Küresel ekonomik düzende 1980’lerden itibaren hızla uygulanan ekonomik ve siyasi programın adı neoliberalizm. Kavramın düşünsel temelleri 1960’ların sonuna uzanıyor olsa da ABD ile İngiltere’de 1980’lerde ilk pratikleri görüldü. Neoliberal ekonomi politikaları 1990’lardan itibaren Latin Amerika’dan Rusya’ya ve Türkiye’ye uzandı.
Neoliberalizm ulusal ve bölgesel düzeyde uygulamaları olan bir ajanda. Küresel sistemde finansal hareketlerin hız kazanması, sermayenin serbest hareket edebilmesi akla gelen sistemsel nitelikler.
Öte yandan bazı ülkeler, küresel düzeyde neoliberal politikalarla uyumlu hareket etmekle beraber, neoliberalizmin ulusa l uygulamalarını sınırlarının dışında tuttu. Bu ülkeler arasında en dikkat çekeni Suudi Arabistan. Dünyanın en önemli petrol üreticisi olan Suudi Arabistan’ı bu yazının konusu haline getiren ve neoliberal politikalarla anılmasına neden olan gelişme ülkenin 2030 vizyonu.
Riyad: Petrolsüz ve özel ekonomiye doğru, ileri!
Suudi Arabistan, 33 milyon nüfusu ile Ortadoğu’daki en zengin ülkelerden biri. Ülkenin Gayri Safi Yurtiçi Hasılası (GSYH) 2017’de 683 milyar dolardı. Kişi başına gelir aynı yıl 20 bin dolar düzeyindeydi. Suudi Arabistan çarpıcı ekonomik göstergelere sahip olmakla beraber, ekonomisinin petrol gelirlerine bağımlı olmasından muzdarip çünkü bütç e gelirlerinin yüzde 75’e yakını petrol ve onunla ilişkili sektörlerden geliyor. Benzer biçimde 2017’de petrol ve petro-kimya ihracatının genel ihracat içindeki payı yüzde 90’dı. Suudi Yönetimi işte bu gidişata son vermek istiyor.
Riyad, Vizyon 2030 Belgesi’ni 2016’da yayınlayarak önemli bir kırılmaya imza attı. Bu belge petrol odaklı ve kamu güdümündeki ekonomi yerine özel sektörün ağırlığının arttığı, rekabetçi, petrole alternatif sektörlerin geliştiği bir ekonomi hedefliyor.
2030 Vizyon Programı, orta vadeli bir dönüşümü ifade ettiği için 2020 Ulusal Dönüşüm Programı hazırlandı. 2020 Programının temel hedefi, Suudi ekonomisi içinde petrolün ağırlığını azaltmak. İkinci hedef, özel sektörün ekonomi pastasından daha büyük dilim almasını sağlamak. Özelleştirmeye dönük bu vurgunun nedeni, kamu ile özel sektörün ekonomideki payı. Krallığın GSYH’si içinde özel sektörün payı yüzde 40. Bu oran en azından kısa vadede yüzde 50’ye çekilmek isteniyor. Peki bu nasıl başarılacak?
Özelleştirme kalemleri: Sağlık var, eğitim var aramco yok
Suudi Arabistan’ın hisse temelline dayanan özelleştirmeleri 1984’te başladı. Riyad, telekomünikasyon, bankacılık, sigortacılık, rafineri, gıda sektörü, sanayi gibi alanlarda çeşitli düzeylerde özelleştirmeye gitti. Ancak istenen ve beklenen verime ulaşılamadı. Kral Salman iktidarı, geçmişteki gibi olmaması için özelleştirme ve ekonomik çeşitlendirmeyi daha kurumsal düzeyde yürütmek istiyor. Suudi Arabistan Yatırım Fonu, bakanlıklar, Özelleştirme Programı Koordinatörlüğü gibi çeşitli oluşumların yanında her bakanlık çeşitli sorumluluğa sahip.
Suudi Arabistan Ekonomi ve Kalkınma Konseyi Nisan 2018’de Özelleştirme Programı Teslim Planı’nı onayladı. Programın odağında eğitim, sağlık, barınma, inşaat, yeraltı hizmetleri, iletişim, telekomünikasyon, ulaşım, belediye hizmetleri gibi 100 kalem var.
Uzun süre gündemde kalan dünyanın en büyük petrol şirketi Aramco’nun özelleştirilmesi, programda özel olarak belirtilmemiş. Petrol varlıkları ve Aramco’nun alt şirketlerinin özelleştirmesi gündeme gelmiş olmakla beraber, Aramco’nun bu genel program yerine özel bir yol haritasıyla özelleştirilmesi beklenebilir.
Riyad, 2030 Vizyon Programının hedeflerinin yüzde 5’ine 2020’de ulaşmak istiyor. Detaylandırmak gerekirse, Suudi Yönetimi, 9-11 milyar dolarlık petrol dışı gelir ve 12 bin kişi için iş imkânını 2020’nin sonuna kadar yaratacağını açıklıyor.
Gel yatırımcı gel… Petrol ekonomisinden çıkış malları bunlar!
Yabancı yatırım çekmek için sık sık Suudi Arabistan’da uluslararası yatırım zirveleri düzenleniyor. Dahası Çin, Rusya ve ABD’yi yatırım için ülkeye davet ediyor, küresel düzeyde petrol dışı sektörlere yöneliyor. Değinilen bu girişimlerin tamamı Krallığın Vizyon 2030 programının örnekleri.
Yönetimin girişimleri bir yana özelleştirme programı metni incelendiğinde özelleştirmenin yalnızca olumlu yanlarının dikkate alındığı, neoliberal reçetelerin altında ezilen ülkelerin pratiklerinin görmezden gelindiği dikkat çekici.
Petrol de bir yere kadar diyen Suudi Arabistan’ın neoliberalizmin amentüsü özelleştirmeye sarılması ve 1990’lar IMF metinlerini andıran gerekçeleri sıralamasını sorgulamak gerekiyor. Demokrasi liginde olmayan ülkede özelleştirmelerin sağlık ve eğitim gibi alanlara sıçradığında toplumsal tepkilerin oluşması da bekleniyor. Ancak pek çok ülkenin uzaklaştığı bu yönteme Suudi Arabistan’ın illa da özelleştirme diyerek sarılması iki açıdan dikkat çekici. İlk olarak, neoliberal bir iktidarın demokratik olmasını bekleyenlerin hayal kırıklığının yeni merkezi Suudi Arabistan’dır. Ekonomik ajanda ile demokrasi arasında doğrudan bir bağ olmadığının en yeni örneği Krallık oldu. İkincisi Latin Amerika’dan Rusya’ya, neoliberal dayatmacı reçeteler taşlanırken Riyad’ın buna dört elle sarılması, herkes gider Mersin’e Suudi Arabistan gider tersine dedirtiyor.
Gazete Duvar / 02.02.19