İsrail devleti, 14 Mayıs 1948 yılında emperyalistlerin desteğiyle Filistin topraklarında kuruldu. İsrail’in kuruluşunu izleyen gün, Filistinliler’in “El Nakba” yani “Felaket” günü diye andıkları tarihtir bu. O zamandan beri İsrail katliamlardan hiç vazgeçmedi, Filistin halkı da direnişten. Tarih ırkçı, Siyonist İsrail devletinin katliamlarını yazarken, Filistin halkının haklı ve meşru direniş örneklerini de yazdı ve halen de yazmaya devam ediyor.
Filistin Birinci Paylaşım Savaşı sonunda İngiliz emperyalizminin işgaline geçti. 1917’de, İngiltere Dışişleri Bakanı Arthur Balfour tarafından Filistin’de Yahudi halkları için bir vatan kurulması sözü verilmesinden -bilinen adıyla Balfour Deklarasyonu’ndan sonra- El Nakba gününe dek Filistin’de Siyonist bir devlet kurmak için bir süreç işletilmiştir. Bu siyonist proje kapsamında yüz binlerce Yahudi bölgeye göç ettirildi. 1929’dan 1938’e kadar Filistin halkı bu politikalara karşı ayaklanma içindeydi. Bu ayaklanma İngiltere’den gönderilen takviye güçlerle bastırıldı. Sonrasında “yaratılan” Siyonist-Arap sorununu “çözme” işi 1947’de Birleşmiş Milletler’e devredildi. BM’nin kurduğu özel komite, bölgeyi Filistin ve Arap devletleri arasında bölmeyi önerdi. Bu öneride Filistin’in yüzde 56,47’si Yahudi devletine, yüzde 43,53’ü de Arap devletine bırakılıyordu. Arap Yüksek Komitesi diye anılan Filistinli temsilciler, teklifi reddederken, Yahudi temsilciler kabul etti. Kudüs ise uluslararası bir idare altında olacaktı.
1947’de BM Genel Kurulu’nda 33 ülkenin oyuyla bu plan onaylandı (13 ülke karşı oy vermiş, 10 ülke de çekimser kalmıştı. Türk sermaye devleti bu kararı tanıyanlar arasındaydı.) Siyonistler, Filistin devletinin üzerinde kurulacağı toprakların %78’ini de yıkım ve katliamlar eşliğinde işgal ederek İsrail devletine kattılar. 1967’de Altı Gün Savaşı’nda Batı Şeria, Kudüs, Sina Yarımadası ve Gazze Şeridi’ni işgal ettiler. 500’ü aşkın Filistin köyünü haritadan silip 700 bin Filistinli’yi yerinden yurdundan ettiler..
Ancak bu baskı ve sürgün politikaları Filistinliler’e El Nakba’yı unutturamadı. Bu nedenle Filistin direnişinin tarihi, 1960’lı yıllardan itibaren Siyonist işgale karşı direniş önemli bir şekilde güçlendi.
Direniş bayrağını ilk olarak ilerici-devrimci örgütler taşımıştır. Sonrasında İslami eğilimli örgütler de güç kazanmıştır. Filistin direnişi içinde yer alan ve öne çıkan örgütler arasında 1965 yılında Yaser Arafat liderliğinde kurulan El Fetih’i, 1967 yılında kurulan Marksist eğilimli Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’ni, 1969 yılında FHKC’den ayrılan Nayif Havatme liderliğindeki bir grup tarafından kurulan, Marksist eğilimli Filistin Demokratik Kurtuluş Cephesi’ni (FDKC) sayabiliriz. 1986 yılında Dr. Fethi Şikaki ve Abdülaziz Udeh’in öncülüğünde kurulan İslami Cihat Hareketi’ni ve de 1987 yılında Şeyh Ahmed Yasin liderliğinde kurulan Hamas’ı bölgede yer alan İslami örgütler arasındadır.
Filistin halkının İsrail siyonizmine direnişinin gerisinde işgal, katliam, işkence gibi insanlık dışı uygulamalara karşı gelişen haklı ve meşru bir zemin vardır. Siyonizm’in pek çok vahşet örneği içinde Sabra ve Şatilla katliamları öne çıkmaktadır. 1982 yılında İsrail Lübnan’ı işgalinde Filistin mülteci kampları olan Sabra ve Şatilla’da gerçekleştirdiği Ortadoğu’daki en kanlı katliam nedeniyle Ariel Şaron Beyrut Kasabı olarak anılmaktadır.
