23 Ekim’de Almanya’nın Essen kentinde Filistin halkıyla dayanışma mitingi ve yürüyüşü gerçekleştirildi.
Alman Marksist Leninist Partisi’nin (MLPD) çağrısı üzerine MLPD Gençlik Örgütü ‘Rebell’, Kadın Örgütü ‘Courage’ ve BİR-KAR-Essen’in katılımıyla eylem gerçekleştirildi. Merkezi Porscheplatz meydanında pankart ve flamalarıyla 150 kişinin katıldığı miting coşkulu geçti. Örgütlü yapıların yanı sıra Filistinli ve Lübnanlı gençlerin katılımı da dikkat çekti. Katılımcı sayısından daha fazla polisin meydanı bir nevi ablukaya alması da dikkatlerden kaçmadı, lakin şaşırtıcı değildi.
Konuşmasına Hamas örgütünü kınayarak ve ‘faşist’ olarak niteleyerek başlayan MLPD temsilcisi, “İslamcı-faşist Hamas, Filistin halkının ulusal ve toplumsal özgürlük mücadelesinin bir parçası olamaz, ona zarar verir ve Filistinlilerin haklı özgürlük mücadelesini çamura bulamak için bir bahane sağlar” dedi. İsrail devletinin onlarca yıldır Filistin halkına karşı baskı, işgal ve apartheid politikası izlediğine değinen konuşmacı, MLPD’nin İsrail’in ‘var olma hakkını’ savunduğunu ve antisemitizme kararlılıkla karşı çıktığını belirtti.
MLPD gençlik örgütü Rebell’den sonra söz alan BİR-KAR temsilcisinin konuşmasında şu satır başları yer aldı:
“... Burjuva basını daha önce hiç görülmemiş bir şekilde kırmızı çizgilerini ortaya koymuştur. Toplumun itaat etmesini bekliyor... İsrail politikasına yönelik en ufak bir eleştiri "Yahudi karşıtı", "antisemitik" olarak yaftalanıp kriminalize edilmeye çalışılıyor. Sadece bu da değil, mitingler, yürüyüşler vb. etkinliklerin neredeyse tamamı, "İsrail'i eleştirenler toplananların arasına karışabilir” bahanesiyle yasaklanıyor...
Avrupalı sol hareketler, Filistin'deki bu savaşla ilgili olarak kendimizi nasıl konumlandırmalıyız? diye soruyor ve neyi nasıl anladığından bağımsız olarak varılan sonuçları hakikaten içler acısı görünüyoruz. İsrail'in Siyonist politikalarını açıkça eleştirme konusunda birkaç istisna dışında utanç verici bir suskunluk var. Ama söz konusu Hamas ve benzerlerinin saldırıları olunca en sert ifadelerle kına yarışına giriyorlar. Bu hareketlerin korkaklığı, İsrail'in Siyonist politikalarını açıkça eleştirdiklerinde Hamas'ın saldırılarını benimsemiş ya da anti-Semitik olarak görülmekten korkacak kadar büyük mü? ...
İsrail-Filistin çatışmasını sadece dini kalıplar ya da etnik aidiyetlerle değil, siyasi bir boyutta, yani ulusal kurtuluş ve bağımsızlık mücadelesi, toprak ve ulusal egemenlik için sömürgecilik karşıtı bir mücadele boyutunda tutmak ve bunun üzerinden bir açıklık sağlamak ya da sağlamamak bir tercih sorunu olsa gerek.
Dünya çapındaki samimi anti-emperyalistlerin, Marksist-Leninistlerin ve hatta bir dönem için Yaser Arafat‘lar yönetimindeki FKÖ'nün sorunu ele alışı hala da en gerçekçi programdır. Camp David müzakerelerine dini-etnik unsurları sokan o zamanki meşru Filistin Kurtuluş Örgütü değil, eski İsrail Başbakan’ı Ehud Barak'tı.
Bu topraklar üzerindeki Yahudi egemenliği dini-tarihsel tezler referans gösterilerek talep edildi. Siyonistlere göre Yahudiler "ÜLKESİZ BİR HALK", Filistin ise "HALKSIZ BİR ÜLKE" idi. Elbette bu İsrail'in olduğu kadar kapitalist-emperyalist dünya siyasetinin de işine geliyordu. O zaman Hamas gibi köktendinci bir örgütün gelişmesi sadece bir zaman meselesiydi...
Bir kez ve herkes için anlaşılır bir dilde özetlemek gerekirse: Anti-Semitizm Yahudilere karşı açık düşmanlık anlamına gelir, dolayısıyla anti-Semitizm Yahudi'nin kimliğini ve varlığını yadsır. Yani Yahudi, sırf Yahudi olduğu için bir nefret objesi haline getirilir. Hitler'i yaratan Alman sermayesi bunu çok iyi biliyordu. Ancak biz Siyonizme karşıyız, siyasi bir ideolojinin ve hareketin siyasi bir eleştirisini yapıyoruz. Dolayısıyla çok spesifik bir politikayı sorguluyoruz. ...
Irkçılık ve emperyalizm karşıtı solun antisemitist olmadığını kanıtlamaya ihtiyacı yoktur. İsrail'in savaş suçlarına ve sömürgeleştirme politikasına karşı ne kadar açık ve net bir şekilde tavır alırsak, bu mücadeleyi o kadar etkili bir şekilde sürdürebiliriz.“
BİR-KAR temsilcisi konuşmasını, Siyonist rejim Filistin halkına yönelik tüm saldırılarını durdurmalı ve işgal altındaki topraklardan çekilmelidir, Yaşasın işçilerin birliği ve halkların kardeşliği, Yaşasın proleter enternasyonalizmi ve Yaşasın devrim ve sosyalizm diye bitirdi.
Konuşmalardan sonra şiddetli yağmura rağmen şehir içinde yürüyüşe geçildi. Yürüyüş boyunca,
‘Yaşasın Enternasyonalist Dayanışma’ ve ‘Essen’den Gaze’ye İntifada’ sloganları atıldı. Yaklaşık 40 dakika süren yürüyüşten sonra önümüzdeki süreçte Filistin Halkıyla daha kitlesel dayanışma eylemleri çağrısının ardından eylem sonlandırıldı.
Kızıl bayrak / Essen