Venezuela krizinde kim ne diyor? - Mühdan Sağlam

Maduro veya Guiado, ABD ya da Çin fark etmez kişilerin ve ülkelerin menfaatleri bir halkın yaşadığı hayati sıkıntılara gölge etmiş durumda. İktidara kimin geldiğinden bağımsız, ilk düşünülmesi gerekenin Venezuela halkının insani koşullarda yaşamasını sağlamak olduğunu asla unutmamak lazım!

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 06 Şubat 2019
  • 09:03

Venezuela ile ABD arasında yaşanan darbe gerilimi bu hafta da gündemdeki yerini koruyor. Venezuela’da muhalefet partileri ve onların saflarında yer alan binlerce gösterici geçtiğimiz hafta sonu ülkede geniş çaplı gösteriler gerçekleştirdi. Maduro 2 Şubat 1999’da Hugo Chavez öncülüğünde gerçekleştirilen Bolivarcı devriminin 20’nci yıl dönümünde, Venezuela  Birleşik Sosyalist Partisi’nce (PSUV) başkent Karakas’ta düzenlenen mitingde bu yıl içinde parlamento seçimleri düzenleneceğini açıklamakla yetindi.

Öte yandan dünyanın çeşitli ülkeleri de soruna taraf olmaya başladı. Avrupa Birliği, Rusya, Çin, Türkiye, İsrail, Hindistan, İran gibi ülkelerin ve Birleşmiş Milletler’in tavrı merakla izleniyor. Bu yazıda dünya genelinde bazı ülkelerin Venezuela krizine dönük tutumlarına ışık tutacağız.

Avrupa Birliği Venezuela konusunda birlik olamıyor

ABD’nin Maduro yerine muhalefet liderleriyle birlikte Meclis Başkanı Juan Guadio’yu geçici başkan olarak tanımasına ilk tepkilerin geldiği merkezlerden biri Avrupa kıtası. Avrupa denildiğinde kıtanın büyük bir kısmını tek şemsiye altında birleştiren Avrupa Birliği (AB) haliyle ilk akla gelen. Fakat AB çatısı altında ve adına Venezuela’da bir taraftan yana keskin taraf olma durumu yok. Bazı Avrupa ülkeleri, müdahalenin gerçekleştiği ilk günlerde Maduro’ya seçimleri yapması için sekiz günlük süre tanımış ve bu zaman zarfında adım atılmazsa Guiado’dan yana tavır alacaklarını ifade etmişti.

AB adına resmi açıklamayı AB Komisyonu Sözcüsü Maja Kocijancic yaptı. Kocijancic günlük basın toplantısında, yeni gelişmeler ışığında bir açıklama yapılıp yapılmayacağının sorulması üzerine, “AB’nin tutumunu tekrar edeyim. Tüm üyelerin tutumu çok açık, Venezuela’da özgür, şeffaf ve güvenilir başkanlık seçiminin acilen gerçekleşmesi çağrısında bulunuyoruz.” dedi.

Öte yandan AB üyesi Almanya, Fransa, İngiltere, İsveç, Danimarka, İspanya Guiado’nun başkanlığını tanıdıklarını ifade etti. Buna karşın İtalya ve Yunanistan, Venezuela konusunda kesin bir karar alınmasına karşı. AB’den karar çıkmasına direnen iki üye, bu konuda adım atmanın egemen bir ülkenin iç işlerine karışmak olduğunu ifade ediyor.

AB Venezuela konusunda kendi içinde bölünmeler yaşıyor. Buna rağmen Brüksel, tamamen sahanın dışında yer almıyor. AB, Venezuela’daki kriz için yaklaşık beş gün önce bir uluslararası temas grubu kurdu. Grup AB ülkelerinin yanında bazı Latin Amerika ülkelerini de içeriyor. Grubun üyeleri şöyle: Fransa, Almanya, İtalya, İspanya, Portekiz, İsveç, Ekvador, Kosta Rika, Bolivya ve Uruguay. Hızla harekete geçen grup 7 Şubat’ta Şili’de Venezuela’daki durumu görüşmek için bir araya gelecek.

Latin Amerika’da ibre Guido’dan yana

Venezuela Güney Amerika’da yer alan bir ülke. Bu kıtadaki ülkelerin neredeyse tamamı dönemin egemen güçlerinin sömürüsüne uğramış. Kaderleri bu noktada kesişen ülkelerin güncel siyasette de iş birlikleri ve aldıkları ortak tutum dikkat çekici.

Chavez döneminde Chavez iktidarına karşı kurulan “Venezuela’nın Dostları” grubunun bir benzeri ABD’nin Venezuela’ya dönük ilk yaptırımıyla (2017) birlikte yeni karşılık buldu. Bu yeni grubun adı “Lima Grubu”. Venezuela’nın Dostları grubundan farklı olarak Lima Grubu’nda ABD yer alıyor ve onunla yakın ilişkileri olup Venezuela konusunda neredeyse aynı zeminde yer alan Kanada da grup üyeleri arasında. Kanada dışındaki 13 üye ülkenin tamamı Latin Amerikalı. 4 Şubat’ta Kanada’nın başkenti Ottawa’da bir araya gelen Lima Grubu mevcut gelişmeleri ele aldı.

Toplantı sonrasında yapılan açıklamada, Venezuela Silahlı Kuvvetleri’ne Geçici Devlet Başkanı’nın başkomutan sıfatından ötürü Guiado’ya bağlılığını bildirmesi çağrısında bulundu. Ayrıca ordudan Venezuela’ya insani yardım girişine engel olmaması istendi. Grup diplomatik ilişkilerde Maduro yerine Guiado’nun muhatap alınmasını da salık verdi.