İsrail Siyonizmi’nin işgaline ve katliamlarına karşı ilk kitlesel halk ayaklanması -intifada- ise 1987’den 1993 Oslo Anlaşması’nın imzalanmasına kadar sürdü. İlkin Gazze Şeridi’nde başlayarak kısa sürede Batı Şeria’ya yayıldı. Protestolar, ordu emirlerine karşı sivil itaatsizlik, genel grevler, İsrail ürünlerine boykot, İsrail yerleşkelerinde çalışmamak, Filistinli araçları İsrail ehliyetleriyle kullanmayı reddetmek, grafitiler yapmak, barikatlar kurmak, Filistin sınırları içindeki İsrail’e ait askeri binalara taş ve molotof kokteyli atmak gibi çeşitli biçimlerde halk harekete geçti. Bu intifadanın simgesi ise ağır silahlarla donanmış İsrail askerlerine karşı taş atan Filistinliler oldu. 1993’e kadar süren bu süreç Filistin halkının belleğine önemli bir direniş manifestosu olarak yazıldı. İkinci İntifada ya da El Aksa İntifadası ise Eylül 2000’den 2005 yılına kadar sürdü.
İkinci İntifada...
Oslo Anlaşmaları’yla, İsrail, Gazze Şeridi ve Batı Şeria’dan aşamalı olarak silahlı kuvvetlerini geri çekmeyi ve Filistinliler’in kendi kendilerini yönetme hakkını tanımayı kabul etmişti. Böylece bu bölgelerde Filistin yönetimi kurulacaktı. Filistinliler işgal topraklarından aşamalı çekilmeye başlaması karşılığında İsrail devletini tanımayı kabul ediyordu. Çeşitli görüşmeler, varılan mutabakatlar olsa da sonuçta işgal topraklarından çekilme olmadı. Kudüs’ün durumu, mülteciler, yerleşimler ve sınırlar gibi nihaî statü pazarlıkları sonuçsuz kalmıştı. Bu süreç Filistin halkında biriken büyük tepkilere neden oldu. Böylelikle Beyrut Kasabı Ariel Şaron’un, Mescid-i Aksa’nın bulunduğu kompleksi ziyaret etmesi vesilesiyle başlayan eylemler ikinci ya da El Aksa İntifadası’na dönüştü.
İkinci İntifada’nın gerçekleştiği 2000’den bu yana İsrail ile pek çok “ateşkes” anlaşması da yapıldı. Bunların çoğunda İsrail devleti kendinden beklenildiği gibi bu kurallara uymamıştır. Örneğin Haziran 2003’te imzalanan ve 3 ay sürmesi öngörülen anlaşmaya İsrail uymamıştır. 2005 yılındaysa ateşkes anlaşması ise yaklaşık 1 yıl sürmüş, 2008 yılında ise ateşkes anlaşması İsrail’in Gazze’ye hava saldırısı düzenlemesiyle bozulmuştur. 2009 ateşkes anlaşması ise İsrail’in Gazze’ye düzenlediği ve 23 gün süren operasyonda bin 436 kişiyi katletmesi sonrasında gerçekleşmiştir. 2011 yılında Esir Takası anlaşması yapılırken, 2012’de El-Kerame Anlaşması ise Filistinli tutsakların hapishane şartlarını ve idari tutukluluk siyasetini protesto etmek için 28 gün süren açlık grevi sonrasında Mısır öncülüğünde Filistinli tutsaklar ile İsrail hapishaneler idaresi arasında 17 Nisan 2012’de imzalanmıştır. 2012 ateşkes anlaşması ise İsrail’in 14 Kasım 2012’de Gazze’ye düzenlediği ve 8 gün süren “Bulut Sütunu” isimli operasyonda 162 kişiyi katletmesi sonrasında yapılmıştır.
İki ayrı tarih!
Tarih bir yanda Siyonist İsrail’in utanç verici katliamlarını yazarken diğer yandan da Filistin halkının direniş tarihini yazıyor. Bu geçmişe bakıldığında görülecektir ki İsrail Siyonizm’i Filistin halkına karşı yürüttüğü kirli ve haksız savaşta vahşilikten vazgeçmese de Filistin halkının direnişini bitirememektedir. Yüzlerce Filistinli’nin İsrail Siyonizm’i tarafından katledildiği şu günlerde bu gerçek bir kez daha tarihe not edilmektedir. Filistin halkı direnmeye ve haklı davasını için bedel ödemeye devam etmektedir.
Ancak Filistin topraklarındaki en büyük iki akım olan Hamas-El Fetih ikilisinin Filistin halkının beklediği çözüme taşımayacağı da ortadadır. Filistin halkı direniş geleneğinden güç alarak devimci önderlik ihtiyacını çözdüğünde zafere ulaşacaktır.