Türkiye Barış Pınarı’nda yeni bir sayfa mı açıyor? – Fehim Taştekin

Fırat’ın doğusunda Ayn İsa ile Tel Tamir arasındaki bölgelerde Türkiye’nin askeri hareketliliği artıyor. Askeri tahkimat, Trump gitmeden sahadaki durumu değiştirme arayışı olarak okunuyor.

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 26 Kasım 2020
  • 12:07

Suriye ve Libya’dan sonra Karabağ’da Rusya ile karşı karşıya gelen ama ateşkesi gözleme mekanizmasıyla bu riski geçiştiren Türkiye tekrar Suriye’deki oyununa dönüyor. Fırat’ın doğusu ve batısında Kürtlerin temerküz ettiği alanlarda baskıyı sürdüren Türkiye, şu sıralar özellikle Rakka’nın kuzeyinde Ayn İsa bölgesinde M-4 otoyolunu hedef alan askeri tahkimat yapıyor. Kürtlerin liderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile temas hatlarını oluşturan belli yerlerde askeri araçlar, ağır silahlar, radar ve uzaktan izleme cihazları konuşlandırılıyor.

Kürt kaynaklara göre son zamanlarda Türk ordusu ve desteklediği Suriye Milli Ordusu bileşenleri Ayn İsa’nın kuzeyindeki Sayda köyünün yanı sıra Tel Tamir ve Zirkan (Ebu Raseyn) hatlarında askeri noktalar oluşturmaya başladı. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne göre de kasım başında Türk güçleri M-4 yakınlarında Kaffifa, Ayn Rummana, Tina ve El Rabia’da konuşlandı.

Halk Koruma Birlikleri (YPG) Basın Bürosu Müdürü Mervan Rojava bu gelişmeleri teyit etti. Al-Monitor’a konuşan Rojava’ya göre M-4’ün hemen üzerinde bulunan Sayda’da kameralar ve keskin nişancıların yerleştirildiği bir gözetleme kulesi yapıldı. Sayda, İslam Devleti’ne karşı savaş sırasında Rakka ve Deyrizor’dan tahliye edilen ailelerin kaldığı Ayn İsa Kampı’na bakan yüksek bir alanda yer alıyor.

Mervan Rojava, Türkiye’nin Ekim 2019’da yürüttüğü Barış Pınarı Operasyonu’nun ardından M-4 yolunun Türk güçlerini SDG’den ayıran bir şeride dönüştüğünü hatırlatarak “Türk ordusu ayırma şeridi boyunca yola sadece birkaç yüz metre uzaklıkta askeri üsler inşa ediyor, siper kazıyor” dedi.

Tel Abyad (Grê Sipî) ve Rasulayn’ı (Serê Kaniyê) kontrol eden Barış Pınarı Harekâtı’nın M-4 yakınındaki en büyük üslenme alanı Şergirak’daki tahıl silolarıydı. Ayrıca Tel Tamir istikametinde Mişerfa köyü yakınında bir üslenme alanı daha var.


Suriye’de yaşayan Kürt gazeteci Nazım Daştan’ın Al-Monitor’a verdiği bilgilere göre ise son zamanlarda hem Şergirak ve Mişerfa’daki mevcut üslere hem de bazı yeni yerlere askeri sevkiyatlar yapılıyor. Tel Abyad’a bağlı Medrut etrafında, Zirkan (Ebu Raseyn) hattında ve M-4 üzerindeki Hoşan ve Halidiye köylerinde mevzi, kanal ve tünel kazma çalışmalarına hız verildi.

Daştan metruk hale gelen ve iki güç arasında tampon işlevi gören Sayda’daki gelişmeyle ilgili şu bilgileri paylaştı: “Bir süre önce Türk yetkililer Ruslarla görüşerek Sayda’da üs kurmak istediklerini iletti. Ruslar olumlu yanıt vermedi. Bunun üzerine yoğun bir saldırı başladı ama SDG tarafından püskürtüldü. Daha sonra bulundukları bölgede mevzi ve tünel kazmaya başlayıp bir de gözetleme kulesi kurdular. Buradan M-4 ve Ayn İsa’yı izliyorlar.”

