İşten atıldığı için direnişe başlayan işçilerin yanına gittim. İşçiler oldukça coşkuluydu. Bana yabancı gelmeyen ama beni birebir tanıdığı kesin olan bir işçi yanıma gelip, mektubu andıran bir kağıt verdi. Kağıtta yazdıklarını okumamı istedi. Okudum:
“Neredeyse tek tek hepinizin adını bilsem de isim anmadan, ‘işçi kardeşler’ diye sesleniyorum. Hatta, ‘henüz işten atılmamış işçi kardeşler’ diyeceğim size. Sessiz kalmaya devam ederseniz, yarın sizin de işten atılacağınızı söyleyebilirim. Yazık ki bu söylediğimi tecrübe edip doğruladım.
Geçen yıl Metinler işten atılmıştı. Ondan fazla kişi işten atılmıştı ama Metin’le samimi olduğumuz için Metinler diyorum. ‘İşlerin azalması ve işçilerin performansının düşük olması sebebiyle’ işten atıldıkları söylendi. Ama onlar işten atıldıktan bir iki gün sonra işler açılmış olmalı ki, canımız çıkarcasına mesaiye kaldık. Metinler de o zaman kapıda, bizim şimdi yaptığımız gibi işe geri alınmak için direniyordu.
Direnişlerine destek olmadım, daha doğrusu olmadık. Sadece paydosta selam verip servise biniyordum. Ustabaşı ‘selamlaşmak istiyorsan, yanlarına temelli gidersin, ona göre’ diyerek beni uyardı. Ben de işten atılmamak için selamı kestim. Zaten mesaiden çıkana kadar kapıda kimse kalmıyordu. Bu önemli değil, ama direnişlerine sessiz kaldığım yetmezmiş gibi selamım bile içime kaçtı işten atılma korkusundan.
Onlar direnişi sürdürdükçe biz mesaiye kaldık. Mesai ilk günlerde fena değildi ek para alıyor, yakamızı anca doğrultuyorduk. Ancak bu yetmedi patrona. İki yaparken dört beş yapmamız istendi işi. İstediklerini yapmak imkansızdı ama yine de 3 yapmaya başlamıştık. Kısacası işçi kardeşler, Metinlerin ücreti bize verilmedi, ama onların işleri bize yaptırıldı. Eminim bunu şu an siz de yaşıyorsunuz.
Metinler direnişi bitirince yeni işçiler işe alındı da bir nebze rahatladık. Metinler 4 lira ücret alırken yeni işe alınanların en yüksek alanı bile 3 lira alıyordu.
Metinler mahkemeyle tazminata hak kazandılar, ama bunlar 11 ay sözleşmeli olarak işe alındı. Yani tazminatsız işsiz kalmayı kabullenerek işe başladılar. Ki onlardan da bizle beraber işten çıkarılan oldu, ama onlar direnişte değil. ‘2 ay için direnmeye gerek yok’ dediler.
‘Sesimizi çıkardık o yüzden işten atıldık’ diyeceğim bir durum olsa gam yemeyeceğim. Sadece aylarca verilmeyen fazla mesai ücretimizi istedik. Eylemle değil, sözlü olarak talep ettik ödenmeyen mesai ücretlerimizi. Yine de kendimizi kapının önünde bulduk.
Anlayacağınız her şeye sessiz kaldım. Selamım bile içime kaçtı. Ama yakamı anca doğrultacağımı düşündüğüm fazla mesai ücretini aylar sonra istediğimde işten atıldım.
Bu yüzden ‘henüz işten atılmamış işçi kardeşler’ diyorum size. Köleliği kabullenip benim gibi susarsanız, yarın hakkınız olan kuru ekmeği istediğinizde bile işten atılırsınız. Ben tam da bunu yaşadım arkadaşlar. Bu yüzden size sesleniyorum:
Sessiz kalmayın!”