52 yıllık tarih sona erdi
Kuzey Ren Westefelya'nın en büyük fabrikalarından biri olan Bochum/Opel'de son araba 5 Aralık günü üretildi. Yıllardır Kadet, Ascona ve Zafira marka Opel üreten fabrika yok. Bochum-Opel kapatıldı, 52 yıllık hazin tarih sona erdi. Aralık ayının sonunda aralarında çok sayıda Türk ve Kürt işçinin de bulunduğu 3 bin işçi işsiz kalacak. Bununla da kalmayacak, Bochum-Opel'e bağlı çalışan çoğu taşeron işçisi on binlerce işçi de işsizliğe adım atacak. Elbette ki bu büyük bir yıkımdır ve bu yıkımdan tüm bir Ruhr halkı da ciddi biçimde etkilenecektir.
Bochum'un da bulunduğu Kuzey Ren eyaleti, maden ocakları, metal fabrikaları başta gelmek üzere geçmişten beri Almanya'nın en önemli sanayi havzasıdır. Her dönem yoğun bir işçi nüfusu bünyesinde barındırmış, anlamlı ve çetin pek çok işçi grevi ve direnişine sahne olmuştur. Bu özelliği ile her zaman Alman burjuvazisi, aç gözlü tekelleri ve devleti için bir korku kaynağı olmuştur. Bu aynı özellik Bochum-Opel'in de özelliğidir.
Ruhr havzası geçmişte boydan boya kömür ocaklarıyla doluydu. Madenlerde on binlerce maden işçisi çalışıyordu. Türkiye'den Almanya'ya gelen ilk işçi kuşağı da en çok bu ocaklarda istihdam edildi. ‘50'li yılların sonlarına doğru maden ocakları kapanmaya başladı. Bir anda on binlerce maden işçisi sokağa atıldı. Eyaletteki önemli maden ocaklarından biri de Bochum kentindeki Dannenbeum maden ocağıydı. 1962 yılında bu ocak da kapatılmaktan yakasını kurtaramadı. Bochum/Opel işte bu maden ocağının bulunduğu yere kuruldu.
Opel'in kurulması Kuzey Ren eyaleti için bir şanstı. Zira maden ocaklarının kapatılarak işsizliğe mahkum edilen işçilerin önemli bir bölümü bu işletmeye girdi. İlk elden on binin üzerinde işçi Opel işçisi oldu. Bu işçilerin çoğunluğu, eski maden işçisiydi. ‘80'li yıllarda, Bochum/Opel'de çalışanların sayısı 20 binin üzerindeydi. ‘90’lı yıllardan başlayarak ve iki binli yıllarda yoğunlaşarak Bochum/Opel'de, artan maliyetler, pazar daralması, rekabet ve zarar ediyoruz yalanı ile işten atmalar başladı. Sermaye sınıfının sosyal yıkım saldırıları dur durak bilmedi. Her biri diğerinden acımasız olan ve adına ''sosyal plan'' denen saldırı planlarıyla işsizlik her yerde olduğu gibi Bochum/Opel işçilerinin de korkulu rüyası haline getirildi. Opel giderek küçültüldü. Her küçültülme doğal olarak binlerce işçinin işçini kaybetmesine neden oldu. Ve nihayet, 2012 yılında Opel'in kapatılacağı açıklandı.
Bu karar haliyle başta Opel'de çalışan işçilerin ve onlarla birlikte yıkıma uğrayacak olan ailelerinin tepkisine neden oldu. SPD gibi burjuva partiler dahi bu karardan rahatsız oldular. Çıkarları gereği de olsa, kapatılmayı erken buldular ve sendika bürokratlarıyla el ele vererek, Opel'in sahibi General Motor patronlarını ikna ettiler ve kapatılmayı birkaç yıl ertelediler. Ancak, bu sözlerinde dahi durmadılar, 52 yıllık tarihe son verdiler, kurulduğundan bugüne dek 13 milyonun üzerinde araba üreten Bochum/Opel'i kapattılar.
Bochum/Opel binasını DHL satın almış bulunuyor. Burayı büyük bir depo haline getirecek. General Motor'un aç gözlü patronları içinse burası sadece ve sadece bir lojistik yer olarak kalacak.