Mervan Rojava bu tahkimata paralel olarak saldırıların da yoğunlaştığına dikkat çekti. Rojava, Ayn İsa bölgesinde Halidiye, Hoşan ve Sayda’nın yanı sıra Tel Abyad tarafında Arida, Kur Hasan ve Kazali’nin sürekli olarak ağır silahlarla hedef alındığını belirtirken bu saldırıların M-4’e yansımasını şöyle anlattı: “En büyük Türk üssünün bulunduğu Şergirak siloları çevredeki sivillerin yaşamı için gerçek bir kâbus. M-4 yolu, Rus-Türk mutabakatlarına göre sivil konvoylar Rus korumasında olmasına M-4 yolu ‘mükemmel ölüm yolu’ olmaya devam ediyor. Birden fazla kez konvoylar otomatik silahlarla hedef alındı ve bazı insanlar yaralandı. Bu yol (SMO gruplarının sayesinde) yağma, adam kaçırma, tehdit ve yoldan geçenlerin geçim kaynaklarının çalınmasıyla özdeşleşti.” 

Bu hareketliliğin zamanlaması çok kritik ve akla “Barış Pınarı Harekâtı’nda yeni bir sayfa mı açılıyor?” sorusunu getiriyor. Ekim ayı boyunca Amerikalılar seçim sathı mailindeyken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan birkaç kez operasyon sinyali vermişti. Hemen her konuşmasında ABD’nin YPG ile ortaklığını Kürdistan İşçi Partisi’ne (PKK) destek olarak ele alıp yerden yere vuran Erdoğan, 3 Ekim’de “Suriye'de halen var olan terör bölgeleri ya bize söz verildiği şekilde temizlenir ya da biz gider bunu kendimiz yaparız” demişti. 24 Ekim’de “Orada bir terör devleti kurma gayreti var. Türkiye sınırlarının dibinde böyle bir terör devleti kurulmasına asla izin vermeyecektir. Ne gerekiyorsa onu yapacak ve terör bataklığını kurutacağız” ifadelerini kullanmıştı. 28 Ekim’de ise Türkiye’ye verilen sözler tutularak tüm teröristler belirlenen hattın dışına çıkarılmazsa her an harekete geçecekleri uyarısını tekrarlamıştı.

Sahadaki hareketlilik bu mesajlara paralel gelişti. Başkan Donald Trump hâlâ koltuktayken ve Amerikalılar Rojava ile ilgilenecek durumda değilken Türkiye fiili durumu değiştirmeye çalışıyor gibiydi. Ani kararlarıyla Erdoğan’a fırsatlar verebilen Trump’ın seçimi kaybetmesiyle işin rengi biraz değişti. Erdoğan, Joe Biden’ın seçimi garantilediğinden beri “Bir gece ansızın gelebiliriz” kıvamındaki uyarılarına ara verdi.

Buna karşın sahadaki hareketlilik ivme kazandı. Hâliyle Türkiye’nin, geçiş döneminde Amerikalıların bölgeye ilgisizliğini fırsat bilerek Tel Abyad ve Rasulayn ile sınırlı kalan Barış Pınarı Harekâtı’nı genişletme ihtimali hâlâ geçerliliğini koruyor. Hükümet ABD’deki yeni duruma uyumlu hazırlık yaptığı izlenimi verse de Suriye’nin kuzeyindeki fiili özerk yapılanmaya karşı “yeminli düşmanlık” önemli ölçüde muhalefetin de desteğiyle istikrarını koruyor. Erdoğan Kürtlerle çözüm sürecini çöpe atarak bu düşmanlığa büyük yatırım yaptı. Bu siyasetle içeride milliyetçi-devletçi desteği garantileyip başkanlık sistemini kurdu. Yeni bir baston değneği bulamadığı sürece “terör koridorunu çökertme” söylemi de değişmeyebilir.

