Türk medyası PKK’ye karşı operasyon senaryolarına İran’dan sonra Irak’ı da ortak etti ancak Bağdat’ın öncelikleri farklı.Türkiye, Fırat Kalkanı ile sınır ötesinde sadece bir askeri harekât gerçekleştirdi fakat iktidar Türk ordusunun Suriye ve Irak’a gireceğine dair beyanatlarıyla kamuoyunda birden çok harekât heyecanı yaşattı.
Son olarak İran Genelkurmay Başkanı Muhammed Bagheri’nin 15 Ağustos’taki tarihi Ankara ziyaretinde Türkiye’nin PKK ya da PKK ilintili grupları hedef alan harekât planına İran da ortak edildi. Fakat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Terör örgütlerine karşı İran'la müşterek hareketin yapılması her an gündemde” sözü Devrim Muhafızları tarafından yalanlandı. Hiç tınmayan iktidar güdümlü medya bu kez Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Bağdat ziyaretini müteakiben operasyon senaryosuna üçüncü ortak olarak Irak’ı dahil etti. Irak’ın Türkiye-İran ortak operasyonu için “Biz de varız” dediği öne sürüldü.
Bağdat’taki görüşmelerin içeriğine vakıf bir kaynak ise Al-Monitor’a Kandil Dağı ve Şengal’de PKK varlığından duyulan rahatsızlığın tekrarlandığını ama ortak operasyon senaryosunun gündeme dahi gelmediğini söyledi.
Hem Irak hem de Suriye’de bir tarafında PKK’nin de bulunduğu Türkiye’yi yakından ilgilendiren kritik bir dönemece giriliyor. Bu yüzden Türkiye bir yandan Rusya ve ABD’yi kendi Kürt odaklı gündemine çekmek için yoğun çaba harcarken diğer tarafta komşularla diplomatik temaslarını yoğunlaştırarak ortaklık tesis etmeye çalışıyor.
Birçoğumuz Türk Dışişleri Bakanı’nın bir dizi sorunun yaşandığı Irak’a sıklıkla gittiğini zannedebiliriz ama aksine Çavuşoğlu bu önemli komşuya ilk ziyaretini 23 Ağustos’ta gerçekleştirdi. Gündemde ise dört önemli madde vardı:
-
Kürdistan’daki bağımsızlık referandumu.
-
PKK’nin Ezidileri örgütleyerek demokratik özerklik modelini taşımaya çalıştığı Şengal bölgesi.
-
PKK’nin yönetici kadrosunun üstlendiği ve çok sayıda kampının bulunduğu Kandil Dağı.
-
Musul’u İslam Devleti’nden (İD) kurtaracak güçleri eğitme gerekçesiyle Türk askerlerinin konuşlandırıldığı Başika üssü.
Al-Monitor’a konuşan kaynağın verdiği bilgilere göre Türk tarafı, mutat olduğu üzere, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin yetki alanında yer alan Kandil’deki PKK varlığından duyduğu rahatsızlığı tekrarladı. Tabii onlarca yıldır kuzey üzerinde hiçbir kontrolü olmayan Irak ordusunun bu bölgede yapabileceği bir şey yok. O yüzden Türkiye’nin taleplerine karşılık Irak tarafının verdiği yanıt da mutat: “Irak’ın toprak bütünlüğü ve egemenliğini ihlal eden hiçbir silahlı örgütün varlığını kabul edemeyiz.”
Şengal ise Türkiye’nin ciddiyetini 25 Nisan’da belirli mevzileri vurarak gösterdiği iki yıllık bir dosya. Türk tarafı Bağdat’taki görüşmede, PKK çizgisindeki Ezidilerin özerk yönetim ilan ettiği Şengal’deki durum kalıcı hale gelmeden ve yayılmadan müdahale edilmesi gerektiğini vurguladı. Ancak masaya ne Kandil ne de Şengal’e ortak operasyon düzenlenmesi yönünde bir öneri gelmedi. Türk tarafı Irak ordusu ve Peşmerge’nin birlikte bölgeyi kontrol edebileceğini vurgulasa da Bağdat’ın bu konudaki yaklaşımı farklı ve Ankara’nın hassasiyetlerini paylaştığı söylenemez.
