ABD Başkanı Barack Obama’nın Suriye’ye saldırı konusunda başkomutan olarak yetkisi olduğu halde onay için topu Kongre’ye atmasıyla ‘sınırlı askeri operasyon’ planı rotar yedi. Ya bunu siyasi riskleri paylaştırıp daha güçlü destekle Suriye’ye vurmak için yaptı ya da bu bir çekilme manevrası. Suriye’nin resmi gazetesi El Sevra bunu ‘tarihi çekilme’ olarak yorumlamayı tercih etti. Ancak kanaate varmak için Kongre’nin açılacağı 9 Eylül’den sonra başlayacak tartışma ve oylama sürecini görmek gerekebilir. Amaç ister operasyondan çark ister saldırı için siyasi zemini güçlendirme olsun Kongre’den onay istemek Savaş Yetkileri Yasası’nın çıktığı 1973’ten beri Beyaz Saray sakinlerinin alışkanlığı değil. Haliyle Obama’nın tutumu Amerikan başkanlarının kararlı duruşlarında kendini gösteren ‘süpergüç’ otoritesi sarsıldı! Kırmızı çizgisi aşılmış bir süper gücün fiyakası kalır mı? Nitekim Suriye’ye müdahaleden yana olanlar Obama’yı dış politikada zayıflık göstermekle suçluyor.
Sarı çizgiler üzerinde dans
Obama’nın ikilemde kalmasının nedeni tuzağına düştüğü kendi kırmızı çizgisi kadar önündeki ‘uyarıcı’ sarı çizgiler. Obama’nın 2 cephede savaş açmış selefi George W. Bush’un aksine kovboy diplomasisini bırakacağına yani BM Güvenlik Konseyi’ni bypasstan kaçınacağına dair sözü bir nevi sarı çizgiydi. Libya için BM Güvenlik Konseyi’nde yapılan hileden sonra şimdi Suriye’de BM’yi bypass ediyor. Bir başka sarı çizgi, barış adamı olsun diye kendisine verilen Nobel Ödülü. Güya ‘barutçu’ Nobel’e hürmeten yeni bir işgale kalkışmadı ama baruttan da uzak duramadı. ‘Postallar yere değmeden operasyon’ esprisiyle savaşın şeklini değiştirdi; deniz piyadelerinin yerini insansız bombardıman uçakları aldı. Obama’nın Pakistan, Afganistan ve Yemen’de insansız uçaklarla yürüttüğü savaş binlerce can aldı. ‘Umudun başkanı’ küresel infaz listesine onay verdi. Sonuçta Amerikan ölüm makineleri Obama ile susmadı. Libya’da postal yoktu, Suriye’ye saldırı planında da yok.
Ortadoğu’ya savaş değil diyalog getiren başkan diye anılmaktı hedefi. Bu sarı çizgi de Suriye’deki vekâlet savaşıyla zaten tepelendi. Amerikan başkanı olacaksın ama sarı çizgilerle dans etmeyeceksin, bu mümkün mü? ‘Güç gösterisi’ için bastıranlarla ‘sarı çizgileri’ arasında kalan Obama’yı Suriye’de mütereddit kılan başka etkenler de var:
Ya Kaide yaptıysa…
Bir kere “Kimyasal silahları kim kullandı” sorusu hâlâ yanıt arıyor. Dışişleri Bakanı John Kerry tüm asabiyetiyle “Rejimin yaptığından eminiz, sarin gazı kullanıldığına dair kanıtımız var” dese de sözcüsü emri kimin verdiğini bilmediklerini söyledi. Dış İlişkiler Konseyi’nden Ed Husain’in CNN.com’da yazdığı gibi “Kimyasal silahları Esad’ın mı yoksa asi grupların mı kullandığı kesin değil. Bu aşamada Esad’ın kullanması için bir neden yok çünkü kaybetmiyor.” Üstelik 21 Ağustos’ta Şam kırsalında aynı anda 13 yere düzenlenen ağır bombardımanda Nusra Cephesi’nin tünellerde depoladığı kimyasal silahların patladığı ya da savaşçıların bunları yanlışlıkla kullandığına dair iddialar da gelmeye başladı. Bu iddiaları AP ve BBC’ye çalışan Dale Gavlak ile Ürdünlü meslektaşı Yahya Ababneh, Mint Press News’e taşıdı. Elbette bunların güvenilirliği tartışılabilir ama operasyon sonrası kırmızı çizginin bir başka tarafça aşıldığına dair ortaya çıkacak bir bulgu en fazla “Irak’taki hata tekrarlanmayacak” diyen
Obama yönetimini zora sokar. Herkes ABD’nin delillerine kuşkuyla bakıyor. Çünkü Irak işgaline gerekçe yapılan kitle imha silahı yalanı hayalet gibi peşlerinde.
