Geçen hafta röportaj yaptığım bir öğretmen annesinin ölümünü anlatırken şöyle demişti:
“Annemi Sur’da operasyonların bittiği Mart ayında kaybettik. Şehirde cenaze aracı bulmakta zorlandık, çünkü o kadar çok cenaze vardı ki. Hastaneye gittik, annemin cenazesi orada duruyordu. Hemen yanında da başka bir cenaze vardı. Olaylar sırasında ölen 2 çocuk babası bir adamın cenazesi olduğunu öğrendik. Hala kefeninden kan damlıyordu. Biz gözümüzün yaşını sildik, annemiz için ağlamaya utandık. Çünkü annem normal ölmüştü. Annemiz için ağlamaya hakkımız olmadığını düşündük, utandık annemiz için ağlamaya, çünkü utanacak o kadar çok şey oluyordu ki… Kimse kaderiyle ölmüyordu. Kaderinle ölmek buralarda lüks.”
Uzun süredir Kürtler için kaderinle ölmek bir lüks haline geldi. Sadece bu öğretmen değil, şehirde hangi arkadaşımın anne babasının ya da yaşlı birinin taziyesine gitsem insanların dilinde hep aynı şey var: “Buna da şükür. Yaşadılar, kaderleriyle gittiler.”
Silopi’de bir panzerin evlerine girmesi sonucu uykudayken ölen Muhammed ve Furkan’ın resimlerine bakınca aynı şeyi hissettim. Utanılacak ne çok şey var, utanılacak ne çok ölüm var bu ülkede!
Furkan ve Muhammed, Silopi’de, evlerinde, yataklarında uyurken, bir zırhlı aracın evlerinin duvarını yıkarak, odalarına girmesi sonucu ezilerek öldürüldüler. Resme tekrar tekrar baktım. Evin duvarı tamamen gitmiş, arkada geniş sokak görünüyor, Silopi’nin sokak ve caddeleri dar değildir zaten. Furkan ve Muhammet’in uyuduğu yatak ve kırmızı yastıklar savrulmuşlar. Caddede giden bir panzerin eve paralel olarak yola devam etmesi gerekirken, yan dönüp hızla eve girmiş olması gerekiyor. Sağlam kafada birinin yapabileceği bir şey değil elbet. Nitekim panzeri kullanan polislerin sarhoş olduğu iddiaları da var.
Şırnak Valiliği uzun bir sessizliğin ardından olaydan bir gün sonra açıklama yapıyor, açıklamada görüyoruz ki Valilik 2 küçük çocuğun korkunç bir şekilde ezilerek öldürülmelerinden çok polislerin sarhoş olduğu iddialarını kafaya takmış ve bunlara açıklık getirmiş. Polis şoförünün alkollü olduğu iddiaları gerçeği yansıtmıyormuş. Panzeri kulanan polisleri sarhoş olmaması olayın vahametini azaltmıyor. Sadece o zaman akıllara şu soru takılıyor: Eğer panzeri kullanan polisler sarhoş değillerse, bilerek ve isteyerek düz gitmesi gereken yoldan saparak son hız bir evin üzerine panzeri niye sürdüler? Ya da şehir içinde panzer bir evin içine dalacak kadar nasıl hız yapabilir? Sanırım Şırnak Valiliğinin cevap vermesi gereken soruların bazıları bunlar.
Olaya şahit olan, olay sırasında evin diğer salonunda oturan Furkan ve Muhammet’in amcası Suat Yıldırım Hürriyet’e yaptığı açıklamada, korkunç bir ses üzerine çocukların yattığı odaya gittiklerinde, aracı evin içinde gördüklerini ama polislerin aracın içinde olmadıklarını söylemiş. Buradan anlıyoruz ki polisler böylesi korkunç bir olaydan sonra çekip gidecek kadar “uyanık”lar.
Soruşturmayı takip edeceğiz elbet.
Ancak Cizre, Silopi ve Nusaybin’e sık giden biri olarak şunu söyleyebilirim. Birçok kez zırhlı araçların cadde ve sokaklarda fazlasıyla hızlı gittiklerine şahitlik ettim. Yani bu illerde panzerler, tanklar insan hayatını tehlikeye atacak kadar hızı rahatlıkla yapıyorlar. Geçenlerde telefonla konuştuğum Dersimli bir arkadaşım aynı şeyden şikâyetçiydi. Panzerin son hız ana caddede gittiğini ve panzerdeki polislerin “neden kenara çekilmiyorsun” diyerek kendisine ağza alınmayacak şeyler söylediğini belirtmişti.
Böylesine bir hızı yapmanın arkasındaki düşünce Kürdün hayatının değersiz olması ve Kürdün canına kast edenlerin cezasızlık zırhıyla korunuyor olmaları elbet. Eğer bu insanlar sebep oldukları hayatlar için adamakıllı ceza almış olsalardı, bu ölümler tekrar tekrar yaşanmazdı. Nitekim Evrensel Gazetesinin haberinden son dönemlerde Şırnak kentinde en az 76 çocuğun polis kurşunu, gaz bombası ya da zırhlı araç çarpması sonucu öldüğünü öğreniyoruz.
Çocukların amcası Suat Yıldırım dün akşam News Channel’da konuşuyordu. Olaydan sonra gelen polislerin evin başında biriken halka “Olay yerini boşaltın, bir şey yok” dediğini söylüyordu.
Zaten yandaş medya da attığı manşetlerle, uykuda üzerlerine panzer sürülerek öldürülen bu çocukların ölümlerini bir “kaza” olarak göstermiş. Habertürk “panzerin uykuda yakaladığını” söylemiş. Nedense bu panzerler hep bizim çocuklarımızı uykuda yakalar zaten! CNN Türk Silopi’de “2 panzerin eve girdiğini, 2 çocuğun öldüğünü” manşetlerine taşımış, bir doğal afet gibi. “Panzer kazası” olmuş! “Acı kaza”ymış! Böyle gidiyor manşetler…
Ne diyeyim kardeşim ben. Bilmiyorum gerçekten, artık ne diyeyim!
Olay yerini boşaltın hepiniz! Bir şey yok! Sadece 2 Kürt çocuk uyurken ezilmiş!
T24 / 07.05.17