Bochum-Opel geleceğe bir mücadele mirası devretti
Hazin biçimde kapatılması yanıltıcı olmamalıdır. Opel-Bochum’un tarihi, bir direnişin tarihidir. 52 yıllık tarihine pek çok anlamlı grev ve direniş sığdırmıştır. Öylesine ki, Opel-Bochum işçilerinin eylemleri her dönem General Motors’un korkulu rüyası olmuştur.
2000 yılı Haziran ayında Bochum işçileri spontane biçimde greve gittiler. Bu grev başlar başlamaz, Avrupa’da bulunan General Motors'un tüm fabrikalarında şarteller indirildi. Bu etkili çıkış General Motors patronlarını hayli ürküttü. Opel işçilerinin ileri sürdüğü talepleri kabul ettiler. 2004 Ekim'inde patlak veren 6 günlük grev ise, çok daha da etkileyiciydi. Fabrika bir anda bir işgal durumunu yaşadı. Elbette ki, bu gözü pek çıkış Bochum Opel'in sınırlarını aştı. Başta Opel'in Almanya ve Avrupa'daki diğer fabrikalarında çalışan işçiler olmak üzere, sınıfın diğer bölüklerini de heyecanlandırdı. Ne var ki, bununla sınırlı kaldı. Diğer kentlerde bulunan Opel fabrikalarında yeterli bir dayanışma sağlanmadı. En kötüsü de Bochum/Opel grevdeyken, Rüsselsheim, Kaiserslautern ve Eisenach fabrikalarında üretime devam ediliyordu. Bu ise Bochum/Opel'deki grevin başarıyla sürdürülmesi ve sonuçlandırılmasını engelleyici bir rol oynadı. Hiç kuşkusuz, Bochum/Opel işçilerinin yalnız bırakılmasında, sendika bürokratlarının ve işyeri işçi temsilcilerin grev kırıcı tutumları büyük rol oynadı
Bu grevin ardından General Motors ana parça üretimini Bochum/Opel'in dışında kotarmaya yöneldi. Fabrikayı daha ucuz maliyet ve daha kârlı anlaşmalar karşılığında başka ülkelere taşıyacağı şantajını devreye soktu. Hiç vakit geçirmeksizin binlerce işçiyi işten atılacağı açıklandı. Hedef, işçileri işsizlik denen silahla korkutmak ve teslim almaktı. En büyük dayanakları ise bir kez daha hain sendika bürokratları ve işyeri işçi temsilcileriydi.
İşçi temsilcileri ve IG-Metall yöneticileri, 2000 yılından itibaren işçileri kendi dayattıkları koşulları kabul etmeleri için taciz ateşi altında tuttular. Opel işçileri, tüm huzursuzluk ve öfkelerine karşın, Opel patronlarının bu saldırılarına ve sendika yöneticileri ve fabrika temsilcilerinin aşağılık manevralarına grevle karşılık veremediler. Belli bir istek duymalarına rağmen, bunu direnişe büyütemediler. İşyeri temsilciliği ve IG-Metall yöneticilerinin aldatıcı ve oyalayıcı manevraları da, bu konuda rol oynadı.
Kuşkusuz, Opel'in kapatılması önlenememiştir. Kapatılacağı bilinmesine ve bu hep gündemde olmasına rağmen bunu önleyecek bir direniş örgütlenememiştir. Bu bir gerçektir. Ancak bir başka gerçek daha var. Bochum/Opel demek mücadele demektir. Opel işçileri, sendika bürokratları ve işyeri temsilcisi kılığındaki hain takımının dediğini yapmamış, ücret sorunu da dahil, Opel patronlarının Opel'i bir-iki yıl daha açık tutma rüşvetini kabul etmemiştir. En yalın bir anlatımla, Opel geleceğe mücadeleci bir kimlik, Opel işçileri de gelecek kuşaklara bir mücadele geleneği bırakmıştır.
Bochumlu emekçiler, Ruhr halkı, ilerici ve devrimci güçler Opel'i her daim bu kimliği ile hatırlayacak.