Tekstil iş kolu dendiğinde hepimizin aklına sağlıksız ve kölece çalışma koşulları geliyor. Düşük ücretler bir yana besin değeri olmayan yemekler, hijyenden yoksun kartla gidilen tuvaletler, işe giriş saatinin belli olduğu fakat çıkış saatinin hiçbir zaman bilinmediği mesai saatleri gibi sorunlar tekstil sektörün gerçeği.
Dünyada ve Türkiye’de özellikle tekstil iş kolunda kadın emeğinin rolü oldukça büyük. İstatistiki verilere göre tekstil iş kolunda istihdamın yüzde 70-80’ini kadın işgücü oluşturuyor. Buna rağmen kadın emeği görülmüyor, değersizleştiriliyor ya da yok sayılıyor. Kadın tekstil işçileri, işyerlerinde baskılara, mobbinge, cinsel istismara, tacize, cinsiyetçi politikalara ve ayrımcılığa maruz bırakılıyor.
Tekstil işçisi kadınların yaşadıkları sorunları ve sorunlara karşı çözüm önerilerini Tekstil İşçisi Öznur ve DEV TEKSTİL Genel Başkanı Fatma Alökmen ile konuştuk.
Kötü çalışma dayatılıyor
Tekstil işçisi Öznur, tekstil sektöründe pek çok sorun yaşandığını dile getirdi. Tekstil işçilerin, ucuz emek olarak görüldüğünü belirten Öznur, insan onuruna yakışmayan, kötü çalışma koşullarında çalıştıklarını söyledi. Öznur, tekstil sektöründe yaşanan sorunlara ise şu sözlerle dikkat çekti; “Büyük fabrika ya da küçük atölyeler fark etmeksizin sömürü çarkının bir parçasıyız. Düşük ücretler ve çalışma koşulları bir yana bugün biz işçilere sormadan mesaiye kalma zorunluluğu, performansa dayalı bonus sistemi gibi politikalarla işçilerin arasında rekabet yaratıp işçileri birbirine düşman ediyor. Yemeklerimiz kötü, zaman zaman aç bile kalıyoruz. Çoğu zaman evden kahvaltı türü bir şeyler getirip karnımızı doyuruyoruz.”
Eşit işe eşit ücret verilmiyor
İş yerinde eşit işe eşit ücret verilmediğinin altını çizerek eşit işe eşit ücret verilmesi gerektiğini vurguladı, Öznur, “İşyerinde tuvaletler temizleniyor. Klima olmasına rağmen çalıştırılmıyor. Kışın soğukta yazın da sıcakta çalışmak zorunda kalıyoruz. Sektör kadın işçilerin alın teri üzerinden büyüse de kadın işçiler diğer sektörlerde olduğu gibi bu sektörde hak ettikleri saygı ve ihtimamı görmüyor. Erkek işçi arkadaşlarımızla aynı işi yapıyoruz ama daha düşük ücret alıyoruz. Zam dönemlerinde erkek işçilere ev geçindiriyor denilerek yüksek zam yapılırken bizlere ise ek gelir denilerek düşük ücretler reva görülüyor. Biz de aile geçindiriyoruz ama bize hala yardımcı iş gücü gibi bakılıyor. İşten atma olacaksa kadın işçiler öncelikli tercih ediliyor. Bizler korkup sindikçe bu kazanımları da kaybediyoruz. Gelin hep beraber kazanımlarımıza sahip çıkalım. Daha insani çalışma ve yaşam koşulları için mücadeleyi büyütelim” dedi.
Ucuz işgücü olarak görülüyor
DEV TEKSTİL Genel Başkanı Fatma Alökmen, tekstil işçisi kadınların fabrikalarda ve iş yerlerinde cinsiyet eşitsizliği, cinsel istismar, taciz, baskı ve mobbinge maruz bırakıldığını vurguladı. Tekstil sektöründe kadın emeğinin ve ucuz işgücü olarak görüldüğünü belirten Alökmen, “Pandemi sürecinde tekstil fabrikaları hiç durmadı. Türkiye ihracatta rekorlar kırdı. 2021 yılında Türkiye 12,9 milyar dolar değerinde ihracatla cumhuriyet tarihi rekoruna ulaştı. 2020 yılına göre ihracat 33,2 oranında arttı. 2022 yılında bu artışın çok daha büyük olacağı öngörülmekte. Bu karlardan işçilere düşen daha çok sömürü ve daha katmerli sorunlar oldu. Kadın işçiler de bu durumdan kendi paylarına düşeni fazlasıyla aldı” diye konuştu.
Haklarımız için mücadele edelim
Alökmen, tekstil işyerlerinde ve fabrikalarda yaşanan sorunlara yönelik sendikalaşmanın ve örgütlülüğün önemine dikkat çekerek iş yerlerinde örgütlenmenin güçlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Alökmen, iş yerlerinde yaşanan baskılara, mobbinge, cinsel tacize, şiddete, cinsiyetçi politikalara ve ayrımcılığa karşı tüm kadınlara şu sözlerle mücadele çağrısı yaptı:
“Yaşam koşullarımız bu denli katlanılmaz bir hal aldığı bugünlerde bu direnişler, eylemler önemli ve yol göstericidir. Tüm kadın işçilere ve özelinde tekstil işçilerine çağrımız, haklarımıza ve geleceğimize sahip çıkmak için bulunduğumuz her alanda mücadeleyi daha önde örgütleyelim. Var olan deneyimlerimizden öğrenelim ve geleceği kazanalım.”
DEV TEKSTİL’in önerileri:
*Yasal bir zorunluluk olmasına rağmen birçok fabrikada kreş bulunmuyor. Ayrıca devletin sosyal yükümlülükleri gereği işçi ve emekçilerin yaşam alanlarında kreşler açması bir zorunluluk ama bunlar yeterince yerine getirilmiyor. İş yerleri kreş bulundurmalıdır.
*Tüm olumsuzluklar aslında sektördeki örgütsüzlüğün, mücadele ve bilinç düzeyindeki zayıflığın da yansımaları olarak gerçekleşiyor. Örgütlü fabrikalarda ya da örgütlenme çalışmaları yaptığımız fabrikalarda sorunların azaldığını, kadınların farkındalıklarının arttığını görüyoruz. Bu nedenle örgütlenmek ve sendikal bilinç oldukça önemli
*Tüm sendikalarda kadın komisyonları, kadın büroları kurulmalıdır. Bunlar sadece isim olmanın dışına çıkarılıp fabrikalarda yaşanan sorunlara karşı somut çözümler bulan yapılar olarak düşünülmelidir.
*Fabrikada süren örgütlenme çalışmalarının ya da örgütlü ise, örgütlülüğün kazanımlarını artırmanın da aracı olmalıdır ama esas işlevi kadınların kendi sorunlarını görünür kılmak, onları bu sorunlara karşı mücadeleye sevk etmek olmalıdır. Sendikalarda yerleşik olan erkek egemen anlayışa karşı bu komisyonlar özel bir rol oynamalıdırlar.
*Haklarımız için iş yerlerinde ve her alanda kadın mücadelesini yükseltmemiz gerekiyor.
Yadigar Aygün – Kadın İşçi / 22.03.22