Tecavüz, ‘çocuk gelin’, ensest, ‘Özgecan’ amenna, ama LGBTİ asla! - Hakan Aksay

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 29 Haziran 2015
  • 05:34

TOMA denilen metal canavar bir yanda...

Öte yanda insanlar...

Etten kemikten, senin benim gibi...

“Metal korumaları” falan yok...

Barışçı bir yürüyüş için çıkmışlar sokağa.

Dünyanın birçok ülkesinde düzenlenen LGBTİ Onur Yürüyüşü için.

Bir dakika!

Bu cümlede birçok “sakıncalı” kelime var:

LGBTİ?

Olmaz!

Hele bizim memleket gibi muhafazakâr, “dini bütün” bir yerde...

Kadınlara tecavüz, “çocuk gelin” satışı, çocuklara her türlü cinsel istismar, bu arada ensest, “Özgecan cinayetleri” falan olsa neyse de; bu katiyen olmaz!

Hele Ramazan’da...

Yürüyüş demek zaten isyan gibi, ihtilal gibi bir şey!

Her türlü “polis vazife ve salahiyeti”ne gayet yasal olarak yem edilebilir yürümeye cesaret edenler.

Yürümek yok, herkes otursun oturduğu yerde!

Onur da ne demek?

Onur, şeref, namus, ahlak...

Siz neden bahsediyorsunuz?

Bu değerlerin yeri ve zamanı değil; biz “Yeni Türkiye”yi kuruyoruz!

Dünyanın birçok ülkesinde mi diyorsunuz?

Bize ne dünyadan yav?

Biz dünyadan farklıyız; başkalarının yaptıkları da, hakkımızda düşündükleri de umurumuzda değil.

Kimse de bize karışamaz!

Biz “Türk tipi demokrasi” kuruyoruz.

Yeterince gazımız, copumuz, kanunumuz var.

Ve tepemizde “100 yılda bir gelebilecek türden, Allah’ın lütfu bir lider”...

TOMA’lar ve insanlar...

TOMA denilen metal canavarlar tetikte.

Ellerinde rengârenk bayraklar, kendileri de bir o kadar renkli insanlar, ne zamandır hazırlandıkları yürüyüşe başlıyorlar.

Barışçıl, demokratik, normal bir yürüyüş bu.

Aşktan, hoşgörüden, dayanışmadan bahsediyorlar.

Şarkıyla, şakayla, gülüşmeyle adımlıyorlar.

Etten ve kemikten insanlar, senin benim gibi.

“Metal korumaları” falan yok.

TOMA denilen metal canavarlar homurdanmaya başlıyor.

Binlerce polis sürülmüş “savaş alanı”na.

“Yüce devlet” küçük çaplı bir savaş planlamış yine besbelli.

Ve bu kez “resmî şenlik” başlıyor.

Plastik kurşunlar, tazyikli su, gaz, boyalı top mermisi, itişmeler, bağrışmalar, “Alın bunu, alın!”, “Ben milletvekiliyim!”, “Sen de in aşağı oradan, çabuk!”...

Metal canavarlar azgınlaşıyor.

O cellat bakışlı araçların içinde insan yok mu acaba?

Yani senin benim gibi insan? Etten ve kemikten?

Yok mu?.. İnsan?.. Yok mu?..

Baskıyla, şiddetle nereye kadar?

İki kadın yerde yatıyor; kalkmazlarsa “çok kötü olacak”, plastik mermilerin vızıltısı öyle diyor.

Bir genç TOMA’ya isyan içinde, elinde bayrak İstiklal’in ortasında “Onur Duruşu”nda.

TOMA bu sefer de ona içindeki nefreti kusmaya başlıyor.

Bayrak elinden uçuyor.

Ama bayrak dediğin nedir ki? Önemli olan yürektir, yürek!

TOMA kızıyor iyice, kininin şiddeti ölçüsünde “orantısız” bir güçle o genci deviriyor.

Hem de nasıl, metrelerce sürükleniyor o cesur insan!

Hasarı vardır mutlaka; ama yüreği sapasağlam kalmıştır, ona kalıbımı basarım...

TOMA denilen metal canavar kazandığını sanıyor...

Varsa eğer içindeki “insan”...

Ve mutlaka bir yerlerde gizlenen “emri ben verdim” tipinde ve “TOMA çehreli” yöneticileri...

Kazandığınızı sanıyorsunuz, öyle mi?

Yanılıyorsunuz.

Kim yürüyüş için, gösteri için, varlık hakları için, özgürlükler için sokağa çıksa üzerine çullandınız...

Muhaliflerin, işçilerin, gazetecilerin, sanatçıların, Müslümanların, Kürtlerin, gençlerin, kadınların...

Herkesin, herkesin...  

Kimini dövdünüz, kimini içeri attınız, kimini yaraladınız, gözünü çıkardınız kiminin, öldürdükleriniz de oldu bu arada...

7 Haziran’ın dersleri nerede?

 

 

Herkese “ders verdiniz”!

Ne oldu?

Bitti mi direniş?

Korktu ve sindi mi insanlar?

“Türk tipi demokrasiniz” ezdi geçti mi muhalefeti?

Hayır, tam tersine...

Muhalefet daha güçlendi, iktidar paçasından aşağı doğru çekildi.

7 Haziran’da verilen “ders” buydu.

Üç hafta geçti bu dersin üzerinden...

Bu sürede bir vali sorusunu beğenmediği gazetecileri içeri attırdı.

Yolsuzluk iddialarının kahramanı, bakanlar tarafından ödüllendirildi.

TÜRGEV’e kıyaklar devam etti.

Cumhurbaşkanı’na hakaret ettiği gerekçesiyle hemen her gün birçok insan hakkında davalar açıldı.

Birkaç gün susup “mesajı almış gibi” yapan Cumhurbaşkanı, “açılışlar” yerine “iftarlar” bahanesiyle yine indi sahaya; muhalefete dediğini bırakmıyor; hızı giderek artıyor...

Bu arada IŞİD’e sahip çıkmalar, dolaylı yoldan “PYD’den daha iyi” imaları, silahlı kuvvetleri Suriye savaşına hazırlamalar!..

Ne için sandık başına gittik biz 7 Haziran’da?

Tüm bunlar sürsün diye mi?

Yoksa insanlara eziyet çektiren devletin frenlerine basılması için mi?

Ders almayanlar, bugün hâlâ herkese ders vermeye kalkıyorlar!

Gazla, copla, mermiyle, yasakla, tuzakla...

Yeter artık!

Bu gidişe dur denilmelidir!

T24 / 29.06.15