Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın sürpriz istifasının “ekonomide yeni bir dönem” anlamına gelip gelemeyeceği tartışmalı. Piyasaların ilk gün istifaya olumlu yanıt vermesi ise ancak “yeni yönetime belirli süre için kredi verilmesi” anlamına gelebilir.
İstifanın AKP içindeki derin görüş ayrılıklarını ortaya çıkardığını söyleyebiliriz. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ailesine ne kadar önem verdiği, bu nedenle parti içinde Damat Albayrak’a tepkilerin yüksek sesle dile getirilemediği bir dönem geçirdik. Hâlâ “ne olur ne olmaz” diye, Albayrak’a destek belirtenler var ama Cumhurbaşkanı’nın net tavrı ile bu durum da değişebilir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tavır değişikliğinde ise partideki huzursuzluğun artması, bu arada kendine yakın iş adamlarının ekonomik gidişat hakkındaki şikâyetlerin büyümesinin etkili olduğunu sanıyorum. AKP’nin somut olarak eriyeceği endişesinin böylesine radikal bir karar almaya, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı zorladığı söylenilebilir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Naci Ağbal’ı, Albayrak’a sormadan Merkez Bankası Başkanlığı’na atadığı kesinleşti. Eğer parti içinde ekonomiyle ilgili yetkin bir kişi aranıyorsa, bunun için ilk akla gelen kişinin Ağbal olması çok normal. Belki de Albayrak’ın Merkez Bankası operasyonuna rağmen istifa edeceği kestirilemedi ve o nedenle Albayrak’ı dengelemek için bu operasyon yapıldı. Ekonomi yönetiminin yeniden düzenlenmesi halinde, Ağbal’ın Hazine ve Maliye Bakanı olması, Merkez Bankası Başkanlığı’na ise para politikalarında uzman bir kişinin getirilmesi daha uygun bir formül olarak ortaya çıkabilir.
Peki, Ağbal’ın ekonominin direksiyonunda olması neyi değiştirir, ekonomide yaratılan büyük tahribatı düzeltebilir mi, ekonomik istikrarı sağlayabilir mi?
Bunun çok kolay olacağını sanmıyorum. Çünkü Albayrak’ın Erdoğan’a sormadan, onayını almadan önemli adımları atmış olacağını sanmıyorum.
Yetki Erdoğan’da kaldığı sürece Ağbal’ın ekonomik politikalarını değiştirme imkânı sınırlı olacaktır. Özetle hâkim ekonomik anlayışın değişmesi gerekiyor.
Ağbal’ın ilk testi 19 Kasım’da
Dün istifanın ardından piyasanın ilk günündeki hareketler, “bu değişimin piyasa tarafından benimsendiği” yorumlarına neden oldu. Dün TL’nin değerinde önemli artışlar yaşandı, hisse senedi piyasaları coştu.
Daha 1.5 yılını doldurmadan Merkez Bankası Başkanı’nın görevden alınması, ardından ekonomiyle ilgili bakanın istifa ettiğini duyurması piyasalarda normal koşullarda olumsuz tepkiye neden olurdu.
Tam tersine piyasaların bu gelişmelere olumlu yanıt vermesinin ardında Ağbal’ın pazar günü banka genel müdürleriyle yaptığı toplantının yattığını söyleyebiliriz. Ağbal’ın yaptığı ilk açıklamada 19 Kasım’daki Para Politikası Kurulu toplantısına kadar hazırlıklarını yapacağını söylemesi, para piyasalarının şeffaf, öngörülebilir ve hesap verilebilir olacağını belirtmesi, bankacıların taleplerine öncelik vermeye çalışacağının kanıtı gibiydi.
Toplantıda ele alınan küresel piyasalarla olan ilişkilerin düzeltilmesi, kredileri zorlayan aktif rasyosu uygulamasından vazgeçilmesi, faiz kararlarının rasyonel hale getirilmesi konusunda Ağbal’ın bankacılara güvence verdiği kanaatindeyim. Hatta, açıkça söylemese bile, 19 Kasım’a kadar beklemelerini isteyip bu tarihte piyasaları tatmin edecek bir faiz artışı kararı çıkacağı konusunda bankacıları ikna ettiğini tahmin ediyorum.
Banka genel müdürlerinin Ağbal’a belirli bir süre için kredi vermeye razı olduğu ortada. Bunun ilk testinin 19 Kasım’daki faiz toplantısıyla yapılacağını da söyleyebiliriz. Ağbal’ın yüksek oranlı faiz artırımı konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ikna edip edemeyeceğine bakılacak. Piyasanın sağlıklı oluşumunu engelleyen kısıtların ortadan kaldırılması da bankaları yakından ilgilendiriyor.
Kısa dönem için yönetimdeki üslup değişikliği piyasaların olumlu seyretmesini beraberinde getirebilir. Ancak orta ve uzun dönem istikrar sağlanması için çok daha radikal adımların atılması gerektiği de açık.
Cumhuriyet / 10.11.20