Sibel Balaç, Ankara Sincan Cezaevinde yatan bir mahpus. Öğretmen. 19 Aralık 2021 tarihinden beri bedenini açlığa yatırmış durumda. Ölüm orucunda 200’lü günlere yürüyor.
Gökhan Yıldırım da Tekirdağ hapishanesinde, o da 25 aralık 2021 tarihinde başlattığı süresiz açlık grevini 22 ocak 2022 tarihinde ölüm orucuna çevirmiş durumda.
Her iki mahpus da adil olmayan yargılamalar sonunda hapis cezalarıyla cezalandırılıyorlar. Adil yargılanma talep ediyorlar. Biliyorsunuz adil yargılanma herkesin insan hakkı.
“Halk üzerindeki ekonomik, sosyal, siyasal baskılar kaldırılsın, hasta mahpuslar serbest bırakılsın, İnfaz Yasası’nın 16. maddesi uygulansın, hapishanelerde sohbet hakkı tam uygulansın, kitap, dergi yasaklarına son verilsin, gizli tanık uygulamalarına son verilsin, gizli tanık ifadelerine dayalı yapılan yargılamalarda verilen cezalar iptal edilsin” diyorlar.
Bir de direnişlerinin duyulmasını ve duyurulmasını istiyorlar.
Benim bu duyma ve duyurmaya dair söyleyeceklerim var. Bütün ihlallerde, genellikle ihlalciler ihlallerinin duyurulmasından hoşlanmazlar. Gizlemek isterler. İhlaller bilinmesin isterler. Halka gözdağı vermek amacıyla, korkutmak amacıyla bazen vahşetlerini kendileri de servis edebilirler. Ama genelde ihlalleri gizlemek isterler. Dünyanın her yerinde böyledir. O nedenle olacak 200 yıl önce Voltaire’e “İnsan hakları için ne yapabiliriz?” diye sormuşlar. O da , “İnsanların bilmesini sağlayın” demiş.
Onur yürüyüşleri neden yasaklanıyorsa, basın mensupları, insan hakları savunucuları, siyasetçiler neden tutuklanıyorsa, ölüm oruçları ve açlık grevleri haberlerine de o nedenle yasak getiriliyor. Sessizlik isteniyor. Dün de böyleydi , bugün de…
1984 yılında TİKB-DHKPC/Devrimci Sol mahpuslarının gerçekleştirdiği büyük ölüm orucu direnişi döneminde, haziran ayının ilk yarısında, İstanbul’dan ve Ankara’dan birkaç avukat (6 avukattık hatırladığıma göre), sorunun çözümü için Adalet Bakanı dahil görüşmeler yapmıştık. Gazeteciler ile de görüşmüştük. Seçimler sonucu sivil ANAP iktidarı vardı ve Turgut Özal başbakandı. Sıkıyönetim askeri rejimi uygulanıyordu. Cumhuriyet gazetesinden yaptığımız görüşmede ölüm orucunu haberleştirmelerini rica etmiştik. Askeri rejimin yasaklarından söz etmişlerdi. Avukatlar olarak “Turgut Özal’a ölüm orucunu sormalarını (soruyu ve başbakanın cevabını) ve bunu haber olarak gazeteye yazmalarını” önermiştik. Onu da yapamayacaklarını söylemişlerdi (O tarihte Cumhuriyet Ankara Temsilcisi Yalçın Doğan ile yapılan görüşme).
Ölüm orucundaki biri kadın iki insanın sesi nasıl olunur?
12 Eylül 1980 askeri darbe döneminde, askeri rejim altında, henüz 20’li yaşlarındaki genç bir avukat olarak bir şey öğrenmiştim. Benim açımdan, yaşadığımız sözde sivil dönemler için de geçerlidir. Fazla söze gerek yok. Ölüm orucundaki iki insanın sesi olabiliriz. Nasıl mı?
Voltaire’in dediğini yaparak, “İnsanların bilmesini sağlayarak”.
Şöyle:
Sibel Balaç adlı siyasi mahpus Ankara Sincan Cezaevinde 19 Aralık 2021 tarihinden beri ölüm orucundadır. Gökhan Yıldırım adlı siyasi mahpus da 25 Aralık 2021 tarihinde başlattığı süresiz açlık grevini 22 Ocak 2022 tarihinde ölüm orucuna çevirerek sürdürmektedir.
Evrensel / 07.07.22