YPG ve YPJ savaşçıları, sosyalistlerin ve radikal demokratların kurdukları enternasyonalist taburlar aylardır sürdürdükleri kahramanca direniş sonucu IŞİD’i Kobanê’den attılar. Şimdi de köyler ardı sıra özgürleştiriliyor.
IŞİD bazı güçler tarafından Kürtlerin üzerine sürüldü. IŞİD’i söküp atmanın ağır bedelleri olsa da siyasal kazanımları büyük oldu. Bölge halkları ve dünya halkları kazandı. Kürtler üzerindeki siyasi ambargo kırıldı. Rojava Devrimi kendini savunma konusunda rüştünü ispatladı. Demokratik Suriye’nin temel gücü olacağını kanıtladı. Tayyip Erdoğan ne derse desin Rojava yeni Suriye’nin özgür ve özerk parçası olacaktır. Suriye’nin demokratikleşmesinin mayası olacak, bu karakteriyle Ortadoğu’nun demokratikleşmesinde çok önemli rol oynayacaktır. Hatta Türkiye’nin demokratikleşmesinde de rolünü oynayacaktır. Türkiye yıllarca “Ortadoğu beni model alsın” derken şimdi Ortadoğu’nun modeli Kürtler oluyor. Çünkü Ortadoğu’da en güçlü demokratik topluma sahip olan Kürtlerdir.
IŞİD Türkiye adına bir vekalet savaşı yürütüyordu. IŞİD’in Kobanê üzerinde bu kadar ısrarlı olmasına neden olan Türkiye’ydi. Türkiye IŞİD’e yaptığı yardımların bedeli olarak Kobanê’nin düşürülmesi ve Rojava Devrimi’nin boğulmasını IŞİD’in önüne koymuştur. Türkiye IŞİD’in Türkiye topraklarındaki üslerini kapatsa, IŞİD Türkiye’den beslenme imkanını kaybetse sadece Suriye’de değil, tüm Ortadoğu’da baş aşağı gidişi yaşardı. Türkiye’ye muhtaç olduğundan gücünü tüketen bir savaşı aylardır yürütmüştür. Türkiye IŞİD’e sürekli “yüklenin, bugün yarın düşürürsünüz” demiş, IŞİD de kırmızı şal görmüş boğa gibi Kobanê’ye saldırmıştır. Ancak sonunda Kürt matadorlarının darbeleri altında takatten düşmüş ve diz çökmüştür. Böylece Suriye ve Rojava politikalarında yenilen Türkiye olmuş, en başta da Kobanê düştü düşecek diyen Tayyip Erdoğan yenilmiştir.
Yenilen pehlivan güreşe doymazmış misali Tayyip Erdoğan hala Rojava düşmanlığı yapmaya devam ediyor. Hala neden Kobanê’yle bu kadar ilgilenildiğini hayıflanarak söylüyor. Herkes biliyor ki Türkiye nerede bir Türk varsa orayla ilgilenirdi, ama sıra Kürtlere geldiğinde çifte telli oynuyorlar diyerek Kürtlerle ve tüm demokrasi güçleriyle alay etmiştir. Kobanê direnişini küçümseyen ve Kürtlerin sevincine bile tahammül edemeyen Tayyip Erdoğan sadece Kürt düşmanlığını ortaya koymamış, gayri ciddiliğini de gözler önüne sermiştir. Başka zamanki konuşmalarında ses tonunu ve mimiklerini ayarlayarak toplumu etkilemeye çalışıyor. Bir siyasetçi olarak bunu yapması anlaşılırdır. Ancak bu defa kendini çok gülünç duruma düşürmüştür. Kürt’ün sevinmesine hiçbir biçimde tahammül etmediğini göstermiştir. Onun kafasına göre Kürtler hep ağlatılmalı ve ağlamalıdır. Doğrudur, dünyanın en fazla ağlatılan ve ağlayan toplumu Kürtlerdir. Kürt ağıtlarının dünyada tek olması da bunu kanıtlıyor. Kürt ağıtı ve ağlaması tarihteki acılardan süzüldüğünden başka ağlamalara hiç benzemez; dinleyen herkesi etkiler.
Ancak Kürtler artık gülmeyi de, oynamayı da öğrenmişlerdir. Kaldı ki Kürt halaylarının da dünyada örnek olması, Kürtlerin mutluluk veren olaylar karşısında da sevincin hakkını verdiklerini göstermektedir. Zaten acıların derinliği sevinçleri de daha anlamlı kılmaktadır. Aylardır Kobanê’de şehit düşen evlatlarının acısını yaşayan bir halkın evlatlarının ölmeyeceğine sevinmesi kadar doğru ve insani bir duruş olamaz. Tayyip Erdoğan bunu anlamayacak kadar vicdansızdır. 2006 yılında Amed serhildanları döneminde “Çocuk da olsa, kadın da olsa gereğini yaparız” demesi; Roboski katliamında katliamı yapanları kutlaması Tayyip Erdoğan’ın nasıl bir vicdansız ve taş yürekli olduğunu kanıtlamıştır.
Tayyip Erdoğan’ın zaman zaman gözyaşı dökmesi kesinlikle siyaset gereğidir. Bir propaganda ağlamasıdır. İçindeki zalimliği örtme çabalarıdır. Şunu insan rahatlıkla söyleyebilir; Tayyip Erdoğan, Türkiye tarihinin en acımasız lideridir. 20. Yüzyılın ilk yarısında bugünkü güce sahip olsaydı Hitler ve Musolini’ye taş çıkartırdı. Öyle ki, Kürtler Tayyip yönetimi altında tümden yok olabilirdi. Şu andaki söylemleri ve tutumu bunu akla getiriyor. Bu söylem ve tutumları AKP içindeki birçok milletvekili bile kabul etmiyordur. Hele hele Kürdistan’da Tayyip’e oy vermiş birçok Kürt “Elim kırılsaydı da AKP’ye oy vermeseydim” demektedir.
Tayyip Erdoğan, neden bu kadar Kobanê ve Rojava Devrimi düşmanlığı yapıyor; Suriye’nin kuzeyinde bir oluşumu kabul etmeyiz, diyor. Sana ne Türkiye’nin dışındaki bir kanton yönetiminden derler! Ama Erdoğan Rojava Devrimi’nden çok rahatsızdır. Bu rahatsızlık tabii ki tüm AKP’lilerin rahatsızlığıdır. Çünkü Rojava Kürdistan Suriye’nin içinde özerkliğine kavuşursa bu, Türkiye’ye ölçü olacaktır. Türk devleti ve hükümeti Kürt sorununda bir çözüm politikası olmadığı için bu gelişmeden rahatsız olmaktadır. Erdoğan’ın Rojava Devrimi rahatsızlığı ve Kobanê direnişinin Tayyip Erdoğan’ın dengesini bozması bu nedenledir. Tayyip Erdoğan’ın reflekslerine bakarak AKP’nin Kürt’e yaklaşımı çok daha iyi anlaşılır.
Özgür Gündem / 30.01.15