Küresel ekonomide bir yandan durgunluk sinyalleri değerlendirilirken bir yandan da küresel üretimin paylaşım süreçlerindeki çarpıklık derinleşmekte. Bu konuda en güncel analiz Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO’nun) Küresel Ücret Raporu, 2018- 2019 belgesinde izlenebiliyor.
Rapora göre, küresel kriz sonrası döneme bakacak olursak (yani 2010’dan bu yana) küresel ortalama ücret artışlarının küresel büyüme oranının gerisinde kalmış olduğu gözüküyor. Bu gözlemin tek istisnası 2013 ve kısmen de 2012. 2017’de ise ücret artışı, küresel ekonominin büyüme hızının neredeyse yarısı düzeyinde kalmış durumda. Reel ücretlerdeki durgunluk, bir yönüyle küresel düzeyde gelir dağılımındaki çarpıklığın işgücü piyasalarındaki yansımasını belgeliyor.
Aşağıda ILO ve Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) verilerinden derlediğimiz karşılaştırmalı grafik bu gözlemleri yıllık bazda özetlemekte.
Eşitsizliğin en önemli boyutlarından birisi kuşkusuz cinsiyet ayrımcılığı. Kadın emeğinde sömürü oranındaki yoğunlaşma 21. yüzyıl kapitalizminin en belirleyici özelliklerinden birisi haline dönüşmüş durumda. Nitekim, ILO Ankara Ofisi yayımladığı değerlendirme notunda “dünyada 70 ülke ve ücretli çalışandünya nüfusunun yüzde 80’ini kapsayan araştırma verilerine göre, (…) küresel düzeyde cinsiyete dayalı ücret eşitsizliğinin yüzde 18.8 olarak gerçekleştiğini” vurguluyor. Türkiye’de bu oran yüzde 12 düzeyinde hesaplanmakta. “Cinsiyete dayalı gelir eşitsizliği Belçika’da yüzde 2.7 iken, Norveç’te yüzde 11.7; Fransa’da yüzde 13.3; İngiltere’de yüzde 16.6 düzeylerinde gerçekleşiyor. Cinsiyete dayalı ücret farklılıkları ile mücadele, küresel düzeyde tüm ülkelerin önünde başa çıkılması gereken bir sorun olarak duruyor.”
Kadınlar ve erkekler arasındaki ücret eşitsizliklerinin geleneksel açıklamalarından biri de cinsiyetler arası eğitim farklılıkları. Ancak rapor, eğitim farklılıklarının söz konusu eşitsizliği açıklamakta yetersiz kaldığını, “açıklanamayan” kısmın daha büyük bir etkisi olduğunu ortaya koyuyor.
Küresel işgücü piyasalarında işsizlik oranının gerilemekte olduğu sık sık dile getirilen savlardan birisi. Oysa, “hangi istihdam” sorusunun yanıtı, ücretlerdeki durgunluğun aslında enformalleştirilmiş, güvencesizleştirilmiş istihdam biçimlerinden beslendiğini belgeliyor. Aşağıda ILO verilerinden derlediğimiz tablo küresel işsiz sayısının 2019’da 193.6 milyon kişiye ulaşacağını ve bunun da yaklaşık ortalama yüzde 5.5 işsizlik oranına tekabül edeceğini göstermekte. Ancak, ILO “güvencesiz istihdam edilenlerin” sayısının dünya ölçeğinde 1.4 milyar kişiye ulaşmakta olduğunu; bunun da küresel istihdamın yüzde 42.7’sini oluşturduğunu belgeliyor. Söz konusu rakamlar, gelişmekte olan ülkelerde istihdamın yarısından fazlasının güvencesiz biçimde olduğunu gösteriyor.
Küresel kapitalizm, süregelen reel üretim krizini aşabilmek için daha yoğun sömürü, daha yoğun ayırımcılık ve sosyal dışlanmaya başvurmakta. Küresel ekonomide yeniden durgunluk sinyalleri ile birlikte emeğin sosyal kazanımları üzerine sürdürülen baskının da açık faşizm ve otoriter yönetim koşullarına dönüşmekte olduğu görülüyor.
Cumhuriyet / 05.12.18