Katar'la çarpıp İhvan'ı sıfırlamak! - Fehmi Taştekin

Arap isyanlarını 'El Cezire Baharı' ve 'İhvan'ın zamanı' olarak çerçevelemek o kadar efsunluydu ki birileri AKP'yi de yeni İhvan kuşağına model olarak sunmaktan keyif alıyordu. Ama iş model olmaktan İhvan'la özdeşleşmeye doğru evrildi.

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 13 Mart 2014
  • 08:27

Arap isyanlarını ‘El Cezire Baharı’ ve ‘İhvan’ın zamanı’ olarak çerçevelemek o kadar efsunluydu ki birileri AKP’yi de yeni İhvan kuşağına model olarak sunmaktan keyif alıyordu. Ama iş model olmaktan İhvan’la özdeşleşmeye doğru evrildi. Mısır merkezli İhvan, Tunus kolu Nahda, Filistin uzantısı Hamas ve Suriye’den sürülmüş İhvan ile kurulan ilişkinin biçimine bakanlar AKP’yi ‘İhvan’ın Türkiye kolu’ olarak tanımlamaya başladı. Bir ülkenin dışardan nasıl göründüğü önemli. İki hafta önce Bağdat’ta ‘kırmızı bölge’de Mansur Otel’in lobisinde eski Filistin Adalet Bakanı Ali Khaşan ile sohbet ederken ‘AKP’nin Filistin davasının değil İhvancı bir dayanışmayla Hamas’ın hamisi kesildiğini’ söyledi. Dışardaki algı bu. Mısır’da Muhammed Mursi’ye yapılan 3 Temmuz darbesi, İhvan kuşağını sahneden almaya yönelik bölgesel bir dizaynın ilk adımıydı. Geçen hafta Mısır’daki hesaplaşmanın Körfez geneline nasıl yayıldığına tanık olduk. Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Bahreyn, İhvan’a desteğinden dolayı Katar’daki büyükelçilerini çekti. Suudi Arabistan bir adım daha ileri giderek İhvan’ı Suudi Hizbullah’ı, Yemen’deki Husiler, Suriye’deki Nusra ve IŞİD’la birlikte terör örgütleri listesine aldı. Mısır’da kaybeden AKP iktidarı, algıdaki İhvanlaşma nedeniyle Körfez’deki kamplaşmadan ne kadar etkilenecek zamanla göreceğiz.

Kahire’den dönen hesap

Suud-Emirlikler eksenindeki ‘Katar öfkesi’, Arap dünyasında ‘siyasal İslam’la hesaplaşmanın keskinleştiğine işaret ediyor. Bu ayrılık aslında 1996’da Katar’da Hammad’ın babasını devirdiği gün başladı. Suud’u ifrit eden Doha’nın ‘aktif’ dış politikaydı. Gücünü doğalgazdan alan Katar kriz bölgelerinde arabulucu rolüyle şaşırtıcı sonuçlar alırken El Cezire de yeni dış politikanın medya ayağını oluşturuyordu. Suudi ağının alternatifine oynayan Katar, Filistin’de Suud destekli El Fetih’e karşı Hamas’ı, Mısır’da Suud’un el verdiği Selefiler ve Mübarek rejimine karşı İhvan’la ittifak kurdu. Suudiler Lübnan’da Hariri ailesi üzerinden siyasi nüfuz sağlarken Katar, Hizbullah’la temas kurdu. Siyasi sistemini Taif Anlaşması ile kurmuş Lübnan’ın 2008’deki krizi Doha Anlaşması’yla aşması Katar’ın
Suud’dan nasıl rol çaldığının çarpıcı örneğiydi.

Üyesi olduğu Körfez İşbirliği Konseyi (KİK), İran’a karşı kurgulanmışken Katar, Tahran ve Körfez’in ayrık ülkesi Umman’la yakınlaştı. Doha bu çapraşık ilişkileri iki hedeflegeliştirdi: Kendine alan açabilmek için Suudilerin gölge edemediği boşlukları doldurmak. İkincisi İhvan gibi statükonun olası alternatiflerine yatırım yapmak.

Suud hanedanlığının kendisine tehdit olarak gördüğü Sünni İhvan ve Şii İran’la yakınlaşma Riyad-Doha arasında hep gerilim konusu olageldi. Tabii, Arap isyanları Katar’ın geliştirdiği ittifak ilişkilerinde sapmalara yol açtı. Özellikle Suriye’de İran ve Hizbullah’la karşı karşıya kalırken Suud’la hedefleri çakıştı. Yine de Suud ve Katar Suriye’de rejime karşı ortaklık kurarken sahada hem silahlı grupları hem Suriye Ulusal Koalisyonu’nu kontrol etmek için kıyasıya rekabetten geri durmadı. Hammad’ın geçen yıl Suriye’deki başarısızlığın gölgesinde koltuğunu Körfez dosyasından sorumlu oğlu Temim’e devretmesi, İhvan’la ilişkilere ayar çekileceği ve Suud’la yeni başlangıç yapılacağı beklentisine yol açtı. Ama olmadı. Spekülasyon o ki Hammad perde gerisinden buna izin vermiyor.

İhvan Katar’da yok çünkü...
Krizi kızıştıranın El Cezire’de vaaz veren Yusuf el Karadavi’nin kral ve emirleri iğneleyen sözleri olsa da köprülerin atılmasında Katar’ın Mısır’da darbeci Mareşal Abdülfettah el Sisi’nin meşruiyetini reddetmesi de önemli bir etken. Yanlış anlaşılmasın, “Katar, İhvan’ın hamisi” derken bundan Katarlıların İhvan’ı her koşulda el üstünde tuttuğunu kast etmiyorum. Bilakis İhvan, pazarlıklar sonucu 1999’da Katar’da kendini feshetmiş bir örgüt. Bir aile şirketini andıran Katar dışarda İhvan’ı desteklerken kendi ülkesinde ‘siyasal İslam’ projesine izin vermiyor. Tıpkı Suud’un başka coğrafyalarda Selefi-Vahhabi örgütleri finanse edip kendi topraklarında cezalandırması gibi. Geçmişte Katar’ın İhvan’la sağladığı uzlaşıyı Suud ve BAE başaramamıştı. İki ülkenin 3 Temmuz darbesini milyar dolarlarla ödüllendirmesi İhvan iktidarının bölgesel ağları sayesinde Mısır sınırlarını aşıp Körfez monarşilerini devireceği korkusundan kaynaklanıyor. KİK, 2013’te hedefi Katar olan bir anlaşma imzalamıştı. Anlaşma içişlerine müdahale edilmemesi, ‘düşmanca medya’ ile ‘üye ülkelerin güvenliğini tehdit eden örgüt ya da kişilerin desteklenmemesini’ öngörüyordu. Şimdi bu anlaşmayı ihlalle suçlanan Katar diplomatik tecride rağmen ‘klasik eksen politikalarında yer almayacağını’ belirterek istikametinden şaşmayacağını söylüyor. Suud diplomatik tecridi Katar’ın tek kara bağlantısını keserek coğrafi izolasyona vardırırsa Doha için acıtıcı olabilir, hele de FİFA Dünya Kupası inşaatları sürerken… Bu kavga Katar’da yeni bir saray darbesi oluncaya kadar sürerse şaşmam. Başbakan Erdoğan’ın 6 Mart’ta Şeyh Temim’i arayarak safını belli ettiği bu kavganın Türkiye’ye, özellikle Suriye’deki süreçlere illaki yansımaları olacaktır.

Radikal / 13.03.14