Sarıgül’ün oyunu - Melis Alphan

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 13 Ocak 2014
  • 11:19

Siyaset bir tiyatro.

Ancak “İzledik bitti” olmuyor; hayatımız üzerinde ciddi etkileri olan bir tiyatro bu.
Kitleleri tavlayan ise -sağlam bir inanç ve dibine kadar dürüstlük bir yana- siyaset yapma tarzı ve dramatik bir karakter.
En az şarkının kendisi kadar, şarkıyı kimin söylediği de önemli.
Bir siyasetçinin liderliğe yükselmesi için kitlelere ilham vermesi, onları duygusal anlamda manipüle edebilmesi gerek.
Bunun için de başarılı bir aktör olması şart.
ABD’de seçim dönemlerinde Hollywood’daki senaristlere danışılması boşuna değil.
Bir oyun sahneleniyor ve iyi olandan ziyade, performansı iyi olan kazanıyor.

*

Geçtiğimiz günlerde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na oynayan Mustafa Sarıgül’ün seçim otobüsüyle Çekmeköy’e ufak çaplı bir mitinge, onun deyimiyle “ilçe ziyaretine” gittim.
Sarıgül’ü çalışma odasında, otobüste, otobüsün tepesinde, sokakta gözlemlediğim 5 saatin sonunda diyebilirim ki...
Fena oynamıyor.
Her sözü, her hareketi planlı, önceden hesaplanmış.
Ve yanında bir kişi de olsa, 100 kişi de olsa rolden çıkmıyor, dolayısıyla tutarsızlığa düşmüyor.
Kendini oynar gibi bir hali var ama şunu da unutmamalı ki aslında kimse kendini oynamaz ve genel kanının aksine kendini oynamak aslında oyunculukların en zorudur.

*

Sarıgül AKP’nin en çok oy aldığı yerlerde oyunu artırmayı hedeflediği için Beşiktaş ve Kadıköy gibi yerleri en sona bıraktığını, şimdiye kadar 39 noktayı ziyaret ettiğini, daha gidecek 19 ilçesi olduğunu anlatıyor.
15 milyon eve broşür dağıtacağını söylüyor ve üzerine basarak birkaç defa tekrarlıyor: “Bol resimli, az ve büyük yazılı broşürler olacak! Çalmadığım kapı, sıkmadığım el kalmayacak!”
Ve cümleleri ünlemle bitiyor. Sanki konuşurken aklındaki metnin her satırının altını keçeli kalemle çiziyor.
Üç cümlede bir “hak, hukuk, STK, kadın” sözcüklerini zikrediyor.

*

Hiperaktif.
Üç saniyeliğine de olsa otobüsün camından yola dalıp kendi düşünceleriyle baş başa kalmıyor.
Bir an otobüsün içinde fotoğraflarını çeken 19 yaşındaki genç kıza “Ben seçilince ‘O gün ben de oradaydım’ diyeceksin!” diyor.
Hemen ardından dönüp yol boyu yudum yudum içtiği ıhlamur, yeşil çay, bal ve zencefil karışımını anlatıyor.
Cümleye noktayı koyduğu anda tez elden boynuna sarı atkısını atıp otobüsün camından dışarı sarkıyor.
Köprüye giden çevre yolunda 200 metrede bir konuşlanmış kalabalıkları selamlıyor. Arada Bayburt’tan 40 yıllık bir arkadaşının geldiğini görüp duygulanıyor. Kolunu uzatıp küçük bir kız çocuğunu otobüsün camından içeri çekiyor, öpüp geri veriyor.
Sonra birden otobüsün içindeki kameralara dönüp türkü söylemeye başlıyor.
Yol kenarında durmuş araçlardan dökülmüş insanların elindeki “Çare Sarıgül” pankartlarını görünce şoförü “Yavaş, burada emek var, hiçbirisini engelleme!” diye ikaz ediyor.
Dışarıda coşkulu bir kalabalık gördüğünde otobüsün ön camını bir davulmuş gibi döverek dişlerini sıkıyor ve “Kazanacağız, merak etmeyin!” diye haykırıyor.
Camdan halka sarı atkıları atarken bir yandan da bize sloganları art arda dizerek bir konuşma yapıyor: “Cami de benim, kiliseler de, sinagoglar da... İstanbul’da çok büyük bir demokratik buluşma sağlayacağım... Bu tam bir halk hareketi. Tayyip Bey’in ilk günleri gibi...”

*

Sarıgül konuşmasının üzerinden geçerken “İstanbul’un Kadir’ini de, kaderini de değiştireceğiz” lafını çıkarttırıyor.
“Sallayın düşecekler” sözünün üstünü çizdiriyor: “Hayır! Hayır! Negatif mesaj vermeyeceğiz!”
Çekmeköy çarşının ortasında konuşmasını yapıp dönüşe geçtiğinde kebapçıdan manava tüm esnafın dükkânlarının ismini anonslatıp hayırlı işler diliyor.
Ortalık sakinlediğinde ise ekibinden birini çağırıp talimat veriyor: “Yarın hemen burada 3 bin kişilik anket yaptırıyorsun. Konuşmamız nasıl algılandı, hoşa giden gitmeyen nelerdi, hepsini belirliyorsun!”

*

Bu işlerin çok uzmanı sayılmam ama gördüğüm şu...
Sarıgül, rakiplerini karikatürize etmek, küçümsemek yerine kendi vaatlerine odaklanıyor.
Gerilimden yaka silken halkı eğlence siyasetiyle, şarkılarla, türkülerle, atkılarla öpücüklerle kendine çekmeye çalışıyor.
Siyaset barbar bir dünya. Bu barbarlığın kitlelere olduğu gibi yansımaması için de yumuşatma maddelerine ihtiyaç var.
Müzik, tiyatro, sanat, filmler gibi.
Sarıgül buna uyanmış gibi görünüyor.

Hürriyet / 13.01.14