Pandemi bütün hızıyla devam ederken devletler şiddet uygulamaya, katliam yapmaya devam ettiler. Covid-19, önlenebilir bir hastalık haline geldi, kullanılabilir aşılar sayesinde. Ancak geçtiğimiz ay, Orta Amerika'da, Kolombiya'da devlet şiddetiyle katliamlar yaşandı. Mayıs ayının ilk haftasından beri de İsrail, Filistin halkını katlediyor.
Evet, İsrail tarafından işgal altındaki Filistin topraklarındaki Filistinliler, evlerinden çıkmaya zorlanıyor, alanını büyütmek istiyor, kendini "güvence" altına almak istiyor. Bu nedenle de o insanları evlerinden kovabilmek, oraları insansız hale getirebilmek için bombalar yağdırıyor ve dünya buna maalesef sessiz. Şekilsel olarak 'hayır' diyorlar, İsrail'i kınıyorlar.
Bunlardan bir tanesi de maalesef ülkemiz. İsrail'i hükümet kınarken, bu sefer Meclis'te grubu bulunan partiler de bu kınamaya katıldı. Ancak oradaki halka ne sağlık alanında, ne de insani alanda bir yardım ulaştığıyla ilgili hiçbir açıklama duymadık; iktidardan da, muhalefetten de. Oysa Sağlık Bakanı, geçtiğimiz yılın son aylarında, 2021 yılının bütçesiyle ilgili olarak Meclis'e yaptığı konuşmasında Somali'den Sudan'a, Nijer'den Bangladeş'e her yerde, insanların ihtiyacı olan her yerde şifa dağıttıklarını, bu nedenle bu 4 ülkede toplam yatak sayısı 500'e varan 4 tane hastanesinin olduğunu ifade etti. Ayrıca, yine Sağlık Bakanlığı kayıtlarından biliyoruz ki, Suriye devletinin şerhine rağmen, 8 hastane var Suriye'de Sağlık Bakanlığı'na ait ve 1074 de yatağı.
Peki, ihtiyacı olan her yerde şifa dağıtan Sağlı Bakanlığı ve Türkiye devleti, Filistin'de nerede? Niçin oradakilerin derdine derman, yarasına merhem olamıyor? Neden bir şekilde sadece ve sadece kınamakla yetiniyor? Türkiye ile İsrail'in, halklarının bilmediği ilişkiler nelerdir, merak ediyoruz. Dileriz bir gün öğreniriz ve bu ikiyüzlülük son bulur.
Covid-19 pandemisi, bütün hızıyla devam ediyor demiştim. Maalesef artık katliama dönüştü. Dünya genelinde neredeyse 166 milyona ulaşan insan, resmi sayılara göre hastalandı. 3 milyon 400 bini geçen sayıda ölüm var. Buna karşın, dünya genelinde ABD'deki Johns Hopkins Hastanesi'nin yaptığı açıklamaya göre, sadece 1 buçuk milyar doz aşı yapılabilmiş. 48 ülkede henüz ikinci doz aşılara başlanamamış bile. iki doz aşısı yapılan nüfus, toplam dünya nüfusunun yüzde 5'ine bile ulaşamamış. Oysa DSÖ, 14 Mayıs tarihli bildiriminde, dünya genelinde 284 aşı çalışmasının olduğunu, bunlardan 100'ünün insan deneyleri aşamasına, klinik deney aşamasına geldiğini ve 13 tanesinin acil kullanım izniyle kullanımda olduğunu söyledi.
Altı ayı geçen bir süredir aşı var dünyada. Ancak bütün insanları aşılamak gibi bir hedefle üretilmiyor, bir hedefle çalışmalar devam etmiyor. İnsanların hastalanmasına, insanların neredeyse boğularak ölmesine patronlar şirket sahipleri ve devletler sırtlarını dönüyorlar, gözlerini kapatıyorlar, paralarını sayıyorlar. Oysa dünya genelinde kolektif bir biçimde aşı üretimi artırılsa, yaygınlaştırılsa, bir an önce herkesin aşı olması gibi bir hedef konulsa bütün bunlar kısa sürede sonlanabilir. Böyle bir olasılık maalesef denenmiyor.
Türkiye de bütün uyarılara rağmen temel olarak salgınla mücadele konusunda yapılması gerekenleri yapmayan iktidar, kısmi kapatma, kapatma gibi sokağa çıkma yasaklarıyla kendince çözüm aramaya çalışıyor. Buradan daha önce seslenmiştik. Sokağa çıkma yasakları, sadece alevi küçültür, bir çözüm olamaz diye. İşte, Nisan ayının 14'ünde kısmi sokağa çıkma yasağı uyguladılar. Sonra Nisan'ın 30'undan itibaren tam sokağa çıkma yasağı uyguladılar. Bu hafta başında bitti.
Sokağa çıkma yasağı bittikten sonraki 3 günde tanısı konan yeni hastalara baktığımızda günlük ortalama 11 bin 250 civarında. Yani bir salgının Türkiye'de kontrol altına alınabilmesinden 22 kat fazla hasta var. Bu şekilde salgını kontrol altına alamazsınız. Sadece semptomları, bulguları olanları değil herkese bir şekilde test yapılmasını, hasta olanların açığa çıkartılmasını, hastalıklı olanların izole edilmesini, aşı olmayanların bir an önce aşılanmasını sağlamalısınız.
Esnaf, çalışanlar kan ağlıyor. Ölümler, intiharlar arttı. Ama bir katliam da eğitim alanında. AVM'leri açan iktidar, okulları hala kapalı tutuyor. Oysa yaz mevsiminin gelmekte olduğu bugünlerde eğitim tümüyle açılabilir. Alınacak önlemlerle ne öğrencilerimiz, ne öğretmenlerimiz ne de okul çalışanları büyük bir riskle karşılaşmadan eğitime devam edebilirler. Eğer böyle giderse, maalesef iktidar eğitim alanında da yeni nesillere yönelik bir katliamın devamını getirmiş olacak. Buna hep birlikte engel olalım. Eğitim bir an önce bu topraklarda da başlamalıdır. Türkiye Cumhuriyeti'nin gençleri, çocukları eğitimsiz bırakılmamalıdır. Okulları gerekli önlemler alarak yaz döneminde faaliyete geçirmenin tam zamanı. Lütfen bu çağrıya kulak verin.
Artı Gerçek / 22.05.21