Irak’ta aralıkta düzenlenen yerel seçimlerin ardından Kerkük’te valinin kim olacağına dair düğüm çözülemedi. Yerel meclise en fazla vekil gönderen partinin koltuğa oturma hakkının kolayca tanınmadığı bir yer orası. Kerkük “yerel” olduğundan çok uluslararası bir mesele. 18 yıl aradan sonra 18 Aralık 2023’te yapılan seçimlerde 16 sandalyeli Kerkük İl Meclisi’ne Kürt cephesinde Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) 5, Kürdistan Demokrat Parti (KDP) 2, Araplar cephesinde atanmış vali Rekan Cuburi'nin Kerkük Arap İttifakı 3, Liderlik (Gıyade) İttifakı 2, Kerkük Arapçılığı (Urube) İttifakı 1 ve Türkmen tarafında Irak Türkmen Cephesi (ITC) 2 üye göndermişti. Hıristiyanlar da kota sayesinde 1 koltuk almıştı. Hiçbir etnik bileşen tek başına valiliği alamıyor. Bunun için 9 üyelik gerekiyor.
***
İddia o ki Ankara, KYB’nin valilik makamına ulaşmasını sabote etmeye çalışıyor. Buna göre MİT Başkanı İbrahim Kalın, 28 Ocak’ta Erbil’de bir araya geldiği KDP Başkanı Mesut Barzani ve Türkmen liderlere Ankara’nın pozisyonunu dayattı. Bu özellikle KYB’yi cezalandırmaya ya da dönüştürmeye endeksli bir pozisyon.
Kalın, 23 Ocak’ta Bağdat'ta Irak Cumhurbaşkanı Abdullatif Reşid ve Başbakan Muhammed Şiya el Sudani’nin yanı sıra Sünni, Şii ve Türkmen temsilcileriyle görüşmüştü. 25 Ocak'taki Milli Güvenlik Kurulu’nda durum değerlendirmesi yapıldı. Üç gün sonra Erbil'e giden Kalın, KDP Başkanı Mesut Barzani, Kürdistan Başbakanı Mesrur Barzani, İçişleri Bakanı Reber Ahmed’in yanı sıra Irak Türkmen Cephesi (ITC) Başkanı Hasan Turan ve ITC Kerkük Milletvekili Erşat Salihi ile görüşmeler yapmıştı. Öncesinde Turan ve Salihi Ankara’ya gelerek Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’la görüşmüştü.
Bağdat’ın Türkiye’nin askeri operasyonlarına karşı rahatsızlığı giderek artarken Ankara, PKK ile mücadele, askeri operasyonlar, Başika dahil 51 askeri üs, mevcudu 7 bini bulan Türk askeri varlığı, Ovaköy-Musul bağlantılı ulaşım ve güvenlik koridoru ile su sorununu birbirine bağlayan yeni bir stratejik ortaklık konseptini müzakere ediyor. Güvenlik ve ekonomi paket halinde. Bağdat’ta hesaplar karışıyor, İran’ın öncelikleriyle de çatışıyor.
***
El Arab gazetesinin iddiasına göre Türkiye, Bafıl Talabani liderliğindeki KYB’nin valilik makamını elde etmesini engellemeye odaklanmış durumda. Kalın, Barzani’den KYB ile ittifak yapmama sözü aldı. Bu ziyaretin ardından valilik meselesini görüşmek için öngörülen KDP-KYB toplantısı iptal edildi. Kalın, Hasan Turan ve selefi Erşad Salihi’den de KYB ile ittifaktan kaçınmalarını, bunun yerine Arap bileşenler ve KDP ile müzakereye girmelerini istedi. 31 Ocak tarihli bu haberin açığa düştüğü yer şurası: 4 Şubat’ta KDP Politbüro Yürütme Kurulu Sorumlusu Fazıl Mirani başkanlığında bir heyet Süleymaniye/Dabaşan’a giderek Bafıl Talabani başkanlığındaki KYB heyetiyle görüştü. Sonuç El Arab’ın iddiasından farklıydı. Ortak açıklamada iki partinin Kerkük’te bir Kürt valinin atanması, Kürdistan’ın kazanımlarının korunması ve federal hükümetle sorunların çözümünde birlikte hareket edilmesi konusunda hemfikir olunduğu vurgulandı. Ama bu valinin hangi taraftan olacağı konusu hâlâ muallakta. KYB “Vali KYB’li olmalı”, KDP de “Bağımsız olmalı” diyor. 'Bağımsız Kürt'ün tarifi de KDP’ye çıkıyor!