İngiliz bozgunu
Britanya’da Avam Kamarası’nın saldırı planını reddetmesi müdahaleci cephenin ayarını bozdu. Britanya, Tony Blair zamanında ABD’nin fino köpeği konumuna düşürülse de Amerikan kararlarında psikolojik etkiye sahip. Operasyon karşıtı argümanlar “İngilizler bile reddetmişken” diye başlıyor. Dünyayı bir Amerikan planına ikna etmenin yolu ince diplomasinin mimarı eski sömürgeci Britanya’dan başlıyor.
Hedefin muğlaklığı
Ne hedef net, ne de sonuç garanti. Obama, Suriye’ye vurarak kimyasal silah kullanmanın cezasız kalmayacağına dair vermek istediği mesajın kapsama alanına nükleer programları nedeniyle İran ve Kuzey Kore ile birlikte Hizbullah’ı da sokuyor. Bu da amacı muğlâklaştırıyor.
“Sahada güç dengesini değiştirmeyecek ve rejimin sonunu getirmeyecek bir operasyonu neden düzenliyorsun?” Planın yumuşak karnına vuran en muzip soru bu. Net sonuç bekleyenler sınırlı değil kapsamlı operasyon istiyor. Obama ise bunu göze alamıyor.
Sınırlı saldırıya destek verenler ise Suriye, İran ve Hizbullah’tan gelebilecek misillemelerle operasyonun komple bir savaşa dönüşmeyeceğinden emin olmak istiyor.
Operasyonun muhtemel maliyetine dair öngörüler tatmin edici değil. Özellikle Kongre üyeleri operasyonun bütçesini soruyor.
Operasyonun kestirilemeyen sonuçları herkesi iki kere düşünmeye zorluyor. Suriye bir Libya ya da Irak değil. Ortadoğu’nun özü sayılan bir ülkeye müdahale tüm bölgeye müdahale demektir.
Obama’ya göre amaç ceza vermek ve tekrar kimyasal silah kullanımını önlemek. Ama saldırının bunu temin etmesi imkânsız. Üstelik vurulan yerlerde yeni kimyasal facialar yaşanabilir.
Obama koalisyon kuramadığı gibi genişleyen bir muhalefetle karşı karşıya. Akdeniz operasyonlarının vazgeçilmezi İtalya “Ben yokum” derken Almanya bir cezadan yana olsa da “Bu lanete beni bulaştırma” pozisyonunda. Amerikalıdan daha Amerikancı Kanada ‘saldır’ diye tuttursa da operasyona ortak değil. Operasyonun en hararetli savunucusu Türkiye de şeytan şeytanın eliyle yok olsun istiyor. Irak, Lübnan, Ürdün, Mısır ve Tunus saldırıya karşı.
Rusya’nın kararlı tutumu caydırıcı etki yapıyor. Rusya lideri Vladimir Putin, G20 zirvesini operasyonu sorgulamak için iyi bir fırsat olarak görüyor.
Kongre bir kaçış mı?
Uluslararası toplumdaki itirazlar ve bölünmüş gözüken Amerikan Kongresi’ndeki muhtemel tartışmalar nedeniyle operasyon planlarının tavsaması muhtemel. Ancak Esad’la en çok çay içmiş Amerikalı unvanına sahip Kerry’nin şahin çıkışları çark havasını dağıtma ve ‘çarpışarak çekilme’ amacı gütmüyor da yönetimin gerçek duruşunu yansıtıyorsa Obama geri dönüşü olmayan bir yolda demektir. Obama’nın Kongre’yi operasyondan kaçış formülü olarak devreye sokup sokmadığını Senato ve Temsilciler Meclisi’ndeki tartışmalarda göreceğiz. Bu, sürprizlere açık bir süreç. Er ya da geç birileri kırmızı çizgilerini Obama’nın boynuna dolayıp Amerikan kibrini koruma adına ABD’yi savaşa da sürükleyebilir.
Radikal / 02.09.13