Irak Anayasası’nın 140. maddesine göre statüsü belirlenmesi gereken Şengal hukuki olarak Musul’un idari sınırlarında yer alsa da 2003’teki Amerikan müdahalesinden bu yana bölge fiilen Peşmerge’nin kontrolünde. 2014 sonrası İD ile mücadele sırasında PKK’nin örgütlediği Ezidi güçleri de artık saha hakimiyetine ortak olmuş durumda. Bağdat yönetimi Türkiye’nin protestolarına rağmen PKK ilintili Ezidi güçlerini Haşd El Şaabi kapsamında değerlendirip maaşa bağladı. Bağdat’ın amacı Şengal’le bir köprü kurup Ezidilerin yüzünü Erbil’e değil Bağdat’a dönmelerini sağlamaktı. Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin Kürdistan sınırları içinde gördüğü Şengal’de Peşmerge ve Kürdistan Demokrat Partisi’ne (KDP) alternatif bir yapılanma Bağdat açısından göz yumulacak, hatta desteklenecek bir denge unsuru. O yüzden de Türkiye’nin “Şengal ikinci bir Kandil olmasın” yönündeki uyarıları göz ardı edilebiliyor.
Musul’u kurtaran süreçte istediği gibi etkili ve yönlendirici olamayan Türkiye, Başika’daki Türk askeri varlığını da artık Şengal’deki PKK varlığıyla ilişkilendiriyor. Çavuşoğlu temaslarında Irak’ın egemenlik hakları ve toprak bütünlüğünü ihlal etmek gibi bir amaçlarının olmadığını ama Şengal’deki durum değişinceye kadar Başika’da asker bulundurmanın gerekli olduğunu savundu. Başbakan Binali Yıldırım’ın ocak ayındaki Bağdat ziyareti sırasında tarafların Başika sorununu müzakere ederek ortak çözüm bulma konusunda vardığı mutabakat tekrarlandı ve önümüzdeki süreçte somut adım atılması önerisi paylaşıldı.
Irak yönetimi İD’le savaş ve Kürdistan referandumu gibi hayati konularla yüzleşmeye devam ederken Türkiye ile gerilimi tırmandırmak istemiyor. Ama her görüşmede Başika’nın ilişkilerin önünde bir engel olduğu da vurgulanıyor.
Kürdistan’daki referanduma gelince, kamuoyuna yansıyan sert açıklamalara rağmen Çavuşoğlu bir yandan Kürtlerin haklarını savunduklarını söyledi bir yandan da referandumun telafisi zor sorunlara yol açacağı uyarısında bulundu. Çavuşoğlu Irak’ın toprak bütünlüğünü sağlamak ve Kürtleri ikna etmek için Bağdat’la yaşanan sorunların çözülmesini telkin etti.
Irak tarafı ise Kürtlerin bu noktaya gelmesinden Türkiye’yi sorumlu tuttu: “Kürtleri bu noktaya siz getirdiniz. Enerji anlaşması ve başka ilişkilerle Barzani’yi cesaretlendirdiniz.”
Çavuşoğlu Bağdat’tan sonra Erbil’e geçerek Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani ile görüştü.
Al-Monitor’un konuşan kaynağa göre Türk tarafı Barzani yönetimine “Kürtler haksız demiyoruz, haklı oldukları yerler var. Ama bağımsızlık doğru bir yol değil. Kürtlerin Bağdat’la olan sorunlarının çözümünde Türkiye de yardımcı olabilir. Bütçe ve diğer meselelerle ilgili Bağdat’ı ikna edebiliriz. Bunun üzerinde çalışabiliriz” mesajını verdi.
Referandum konusunda bölünme senaryosunun muhatabı olan Irak’ın, İran ve Türkiye’ye kıyasla daha makul tepkiler verdiği söylenebilir. Ankara fiilen bir bağımsızlık ilanı söz konusu olmadığından ve referandumu “Barzani’nin elini güçlendirme taktiği” olarak okumayı tercih ettiğinden bu aşamada Kürdistan yönetimine karşı bir yaptırım telaffuz edilmiyor. Barzani ile görüşmede de Türk tarafı referandumun iptali konusunda bastırsa da yaptırım tehdidi anlamına gelebilecek herhangi bir caydırıcı mesaj verilmedi.
Al-Monitor / 25.08.17