***
Değişken denklemler nedeniyle Kürtler, Araplar ve Türkmenler arasındaki çapraz pazarlıklarda varılan ön mutabakatlar değişebilir. Ama Kürtler açısından valinin Kürt olması sabit bir faktör gibi duruyor. KYB, valiliği KDP’ye vermek niyetinde değil. Kürt kaynaklardan edindiğim bilgilere göre KYB’nin kafasında iki aday var: Irak Adalet Bakanı Halid Şiwani ve Kerkük İl Meclisi’ne en yüksek oyla seçilen Neşet Şaves. Kalın’ın Barzani’den KYB’yi oyun dışı tutma konusunda söz aldığı teyide muhtaç bir iddia fakat Türkmenlerin eline tutuşturulan yol haritasıyla ilgili bilgi yalan değil. Benim konuştuğum üst düzey Türkmen kaynak, Kalın’ın Türkmenlerin KDP ve Sünni Araplarla ortak hareket etmelerini istediğini doğruladı.
Beri tarafta Erbil’den bir Kürt kaynak, Ankara’nın KYB’li bir Kürt vali seçeneğini öldürme hamlesinin taktiksel olabileceğini savundu. “Türkiye KYB’nin çizgisini değiştirmek için baskı uyguluyor. KYB belli konularda tutum değişikliğine giderse Ankara, Talabani ile de çalışmak ister. Süleymaniye kanadının tamamen İran’ın nüfuz alanında kalması Türkiye’nin çıkarına değil” dedi.
Erbil ve Süleymaniye arasındaki çatlakların büyümesi belki Ankara’nın kullanışlı bulduğu bir durumdu. Kürt’ün Kürt’le kavgası Türkiye’nin bölgede daha fazla agresif politikalar izlemesini kolaylaştırdı. Ama KYB’yi cezalandıran bir siyaset Süleymaniye kanadını daha fazla İran’a itti. Elbette coğrafyanın bir dayatması olarak sınırlar Erbil/Duhok hattındaki KDP’yi Türkiye’ye, Süleymaniye hattındaki KYB’yi İran’a mahkûm ediyor. Fakat Barış Avşar’dan aşırdığım ifadeyle “1990’ların Türkiye’sini Irak Kürdistan’ına taşıdılar” ve MİT istediği operasyonu istediği yerde yapabilen bir cezalandırıcıya dönüştü. Bu operasyonel sonuçlar ile siyasi karşılıklar arasındaki ilişki ters yönlü. Ankara’nın ilişkileri KDP ile “iyi”, KYB ile “göreceli iyi” idi. Denge alabora oldu; KDP’nin bağımlılığı artarken KYB hedef tahtasına konuldu.
Ayrıca bir tarafta Türkiye’nin suflörlüğünde Nuri Maliki yönetimine karşı Sünni Araplar ve KDP yönetiminin ortak hareket ettiği, diğer tarafta IŞİD’in alttan alta palazlandırıldığı bir süreç yaşandı. Bu da ilişkileri zehirleyen tortular bıraktı. Buna ilaveten 2017’deki bağımsızlık referandumu sonrasında KDP’nin Bağdat’la ilişkileri daha fazla nazikleşirken KYB tersten gidip merkezdeki Kürt koltuğunu sağlama aldı. Talabani, Bağdat’taki Şii aktörlerle daha iyi çalışıyor.
Mantıksal olarak Kürdistan hükümetindeki sorunların çözülmesi ve KDP-KYB ortaklığının pekişmesi Türkiye’nin Süleymaniye’yi etkileme kapasitesini artırabilir. Aksi takdirde Talabaniler dengesiz bir şekilde İran’ın oyununda kalmaya devam edecektir. Bu olasılık Türkiye’ye başka bir pencereden bakmasını salık veriyor. Burada Kalın’ın Barzani ile tam olarak neyi nasıl konuştuğu önem kazanıyor. Yani yapmaya çalıştıkları şey KYB’yi körü körüne cezalandırmak mı yoksa sıkıştırarak yönünü değiştirmek mi? Şimdilik KYB’ye karşı tehditkâr tutum korunuyor. 4 Şubat’ta KDP-KYB buluşurken Fidan da Türkiye’nin Süleymaniye bağlantılı uçaklara hava sahasını kullandırtmadığını hatırlatarak “Bu şekilde devam ederseniz daha ileri adımlar atmak zorunda kalacağız” uyarısını yineledi.
