Almanya-Hessen’de eyalet seçimleri

Bölgede gittikçe artan sosyal sorunlar karşısında burjuva partileri işçi ve emekçilerin taleplerini demagojik anlamda bile dile getirmekten kaçınıyorlar. Dolayısıyla son seçimde iktidar partilerinin hezimete uğraması hiç de şaşırtıcı olmadı.

  • Haber
  • |
  • Dünya
  • |
  • 31 Ekim 2018
  • 08:36

Almanya’da 28 Ekim Pazar günü Hessen eyaleti yerel seçimleri gerçekleştirildi. Daha önce yapılan Bayern seçimlerinde olduğu gibi Hessen seçimleri de Almanya’daki genel politik durumu yansıtır şekilde sona erdi.

Seçimlerden iktidar partileri CDU ve SPD büyük oy kaybı yaşayarak çıkarken, Yeşiller ve faşist parti AfD oylarını büyük oranda arttırdı.

Seçim sonuçlarına göre CDU %27,9; SPD %19,8; Yeşiller %19,8; AfD %13,1; FDP %7,5; Sol Pati %6,3 oy aldı.

Bu sonuçlara göre CDU, birinci parti olmasına rağmen, %10’un üstünde bir oy kaybı yaşadı. SPD de onunla aynı oranda bir kayıp yaşayarak aynı kaderi paylaştı. Art arda alınan bu yenilgilerden sonra Başbakan Merkel, Aralık ayında yapılacak kongrede aday olmayacağını açıkladı. İktidar ortağı SPD’yi ise daha büyük bir krizin beklediğine kesin gözüyle bakılıyor.

Buna karşılık Yeşiller ve AfD ise, iktidar partilerinin kaybettiği oranda oylarını artırarak, seçimden en kazançlı çıkan patiler oldular. Oylarını arttıran bir diğer parti de FDP olurken, %1,1 oranında oy artışıyla Sol Parti de eyalet meclisine 9 milletvekiliyle girmeyi başardı.

Seçimlere katılım %70 oranında geçekleşirken, 137 sandalyeli eyalet parlamentosuna, DİDF Yönetim Kurulu üyesi iken Sol Parti listesinden giren Saadet Sönmez de seçilmeyi başardı.

Programı ve açıklamalarıyla baştan sona ırkçı-faşist ve yabancı düşmanı olan AfD oylarını yaklaşık %9 arttırarak, 19 milletvekiliyle parlamentoya girdi. Böylece şimdiye kadar giremediği Hessen parlamentosuna da girerek, Almanya’daki 16 eyaletin tümünün parlamentolarında temsil edilecek.

Başkenti Wiesbaden olan Hessen eyaleti, daha geniş bir tanımla Rhein-Main olarak adlandırılan bölge, sanayisi, ulaşımı, havaalanı, borsası, fuarı, Avrupa Merkez Bankası’na ev sahipliği yapması vb. bakımlardan son derece önemli bir eyalettir. Höchst AG, Opel, Alman Demiryolları ve Frankfurt Havaalanı gibi kuruluşlar sayesinde yüz binlerce insana istihdam sağlamaktadır. Bu özelliğinden ötürü dışarıdan çok göç alan bir bölgedir aynı zamanda. Sürekli artan nüfusa kira artışları, hayat pahalılığı ve taşeronlaştırma eşlik etmekte, işsizlik ve yoksullaşma gittikçe artmaktadır.

Bölgede gittikçe artan sosyal sorunlar karşısında burjuva partileri işçi ve emekçilerin taleplerini demagojik anlamda bile dile getirmekten kaçınıyorlar. Dolayısıyla son seçimde iktidar partilerinin hezimete uğraması hiç de şaşırtıcı olmadı. Fakat onlardan yüz çeviren emekçilerin onlardan hiçbir farkı olmayan Yeşiller’e ve daha beteri AfD’ye yüzünü dönmeleri ise işçi-emekçi hareketinin handikaplarına işaret etmektedir.

Solun bıraktığı boşluğu liberal Yeşiller ve ırkçı faşistler dolduruyor.

Örneğin Sol Parti emekçilerin taleplerini en iyi formüle eden parti olmasına rağmen, bu, oy oranına çok az yansıdı. Bunun gerisinde Almanya’da hala kırılamayan anti-komünist histeri ve partinin bütünlükten yoksun parçalı yapısı olsa bile, esas sorun bu değil. Esas sorun bu partinin işçi ve emekçi tabanıyla temas noktalarının gittikçe zayıflamasıdır. Sol Parti önceleri birçok işçi-emekçi eyleminin örgütleyicisiyken, şimdilerde sadece katılımcısı konumunda ve peşinden sürüklenmektedir.

Alman toplumunda, özellikle son yaşanan ve kuraklığa varan aşırı sıcak yazın ardından, iklim ve çevre sorunlarına karşı duyarlılık gittikçe artıyor. Çevreci bir görüntü veren Yeşiller bu duyarlılığı iyi maniple etti ve oluşan tepkinin bir bölümünü hanesine oy olarak yazdırmayı başardı denebilir.

Öte yandan 2014’ten bu yana Hessen eyaleti başbakan yardımcılığı yapan ve aynı zamanda eyaletin ekonomi, enerji, ulaşım ve bölgesel kalkınma bakanı olan, Yeşillerin eyalet başkanı, Yemen asıllı Tarık el-Vazir partiyi gittikçe sağcılaştırıyor. Sermaye çevreleriyle haşır neşir olan bu zat, parti içindeki sol eğilimleri törpüleyerek sermayeye güven veren adımlar atmaktadır. Sermaye çevreleri de, bir zamanların ‘68’lisi Joschka Fischer’i kullandıkları gibi, 47 yaşındaki el-Vazir’in de “göçmen” imajını kullanışlı buluyor ve destek veriyorlar.

Alman sermaye devletinin medet umduğu yabancı düşmanı ve ırkçı politikaların düzlediği yolda ilerleyen AfD de bu alandaki oyları alarak yükselişini sürdürdü. Son Chemnitz provokasyonuyla ırkçılıkta gemi iyice azıya alan faşist AfD, yabancıları sosyal sorunların kaynağı olarak göstermekte, sınırdışı edilmelerini talep etmekte ve sosyal yardımların kaldırılarak herkesin zorla çalıştırılmasını savunmaktadır. Dahası artık genel-siyasal propaganda ve örgütlemeyle yetinmemekte, işçi-emekçilerle temas noktalarını arttırarak, sendikalarda yer tutmaya çalışmaktadırlar.

Burjuva arenada bunlar yaşanırken, devrimci-demokratik cenahta ise seçimler vesilesiyle herhangi bir çalışmaya rastlanmadı. Başta MLPD olmak üzere, devrimcilik iddiasındaki çevreler seçimleri atalet içinde karşıladılar. Soldaki bu tabloyu değiştirecek olan, işçi sınıfı eksenli, kararlı, ısrarlı ve istikrarlı devrimci bir sınıf çalışmasıdır.

Kızıl Bayrak / Frankfurt