21’inci yüzyılda halen iklime, sağlığa, çevreye ve diğer canlılara yönelik en büyük tehdit unsuru olan kömüre dayalı bir enerji sisteminin içindeyiz.
Küresel ölçekte kömürün devre dışı bırakılabilmesi olasılığının giderek daha fazla sorgulandığı bir dönemde alınan kararlar, insanlığın hala geçmiş yüzyılların alışkanlıklarından kurtulamadığının açık bir göstergesi.
Kömür kullanımı, küresel emisyonların üçte birini oluşturmanın ve başlıca karbon emisyonu kaynağı olmanın yanı sıra, halk sağlığı ve biyolojik çeşitlilik üzerinde olumsuz etki yaratıyor.
Bununla birlikte, küresel ölçekte kömürü enerji sisteminden çıkarmak en zorlu politik kararlardan biri olmaya devam ediyor.
Uluslararası araştırmacılardan oluşan bir ekip tarafından geliştirilen simülasyonlar, bu çabanın gerekliliği hakkında güçlü bir ekonomik argüman sunuyor.
Simülasyonlar, kömür kullanımının devam ettiği senaryoda küresel ısınmanın 2 derece ile sınırlandırıldığı bir dünyanın imkansız olduğunu ortaya koyuyor.
Bunun yanı sıra araştırma, kömürün enerji sisteminden aşamalı olarak çıkarılmasının getireceği faydaların, maliyetlerinden daha fazla olduğu sonucuna varıyor.
Bu faydalar çoğunlukla yerel ölçekte ve kısa vadede hayata geçmesi sebebiyle karar vericilerin elini güçlendiriyor.
Covid-19 sınırlamaları nedeniyle küresel emisyonlarda dikkat çekici bir azalma kaydedildi ancak bu iklim krizinin çözümü için ya da sürekli daha temiz bir havaya kavuşabilmek için yeterli değil.
Üstelik, sınırlamaların kaldırılmasının hemen ardından hava kirliliğinin yeniden yükseliş geçtiği, hatta kirli endüstrilerden kaynaklı emisyonların artış gösterdiği tespit edilmiş durumda.
Kömür üretimi, dünya genelinde geçen yıl bir önceki yıla göre yüzde 1,5 artarak 8 milyar 129 milyon ton oldu. Bu dönemde, dünyada en fazla kömür üretimi 3 milyar 846 milyon tonla Çin’de gerçekleşti. Dünya kömür üretiminin yüzde 47,3’ünü tek başına üstlenen Çin’i, 756 milyon tonluk üretimle Hindistan ve 639 milyon 800 bin tonluk üretimle ABD izledi. Kömür üretimini en çok artıran ilk üç ülke ise Venezuela, Pakistan ve Brezilya oldu. Venezuela, geçen yıl üretimini bir önceki yıla göre yüzde 49,1, Pakistan yüzde 45,9 ve Brezilya yüzde 24,8 artırdı. Türkiye’de kömür üretimi ise bu dönemde yüzde 0,1 artarak 84 milyon ton olarak hesaplandı.
Kömürün tartışmasız şekilde yerin altında bırakılması, Paris İklim Anlaşması ile uyumlu enerji politikalarının inşa edilebilmesi için başta kömür olmak üzere tüm fosil yakıtlara dayanan enerji türlerinin terk edilmesi şart.
Ancak, ülkelerin aldığı kararlar açısından bakıldığında gelişmeler bu alanda gönülsüzlüğe varan seviyede yavaş ilerlerken, kömürle ilgili alınan kararlar bir ileri iki geri temposunda…
Almanya’da 2038 yılına kadar tüm kömürlü termik santrallerin kapatılmasını öngören yasa tasarısı meclis onayından geçti. Almanya'nın fosil enerji kaynaklarını tamamen terk etmesini öngören çıkış stratejisi geçen hafta gerçekleştirilen oylamalarda hem Federal Meclis hem de Eyalet Temsilciler Meclisi'nden onay aldı.
Kabul edilen yasa taslağı, en geç 2038 yılına kadar kademeli olarak kömürün terk edilmesini ve kömür yakıtlı termik santrallerin kapatılmasını öngören somut bir yol haritası içeriyor. Süreç içinde yapısal yardımlar için 40 milyar euroluk kaynak ayrılacak. Bu kaynakla kömür bölgeleri olarak bilinen Kuzey Ren-Vestfalya, Saksonya-Anhalt, Saksonya ve Brandenburg eyaletlerinde ekonomik yeniden yapılandırma programları ve altyapı çalışmaları finanse edilecek.
Almanya Ekonomi Bakanı Peter Altmaier, kömürün terk edilmesini "nesilleri ilgilendiren tarihi bir proje" olarak nitelendirerek, "Almanya'da fosil enerji çağı bu kararla birlikte geri döndürülemeyecek bir şekilde kapanmıştır” dedi.
Doğru, kömürü terk etmek gelecek nesillerin geleceğini doğrudan ilgilendiren kritik bir karar.
Ancak, bu aynı zamanda Almanya’nın 18 yıl daha bu kirli enerji türünü kullanmaya devam edeceğini değiştirmiyor.
Gelelim bir diğer örneğe…
Japonya da kömür alışkanlığını bırakamayanlardan…
Geçen hafta gelen haberlere göre, Japonya, 10 yıl içinde 100'e yakın eski ve verimsiz kömürlü elektrik santralini ya askıya almayı ya da kapatmayı planlıyor.