***
Beri tarafta AKP’nin başından itibaren hatalı politikaları Kerkük’te Türkmenleri mezhepsel bir ayrışmayla İran’a itti. IŞİD’in yaşattığı dehşetten sonra Şii Türkmenler öte tarafa bakmaya başlarken ITC’deki koltuk operasyonu ayrışmaya yeni bir boyut kattı. Müslüman Kardeşler’le bağlantılı Hasan Turan’ın Ankara’nın müdahalesiyle Erşad Salihi’nin yerine geçirilmesi Türkiye’nin Türkmen politikasını daha fazla tartışmalı hale getirdi. Konuştuğum Türkmenler bu durumdan rahatsız ama sesleri fazla çıkmıyor. Ankara’nın oyun kurmadaki çatışmacı ya da dayatmacı tarzına karşın İran daha sofistike gidiyor. (Kastettiğim balistik füzelerle İranlı Kürtlerin kampları ve İsrail bağlantılı Kürt iş insanlarının evlerini vurması değil.) Pazarlıklara yakın bir Türkmen siyasetçiden edindiğim bilgilere göre, İran’ın Kerkük’teki kördüğüm için önerdiği çıkış valiliğin KYB’ye, meclis başkanlığının Araplara ve vali yardımcılığının Türkmenlere verilmesini içeriyor. Vali olarak KYB kökenli Adalet Bakanı Halid Şiwani İranlıların da kafasındaki isim. İranlılar Türkmenleri kendi çözüm planına çekebilmek için Irak Cumhurbaşkanlığı Yardımcılığı’na bir Türkmen’in atanmasını da formüle dahil ediyor. Burada ismi geçen kişi Tel Aferli Şii asker ve siyasetçi Seyyit Muhtar. Türkmenlerden vali yardımcısı olarak İsam Vendavi’nin adı geçerken meclis başkanlığı için isim tercihi Araplara bırakılıyor. 2017’deki müdahalede görevden alınan Necmettin Kerim’in yerine vekaleten atanan Rekan Cuburi koltuğu korumak için Türkmenleri yanına çekmeye çalışıyor. Bu konuda bir görüşme oldu. Türkmenler Araplaştırma siyasetinin devamı olarak gördükleri Cuburi’ye güvenlik açısından olumlu not verseler de onunla birlikte yönetimden tamamen dışlandıklarını vurguluyor. Cuburi şimdi sunduğu vaatlerle Türkmenleri çok etkilemişe benzemiyor. Fakat Türkmenler Kürt vali seçeneğine de Kerim dönemindeki Kürtleştirme siyasetini ve siyasi cinayetleri öne sürerek soğuk bakıyor. Kürtler ise dışardan yani Türkiye’den baskılar kesildiği takdirde Türkmenlerin Arapları değil Kürtleri tercih edeceğini düşünüyor.
Rudaw 6 Ocak’ta Araplar ve Türkmenlerin valiliğe Arap Halid Müfreci'nin aday gösterilmesi konusunda prensipte anlaştığını öne sürmüştü. ITC Politbüro Üyesi Türkeş İzeddin resmi anlaşma olmasa da görevin 2’şer yıl Türkmen ve Araplar arasında dönüşümlü yürütülmesi ve İl Meclis Başkanlığı’nın üçüncü bir bileşene bırakılması konusunda fikir birliği olduğundan söz etmişti. Konuştuğum Türkmen kaynak ise ön mutabakatların çok fazla bir şey ifade etmediğini vurguladı.
Rudaw üzerinde durulan iki senaryoya işaret etmişti: Birincisi, Kerkük Arap İttifakı, Gıyade, Türkmenler ve KDP’nin anlaşması. İkincisi KYB, Urube, ITC ve Hıristiyan kotasının anlaşması. Her iki senaryoda da valilik dönüşümlü. Normalde Türkmenlerin tercihi valiliğin Kürt, Türkmen ve Araplar arasında 16 aylık periyodlarla el değiştirmesi. Ankara’nın klişe önerisi de bu.
***
Açıkça burada İran ve Türkiye’nin yol haritaları çatışıyor. Ankara KYB ile birlikte İran’ın etkisini daha da sağlamlaştıracağını düşünüyor. Fakat Türkiye’nin PKK’ye alan açmakla suçladığı KYB’yi cezalandırmak ya da kendi çizgisine çekmek için Türkmen kartını kullanması ya da KDP’yi sıkıştırması istenilen sonucu vermeyebilir. Potansiyel olarak bu yaklaşım ya soruna kördüğüm atar ya da Ankara’yı denklemin dışına çıkarır. Türkmenler İran-Türkiye rekabetinde kaybeden tarafta yer alıyor. Türkmenler kendilerini örs ile çekiç arasında kalmış gibi hissediyor. Kürtler de mecliste çoğunluğu kaybettikleri için müzakereye girmek zorunda. İlaveten KDP açısından Ankara’nın KYB’yi dışlayan planlarına sabitlenmenin riskleri var: Eğer bu siyaset bir Kürt vali seçeneğini imkânsız kılarsa KDP’nin Kerkük’teki kayıpları katlanır. Kerkük’ü kaybetmenin faturası Kürdistan’da yaklaşan seçimlere de yansır. Kerkük’te Araplarla restleşme Bağdat’taki hesapları da bozar. Halihazırda KDP İran bombardımanı yüzünden Tahran’la ne yapacağını bilemez durumda. Bütçe ve petrol sevkiyatıyla ilgili uzlaşmazlıklar yüzünden Kürdistan yönetiminin kasası zil çalıyor. Bağdat-Ankara-Tahran üçgeninde bir cendere hali. Taraflar kördüğüm ya da etnik gerilimlerden kaçınmak için dönüşümlü valiliğe yanaşır mı ya da hünerli bir koltuk dağılımıyla Kürt vali seçeneğinin önü açılır mı, bekleyip göreceğiz.
Gazete Duvar / 05.02.24