Kuşkusuz Biden etkisinin bu siyasette kırılma yaratacağı da öngörülüyor. Özellikle Kürtler gerilimin düşmesini bekliyor. Hatta SDG Komutanı Mazlum Abdi Kobani, Al-Monitor’dan Amberin Zaman’a “Türkiye’nin Rojava’ya askeri müdahalede bulunma ihtimali sıfır olmasa da oldukça azald” diyerek iyimser bir tablo çizdi.

Al-Monitor’a konuşan Suriyeli Kürt kaynaklar, Kobani’nin sözlerinin hem özerk yönetimdeki beklentiyi yansıttığını hem de Rusya ve ABD’ye taahhütlerini hatırlattığını ama fırsat arayan Türkiye’nin harekete geçme ihtimalini dışlamadığını belirtti.

Mervan Rojava da Al-Monitor’un saldırı bekleyip beklemedikleri yönündeki sorusuna şu yanıtı verdi: “Özellikle Amerikan seçimlerinden sonra siyasi atmosferin lehlerinde olmadığını bilmelerine rağmen Suriye’nin kuzeyine saldırmak için fırsat kolluyorlar. Varılan mutabakatların garantörü olan ABD ve Rusya güçleri SDG ile zorunlu iletişimi sürdürse de Türkiye’nin işgalci eylemlerini engellemiyor. Türkiye son ajandasını eski müttefiki Trump ile yürütmeyi deneyebilir fakat buna imkân ve cesaretinin olduğunu sanmıyorum çünkü yansımaları felaket olabilir.”

Daştan da koşullar Türkiye’nin aleyhine gelişse de askeri tahkimatı büyük bir saldırının hazırlığı olarak okuduğunu belirtip ekledi: “Saldırı hemen olmasa da zemin hazırlıyorlar. Fırsatını buldukları anda harekete geçebilirler.”

Kürtler geçen yıldan beri Türkiye’nin fırsatını bulduğu Kobani’ye gireceğinden endişeli. Şimdi öngörüler daha çok Ayn İsa’nın hedef alınacağı yönünde. Ancak Ayn İsa el değiştirdiğinde Kobani de güneydeki Tişrin bağlantısı dışında kuşatılmış olacak. O yüzden Kürtler Ayn İsa’ya saldırıyı aynı zamanda Kobani hamlesi olarak görüyor. Ayrıca İdlib’de Rusya’nın dediği olursa Fırat’ın doğusunda da Türkiye’nin Barış Pınarı Harekâtı’nı genişletme yönünde taviz koparacağı yönünde bir spekülasyon öteden beri konuşuluyor.

Burada hesapları zorlayacak şey Rusların tutumu. 22 Ekim 2019 Soçi Mutabakatı çerçevesinde Kobani’nin dış kesimleri dahil Barış Pınarı’nın doğusu ve batısında Türk-Rus ortak devriyesi yapılıyor. Saldırıları durduramasa da bu mekanizma Ruslara kısmen durumu kontrol etme şansı veriyor. Ekim 2019’daki koşullardan farklı olarak artık Rusya, Ayn İsa’da Amerikalılardan boşalan üsse yerleşirken Suriye ordusu da hem M-4 hem sınır boyunca varlık gösteriyor.

Yeni askeri tahkimat M-4 üzerindeki kontrolü artırma hedefiyle de sınırlı kalabilir. Anadolu Ajansı, M-4’ün Suriye hükümetinin kontrolündeki bölgelere petrol sevkiyatının yapıldığı güzergâh olduğuna dikkat çeken bir haber geçti. Haberde şu ifadeler kullanıldı: “ABD'nin yaptırım uyguladığı Esed rejimi, ABD'nin ortağı terör örgütü YPG/PKK'dan petrol temin etmeye devam ediyor. Son bir ayda örgüt ile Esed rejimi arasında 15 bin TIR’lık petrol ticareti gerçekleşti. YPG/PKK işgalindeki Rumeylan bölgesinden aldığı petrolü taşıyan tankerler, Tel Tamir, Ayn İsa ve Rakka olmak üzere örgütün işgalindeki üç ayrı noktada görüldü.” Bu akışı sekteye uğratmak M-4 ve belli kavşakları kontrol etmeyi gerektiriyor.

Al-Monitor / 25.11.20