11 Mart 2011 tarihinde meydana gelen 9 şiddetindeki deprem ve sarsıntının yol açtığı tsunamiyi Fukuşima Daiichi nükleer santralinde yaşanan felaketin izlemesiyle kapitalistlerin nükleer hevesi büyük bir katliama yol açtı.
Fukuşima katliamının üzerinden geçen bu dört yıllık süreçte kapitalist devletler nükleer santrallere yönelik göstermelik açıklamalar yapıp ‘doğal’ olmayan bu facialarda ölen 20 bin insanı ansalar da kapitalist dünyanın nükleer sevdası sürüyor.
Katliamın dördüncü yılında ülkenin değişik noktalarında devletlilerin katılımıyla düzenlenen anma törenleri ise tarihte dünyanın farklı bölgelerinde yaşanan nükleer felaketlerin ardından dökülen timsah gözyaşlarından farksız. Kentin değişik noktalarında göndere çekili olan Japon bayraklarının yarıya indirildiği Tokyo'da düzenlenen anma töreni bunlardan biri.
125 bin nükleer mülteci
Buna rağmen, katliamın acısını derinden yaşayanlar ise Fukuşima’yı unutturmamak için ülkenin çeşitli kentlerinde bir araya geldiler. Tsunaminin en çok etkili olduğu kuzeydoğudaki liman kenti Minamisanriku'da binlerce kişi el ele tutuşarak insan zinciri oluşturdu.
20 bine yakın kişinin hayatını kaybettiği Fukuşima’nın 4. yılında ise yaralar hala sarılamadı. On binlerce kişi hala konteynırlardan bozma konutlarda yaşıyor. Japon hükümetinin verilerine göre konteynır türü geçici konutlarda yaşayanların sayısı 80 bin civarında. Ancak, gerçek sayının bunun çok daha üzerinde olduğu biliniyor. Fukuşima’nın, 20 bin insanın ölümünün yanı sıra 125 bin nükleer mülteci yaratan sosyal bir katliam olduğu gerçeği kendisini daha da çok hissettiriyor. Kapitalistlerin nükleer sevdasının faturasını halklar ödüyor.
Katliamın ardından Fukuşima nükleer santralinin etrafındaki köyleri boşaltmak zorunda kalan çok sayıda bölge sakini tam anlamıyla bir yaşam savaşı veriyor. Ölenler için timsah gözyaşları dökenler emekçilerin en temel sorunlarına dahi çözüm bulmuyor.
Yeni Fukuşimalara davetiye
Diğer yandan, dünya genelinde izledikleri sömürü ve kölelik politikalarıyla çevrenin ve doğanın yıkımına neden olan kapitalistler ve onların hizmetindeki devletler Fukuşima’dan ders almak bir yana yeni Fukuşimalar yaratmak için kolları sıvıyor. Türkiye’nin Rus emperyalizmiyle beraber Mersin Akkuya’ya kurmayı planladığı nükleer santral projesi de yeni katliamlara davetiye çıkarıyor.
Türkiye’de nükleer enerjinin güvenilirliğini tartışıldığı bir süreçte Fukuşima’nın ağır bilançosu daha fazla söze gerek bırakmıyor. Rusya’daki Çernobil faciasının on yıllar süren etkisi düşünüldüğünde Fukuşima nükleer felaketinden önce dile getirilen nükleer santrallerde riskin milyonda bir olduğu söylemi basit bir yalandan ibaret.