Türkiye'deki baskıdan kaçmak için Almanya'ya göç eden Ünvar ailesinin 23 yaşındaki oğlu Ferhat Ünvar, 19 Şubat'taki ırkçı saldırıda ölmüştü. IŞİD şiddetinden kaçmak için Almanya'ya sığınan Ezidi Khalaf ailesinin 15 yaşındaki çocuğu da bisikletine binerken bıçaklı bir saldırının hedefi oldu. Güzel bir gelecek kurmak için hayaller kuran her iki aile de şimdi travmaların en büyüğünü yaşıyor.
Dünya’da en önemli gündem maddesi korona virüsü salgını ve karantina önlemleriyken sosyal hayatın kısıtlandığı Almanya’da da ırkçı motifi taşıma ihtimali olan bir cinayet işlendi. 7 Nisan Salı günü 15 yaşındaki Hüseyin Arkan Khalaf, Aşağı Saksonya Eyaleti’ndeki Celle kentinde şehrin ortasında güpegündüz bir arkadaşıyla bisiklet sürerken bir adamın bıçaklı saldırısına uğradı. Bıçak, 15 yaşındaki çocuğun tam da kalbine isabet etti. Birkaç metre uzağa sürüklenen Hüseyin Arkan hastaneye kaldırıldı ancak kurtarılamadı.
Hüseyin Arkan’a saldıran 29 yaşındaki Daniel S. olaydan hemen sonra Hüseyin Arkan’ın arkadaşı sayesinde tutuklandı. Hüseyin Arkan’ın uğradığı saldırı korona virüsü gündemi arasında asılı kaldı. Cenaze törenine de alınan salgın önlemleri nedeniyle çok kişi katılamadı.
Hüseyin Arkan Khalaf, Ezidi bir ailenin çocuğuydu. Ailenin Hüseyin Arkan dışında 5 çocuğu daha var. 2014 yılında IŞİD’in Şengal’i işgal ederek Ezidilere uyguladığı soykırımdan kaçmayı başarmış ve Almanya’ya sığınmışlar. Ezidi gazeteci Düzen Tekkal, Arkan’ın annesi Kochar Kajo’nun “Erkeklerimizin kafası kesildi, kadınlar kaçırıldı ve tecavüze uğradı. IŞİD’den kaçarken, çocuklarımız dağlarda susuz kaldı. Beni bundan daha fazla incitecek bir şeyin olabileceğini hiç düşünemezdim!” dediğini yazdı.
Aile işgalden, ölümden, vahşetten kurtardıkları en küçük oğullarını şiddetten kaçmak için geldikleri Almanya’da, bıçaklı bir saldırıdan kurtaramamanın travmasını yaşıyor. Polis, suçun ırkçı bir motivasyonla işlenip işlenmediğini hala araştırıyor. Tutuklu bulunan Daniel S. ise sessizliğini sürdürüyor. Olayla ilgili açıklama yapan Başsavcı Lars Janßen, şimdiye kadar saldırının “ırkçı motif veya siyasi temelli olduğuna dair bir kanıta rastlamadıklarını”, “zanlının psikolojik rahatsızlığı olduğunu tahmin ettiklerini” söyledi.
Şiddetten kaçanlar almanya’da yeniden şiddet kurbanı oldu
19 Şubat’ta Hanau kentinde düzenlenen bir ırkçı saldırıda yaşamını yitiren 23 yaşındaki Ferhat Ünvar’ın ailesi de Türkiye Kürtlerinden. Aile Türkiye’de Kürtlerin maruz kaldığı baskıdan, insan hakları ihlallerinden korunmak için Almanya’ya göç etti. Yıllar sonra Ferhat’ın ailesi bu kezde ırkçı şiddetle Almanya’da karşılaştı.
Ferhat’ın annesi de Hüseyin Arkan’ın annesi de arkalarında bırakmaya çalıştıkları acı ve travmanın en şiddetlisini sığındıkları ülkede yaşadılar. Evlatlarını Avrupa’nın ‘refah seviyesi yüksek, gelişmiş, güvenli’, AB’nin en güçlü ülkesi Almanya’da saldırılarda yitirdiler.
Ferhat’ın annesi çocuğunun ölümünden sonra ağlayarak “Çocuğum bir hiç uğruna ölmüş olmasın. Lütfen diğer gençleri koruyun” demişti.
Hüseyin Arkan’ın annesi de Almanya’ya gelirken hem çocukları için hem de kendileri için iyi bir gelecek kurmayı umuyordu. Şimdi bu hayal yeni bir tramvaya dönüştü. Hayatları boyunca onlara yaşatılan bu şiddetin gölgesiyle yaşamak zorunda bırakıldılar.
Sağdan gelen saldırı, sağcı değilmiş
Almanya Federal Emniyet Teşkilatı’na göre 19 Şubat’ta Hanau’da iki nargile kafeyi basarak 9 kişiyi öldüren Tobias R. saldırıları salt ırkçı gerekçelerle değil, kendi ürettiği komplo teorilerine daha fazla dikkat çekmek amacıyla gerçekleştirdi. Alman kamu yayın kuruluşları WDR ve NDR ile Süddeutsche Zeitung gazetesinde yer alan haberde, olayı soruşturan BKA tarafından hazırlanan, ancak henüz kamuoyuna açıklanmayan sonuç raporunda Tobias R.’nin eylemlerini aşırı sağ düşünce yapısından dolayı gerçekleştirmediği belirtildi.
Raporda Tobias R.’nin kurbanlarını, kurguladığı komplo teorilerine toplumun dikkatini daha fazla çekebilmek için ‘tesadüfen’ seçtiği belirtilerek, “Irkçılık, saldırganın temel motifi değildi” ifadesine yer verildi.
Bu açıklama da gösteriyor ki hala Almanya’nın en önemli güvenlik kurumlarından biri ırkçı saldırıları örgütlü bir şiddet olarak görmemekte direniyor. Almanya’daki ırkçılık sorunu savaşlardan, yoksulluktan kaçan Afrikalılar için de en büyük sorun. Ülkelerinde yaşadıkları şiddetten kurtulmak için Almanya’ya kaçan insanlar burada gerçekten güvende olup olmadıklarını haklı olarak sorguluyor ve endişe duyuyorlar. Irkçı şiddettin geldiği noktayı görmezden gelmeye çalışan tüm siyasiler ve kurumlar bu cinayetlerin başlıca sorumlusu olacaklardır.
Gazete Duvar / 21.04.20