“Sanırım Yargıtay karar için ölmelerini bekliyor” - Ayça Söylemez

Ölüm orucundaki avukat Aytaç Ünsanl’ın annesi ve avukatı Nermin Ünsal, temyiz dosyasının beş aydır Yargıtay önünde olduğunu söyledi ve “Sanırım dosyayı adlı tatil sonrasına bırakıp ölümlerini bekliyorlar” dedi.

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 20 Temmuz 2020
  • 13:16

Ölüm orucundaki avukat Aytaç Ünsal’ın hem annesi hem avukatı olan Nermin Ünsal, yargıladığı polisler hakkında mahkumiyet verdiği için sürülmüş olan bir eski hakim.

Ağır ceza mahkemelerinin öteden beri adaletten uzak olduğunu ve “talimatla çalıştığını” söyleyen emekli İzmir Asliye Ceza Hakimi Nermin Ünsal, artık tüm mahkemelerin baskı altında olduğunu söyledi.

Avukat Nermin Ünsal, Burhaniye Cezaevinde tutuklu bulunan, ölüm orucundaki avukat oğlu Aytaç Ünsal’a daha sık görebilmek için Burhaniye’de ev kiralayıp oraya yerleşecek.

Şimdi de her hafta cezaevine gidiyor ancak her görüşe gittiğinde zorluk çıkarılmasından ve saatlerce beklemekten şikayetçi: “Silivri Cezaevinde avukat görüş yerleri arasında plastik muhafaza konularak görüş yapılmasına izin verildi. Ancak Burhaniye’de böyle basit bir düzenleme bile yapılmadı ve ben her görüşe gittiğimde görüş yerlerinin kabalalık olduğu gibi gerekçelerle bekletiliyorum ya da geri dönmem isteniyor. Her görüşe tartışma yaşayarak girmek zorunda kalıyorum.”

“Aytaç adliyenin içinde büyüdü”

Nermin Ünsal, oğlu Aytaç’ın da adliyelerde büyüdüğünü, evdeki “suç ve ceza” sohbetlerinden çok etkilendiğini ve içinde öteden beri adalet duygusu taşıdığını anlattı:

“Aytaç adliyenin içinde büyüdü. Küçük yerlerde bakıcı bulmak zordu, yanımda götürüyordum. Kalemlerde, duruşma salonlarında uyurdu. Ev ortamında dosyalarla ilgili sohbetlerimize çok şahit oldu. Hak duygusu onda çok içselleşmiştir.

“İlkokulda dövülen bir arkadaşını korumak için araya girip onu dövenleri dövünce neden yaptığı sorulmuş, dövülen çocuk benim kardeşimdi demiş. Öğretmeni beni arayıp ‘Aytaç tek çocuk değil miydi’ diye sormuştu. Hep adalet duygusu olan bir çocuktu.”

“Bir ay dendi, 50 gündür karar verilmedi”

Aytaç Ünsal 169 gündür, Silivri Cezaevinde tutuklu avukat Ebru Timtik de 200 gündür “adil yargılanma” talebiyle ölüm orucunda. Yargılandıkları ÇHD davasının dosyası Yargıtay 16. Ceza Dairesinde incelemede. Oradan çıkacak sonuca göre ölüm orucunun akıbeti de belirlenecek ancak Yargıtay halen karar vermedi.

Nermin Ünsal, mahkemenin süreyi kasti olarak uzattığını düşünüyor:

“ÇHD'li avukatların dosyası 3 şubat 2020 tarihinde Yargıtay 16. Ceza Dairesine geldi. Ebru ile Aytaç’ın süresiz açlık grevini 5 Nisan 2020 de avukatlar gününde ölüm orucuna çevirmeleri üzerine başından beri yaşadığımız hukuksuzluklar nedeniyle dosyanın bir an önce ele alınması bakımından Yargıtay’a öncelik dilekçesi verdik. Ayrıca dosyayı baştan beri izleyen 39 baro başkanından beşi yargıtay ceza dairesine gidip dosyayı anlattılar.

“Dosya Yargıtay’da 1 Haziran’da incelemeye alındı ve en geç bir ay içinde karar verileceğinin söylenmesine karşın 50 gün oldu halen karar verilmedi.

“Oysa UYAP’tan yaptığımız incelemelerde ve kamuoyuna yansıyan bazı dosyalarda gördük ki Aytaç’ların dosyasından çok sonra gelmesine karşın birçok dosya ele alınıp karara bağlandı.

“Sanırım dosyayı adlı tatil sonrasına bırakıp ölümlerini bekliyorlar. Zira dosya tam 5 aydır bu dairede.

“Yoksa o kıdemlere sahip bir mahkeme heyeti sadece üç celsede karar bağlanan dosyanın son iki celse zaptını bir saat içinde okuyup hiç usul ve kanun uygulanmayan bu dosyada mutlak ve hızlı bir bozma yapardı.

“Biz artık aileler olarak siyasi baskının sürdüğüne inanıyoruz. Toplum olarak zaten adalet duygumuzu yitirdik.”

“Hali görülmesin diye fotoğrafa izin verilmiyor”

Görüşlerde sürekli sıkıntı yaşadığını anlatan Nermin Ünsal, koronavirüs salgını bahane edilerek oğlunun son halinin fotoğrafının da çekilmediğini anlattı:

“Koğuş aramalarında yaklaşık 10 görevli içeri girip yakınlaşıyor, eşyalarına dokunuyor. Hepsinde her zaman maske de olmuyormuş. Ama bir kişinin maskeli şekilde uzaktan bir fotoğrafını çekmesine izin verilmiyor. Çünkü Aytaç çok fazla kilo kaybetti, eriyen kaslarının görülmesini istemiyorlar, salgını bahane ederek.

“Aytaç ve Ebru cezaevi doktoruna görünmeyi reddediyor, TTB’den bağımsız bir doktora muayene olmak istiyorlar. Ancak bu talepleri gerekçesizce reddedildi. Onun yerine hastaneden bir doktor getirildi ve hastaneye yatmaları gerektiği söylendi. Bu da çok endişe verici, akla zorla müdahaleyi getiriyor. Cezaevinin bu tavrı beni çok ürküttü.”

Bianet /20.07.20