Maduro, 10 Ocak’ta yaptığı açıklamada Lima Grubu’nun ABD ile kurulduğunu ifade etmiş, grubu yaşa dışı ve mafya karteli gibi benzetmeleri içeren sert sözlerle eleştirmişti. Latin Amerika’daki tüm ülkelerin Guiado saflarında yer almadığını belirtelim. Bolivya, Küba, Nikaragua ve Meksika karşı safta yer alıyorlar.

Kıtada durumu en ilginç olan ülke Meksika. Sosyalist Andrés Manuel López Obrador yönetiminin iktidara geldiği Meksika, Lima Grubu ülkeleri arasında. Ancak Meksika, Lima Grubu’nun 4 Ocak’ta Maduro’ya çekilmesi için yayınladığı bildiriye grup içinden muhalefette bulundu. Meksika’da yeni Başkan Obrador bir yandan kendi iç siyasetini rayına koymaya çalışırken, Venezuela krizinde göreli Maduro’dan yana tutum aldı. Sosyalist temellere dayanan yeni iktidar bu aleni ABD girişimine destek olarak kendisiyle çelişmek istemiyor.
Benzer biçimde Chavez döneminde sıcak ilişkilerin olduğu Bolivya ve Küba da Maduro tarafında pozisyon alan diğer iki bölge ülkesi.

Maduro’nun arkasında saf tutanlar

Diğer birçok ülke kendi önceliklerine göre Maduro ve Guiado arasında pozisyon alıyor. Venezuela’da hatırı sayılır yatırımları ve ülkeyle sıcak ilişkileri olan Rusya ve Çin Maduro’yu destekliyor. Söz konusu ülkelerin en açık tepkisi Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in “ABD Venezuela’dan ellerini çekmeli” sözleri oldu. Moskova ve Pekin aynı zamanda ABD’nin geçtiğimiz hafta Venezuela’ya dönük yaptırımlarına da sert eleştirilerde bulunmuştu.

Maduro’yu destekleyen diğer iki ülke ise Türkiye ve İran. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Venezuela lideri Maduro’yu bizzat aramış ve kendisine desteklerini iletmişti. Ankara, son dönemlerde Suriye başta olmak üzere bazı konularda ABD ile karşı karşıya geliyor. Ancak Türkiye’nin tutumunda ABD ile ilişkilerin de etkili olduğunu hatırlatmak lazım. Venezuela gibi ABD yaptırımlarından mustarip olan İran, kriz başladığından bu yana Maduro’yu destekleyen tarafta. İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Venezuela’nın Tahran Büyükelçisi’ni 2 Şubat’ta makamında kabul etmiş ve İran’ın krize dönük tutumunu şu sözlerle ifade etmişti:

ABD’nin komplolarına karşı Venezuela’nın yanındayız. Biz, (Venezuela Devlet Başkanı Maduro’nun meşru hükümetini destekliyor ve Venezuela halkının hükümetle kenetlenerek daha önce olduğu gibi bu komployu da boşa çıkaracağına inanıyoruz.

İsrail, Hindistan ve Birleşmiş Milletler

Ortadoğu’nun Venezuela konusundaki tavrına bakıldığında İran ve İsrail haricindeki ülkelerin büyük bir bölümü resmi görüş açıklamaktan kaçınıyor. İsrail ile İran arasındaki her konuda zıt kararlar açıklama dinamiği Venezuela konusunda da geçerli. İran Maduro’dan yana tutum alırken, İsrail Ulusal Meclisi, Guiado’yu desteklediklerini duyurdu.

ABD’nin Venezuela petrol şirketi PDVSA’ya dönük yaptırımları karşısında Venezuela’nın yönünü dönmesi beklenen ülkelerin başında Hindistan geliyordu. Mudi hükümeti şu ana kadar net bir pozisyon açıklamadı. Yalnızca şiddetten uzak siyasi diyalog için çağrıda bulundu. Maduro koltuğunda kalırsa Hindistan’ın “ne şiş yansın ne kebap” tarzındaki açıklamasına dönük bir tutum alıp alınmayacağı veya petrol alımı görüşmelerinin devam edip etmeyeceği bilinmiyor.

Siyasi ve insani krizlere geç müdahil olmakla eleştirilen BM, Venezuela konusunda yeniden diyalog çağrısı yaptı. Ancak BM’nin üzerinde durduğu bir diğer önemli konu daha var: Venezuela’daki insani kriz. BM, Venezuela’daki yaşam koşullarının gittikçe kötüleştiğine dikkat çekerek, diğer ülkelerin insani yardım ve gıda konusunda Venezuela’ya destek olmak için hazır olması gerektiğini altını çizdi.

Venezuela’daki siyasi kriz, küresel gündemin üst sıralarında ve bir süre daha bu konumunu koruyacak gibi. Yukarıda bazı ülkelerin ve oluşumun kendi önceliklerine ve siyasi çıkarlarına göre aldıkları tutumu kısaca aktardık. Yalnızca BM çağrısında Venezuela halkının maruz kaldığı açlık ve yoksulluğun konu alındığını görüyoruz. Maduro veya Guiado, ABD ya da Çin fark etmez kişilerin ve ülkelerin menfaatleri bir halkın yaşadığı hayati sıkıntılara gölge etmiş durumda. İktidara kimin geldiğinden bağımsız, ilk düşünülmesi gerekenin Venezuela halkının insani koşullarda yaşamasını sağlamak olduğunu asla unutmamak lazım!

Gazete Duvar / 06.02.19