Mayıs ayında gelecek beş yılda 17 farklı sahada 22 kömür yakıtlı elektrik santrali kurmayı planladığını açıklayan Japonya’nın 2030'a kadar 100'e yakın verimsiz kömürlü elektrik santralini ya askıya alacağı ya da kapatacağı açıklandı.
Japonya Sanayi Bakanı Hiroshi Kajiyama, 1990'ların ortasından önce inşa edilmiş ve verimsiz olarak kabul edilen 100 ila 114 kömürlü elektrik santralinin yaklaşık yüzde 90'ının kapatılacağını ya da durdurulacağını söyledi.
Öte yandan, Ekonomi, Endüstri ve Ticaret Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre, kömür Japonya’nın enerji arzının yüzde 32’sini oluşturuyor ve bu oran eğer işler yolunda giderse 2030 itibarıyla yüzde 26’ya çekilecek.
Japonya’nın 2030 ve sonrası için elektrik arzının dörtte birinden fazlasını hala kömürden sağlıyor olması çok fazla.
Bilindiği gibi, Paris İklim Anlaşması uyarınca, tüm ülkelerin sera gazı emisyonlarını azaltmak ve küresel ısınmayı 2 derecenin altında tutmak için bu yıl yeni veya revize edilmiş planlar sunması bekleniyor. Geçtiğimiz günlerde, Japonya’nın iklim değişikliği ile mücadeleye yönelik yeni hedefleri, ülkenin mevcut emisyon azaltım hedefini güncellemeyeceğini açıklamasının ardından “zayıf” ve “utanç verici” olarak nitelendirilmişti.
Paris Anlaşması’nın taahhütlerinden geri adım atmak için ülkelerin Covid-19 pandemisini ve pandeminin tetiklediği ekonomik çöküntüyü bir bahane olarak kullanacaklarına dair endişeler giderek artıyor.
Diğer örnek ise Amerika…
ABD Enerji Bakanlığı kömür ürünleri inovasyon merkezleri kurmak için yaklaşık 122 milyon dolarlık yatırım yapmayı planlıyor. Covid-19 vaka sayılarının giderek artış gösterdiği ABD, “Coal First” kampanyasıyla geleceğin kömür santrallerine zemin hazırladığını duyurdu. Enerji Bakanlığı, kömür üretilen bir çok havzada inovasyon merkezleri kurarak, buraları finanse etmeyi hedefliyor.
Trump yönetimi, 2050’ye kadar küresel enerji kullanımında kömürün baskın bir kaynak olmaya devam edeceği inancında.
ABD'de, Başkan Donald Trump'ın fosil yakıt sektörünü desteklemek için giriştiği çabalara karşın, bu yıl ilk kez kömürden çok, yenilenebilir kaynaklardan elde edilen enerji kullanıldı. Sadece 10 yıl önce, ABD'de kullanılan elektriğin neredeyse yarısı kömürden elde ediliyordu. Ancak, tüm bu gelişmeler kömüre olan bağımlılığı azaltmıyor.
Covid-19’un yarattığı derin krizle birlikte kömür santrallarına küresel ölçekte teşvik sağlanması planlanıyor. Tahminlere göre, 2020’de kömürlü termik santralların yüzde 46’sı zarar edecek. 2030 yılına gelindiğinde bu oran yüzde 52’ye yükselecek.
Bununla birlikte, yenilenebilir enerji ve doğalgazın seviyelendirilmiş elektrik maliyetleri, dünya çapında kömürü geride bırakıyor.
Hükümetlerin daha fazla rekabete izin vermek amacıyla elektrik piyasalarında liberalleşmeye yönelmeleri durumda zarar eden kömür santrallarının yüzdesinin çok daha yüksek olacağı belirtiliyor.
Carbon Tracker’in geçtiğimiz aylarda yayınlanan raporu, Çin’i ve diğer ülkeleri, Covid-19 pandemisi sonrasında ekonomilerini canlandırmak amacıyla Çin’in halihazırda değerlendirdiği alternatifler arasında olan kömür kurulu gücünü arttırma yoluna gittiği durumda, onlarca yıl boyunca pahalı ve iklim dostu olmayan bu teknolojiye bel bağlamak zorunda kalabileceği konusunda uyarıyor.
Küresel ölçekte hükümetler, maliyeti yüksek olan kömür santrallarına ekonomik teşvikler sağlıyor. İşletmede, inşa aşamasında ya da planlanan kömür kurulu gücünün yüzde 90’ı, kömür santrallarına örtülü veya açıkça teşvik sağlanan ve tam ya da nispeten regüle edilen piyasalara sahip ülkelerde yer alıyor. Aksine, regüle edilmeyen piyasalarda kömür kurulu gücünün çoğu temelde kâr yaratmıyor. 2019 yılında bu oranlar Almanya için yüzde 90, İngiltere için yüzde 82 olarak tespit edildi.
Carbon Tracker’in son raporu, hükümetlerin sağladığı teşviklerin, dünya çapında yaklaşık 638 milyar dolar maliyetinde neredeyse 500 GW’lık kurulu güçte yeni kömür santralı planlandığını ortaya koyuyor.
Özetle, tüm bunlar iklim krizinden endişe duyanlar için, iklim mücadelesi verenler için iyi haberler değil.
Normal, yaşanan iklim krizinin ta kendisiydi. Nasıl ve ne şekilde inşa edileceği belirsiz yeni normalin de eski normalden pek bir farklı olmayacak gibi.
Gelecekte de şirketlerin kârları uğruna, ülkelerin kömür kumarını konuşmaya devam edeceğiz gibi görünüyor….
Artı Gerçek / 05.07.20