Sağcı, ırkçı partilerin güçlenmesi İsveç’te karşı tepki de yaratmış görünüyor. Geçtiğimiz günlerde Göteborg ve Malmö şehirlerinde yapılan protesto eylemlerinde ırkçılığa karşı birlikte mücadelenin önemi dile getirilmişti. 18 Eylül Pazar günü ise İsveç’in başkenti Stockholm’de ırkçılık karşıtı kitlesel bir gösteri düzenlendi.
Stockholm’deki Normalm Meydanı’nda gerçekleştirilen eylemi 18 parti ve demokratik kitle örgütü gerçekleştirdi. “Irkçılığa karşı dayanışma için!” vurgusunun öne çıkartıldığı gösteride “Irkçılığa karşı Stockholm!” pankartı açıldı. Yapılan konuşmalarda ırkçılığa, neo Nazilere karşı birleşmenin ve örgütlü mücadeleyi yükseltmenin önemine vurgu yapıldı.
***
Burjuva demokrasisinin “ileri örnekleri” kabul edilen İskandinav ülkelerinden İsveç’te neo Nazi parti ile müttefiklerinin yükselişi tesadüf değil. Sadece İsveç’te değil Finlandiya, İspanya, İtalya gibi farklı ülkelerde de ırkçı-faşist partilerin önü açılıyor. Neo liberal saldırıyı sürdüren, demokratik alanları daraltan devletler, kapitalizmin derinleşen krizini aşmaktan aciz kalınca faşist akımların önünü açıyorlar.
Kapitalist devletlerin “akıl hocaları” da sistemin krizinin aşılamadığını itiraf ediyor ve biriken sorunların toplumsal isyanları tetikleyebileceğini ön görüyor. Bu aşamada neo Nazi partilerin önünün açılması tesadüf değil elbet. Faşizmi toplumsal isyanı önlemenin bir aracı olarak gören düzenin efendileri, biriken sosyal tepkilerin faşistlerin potasına akması için çaba harcıyorlar. Bu ise, ırkçı-faşist yükselişe karşı birleşik direnişin önemini daha da arttırıyor.