1 Eylül 1939'da Almanya Polonya'ya saldırır ve II. Emperyalist Paylaşım Savaşı başlar. Dünya pazarına egemen olmak isteyen Nazi Almanyası, kısa bir süre içinde Kıta Avrupası'nın tamamını işgal eder. Batı sınırlarını güvenceye alan Nazi Almanyası asıl hedefine, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'ne 1941 Haziran'ında yönelir. Almanya'nın iki haftalık süre biçtiği Sovyetler yüksek teknolojiye sahip Alman ordusunu yener.
Savaşta üstünlük sağlayan ve ilerleyen Sovyetler Birliği gerçeğine karşı Almanya batılı emperyalistlerin Sovyetlerden önce Berlin'e ulaşması için elinden geleni yapar. ABD ve İngiltere tüm savaş boyunca iki tarafın gücünün tükenmesini bekler, zira son kertede bu savaştan kazançlı çıkmanın yollarını aramaktadırlar.
2 Mayıs 1945'te Sovyet Birliği Berlin'i tamamen ele geçirir ve Alman parlamento binası Reichstag'ın tepesine kızıl bayrağı çeker. Avrupa'da savaş bitmiştir, sadece Japonya direnmektedir. Asya kıtasını denetim altına almak isteyen, ABD emperyalizmi, 6 Ağustos 1945'te teslim olacaklarını bildirmelerine rağmen Japonya'ya atom bombası atar. 9 Ağustos'ta ise ikinci bir atom bombası daha atılır. 2 Eylül 1945'te Japonya'nın teslim anlaşmasıyla birlikte savaş biter.
Hiroşima ve Nagazaki şehirlerine atılan atom bombasıyla bir milyon derecenin üzerindeki ateş topu, sadece insanları değil evleri, ağaçları, kısacası bütün hayatı yok etti. Sağ kalanlarsa her doğan gün parça parça ölmeye mahkum edildi.
İlk atom bombasının yapılışına katılan bir bilim adamı yıllar sonra, bu ağır yıkımın ardından şu sözleri sarf edecektir:
“Nagazaki üzerine atılan ilk bombaya ellerimle dokundum. Derin bir suçluluk hissi duyuyorum ve insanlığa karşı bir cinayetin hazırlanışında rol oynamış olmaktan utanç duyuyorum. Nasıl oldu da bu görevi yerine getirmeyi kabul ettim?
‘Bilim için bilim!’ yanlış felsefesine inanıyordum da ondan. Bu felsefe modern bilimin zehridir. Bilimi toplumsal yaşamdan ve insanlardan ayırmak demek olan bu yanılgı yüzündendir ki savaş sırasında, atom bombası yapımında çalışmaya sürüklendim. Bilgin olarak kendimizi “salt bilime” vermemiz gerektiğini ve geriye kalanın da mühendislerin ve devlet adamlarınınn işi olduğunu düşünüyorduk. Beni fildişi kulemden çekip çıkarmak ve bana salt bilimin olmadığını ve bilimin ancak insanlığın çıkarına hizmet ettiği ölçüde bir anlamı olduğunu anlatmak için Hiroşima ve Nagazaki bombardımanları faciasının gerekmiş olduğunu söylemeye utanıyorum.”