Kürdistan hükümetine karşı partilerden bağımsız kendiliğinden gelişen bir isyan hali dalga dalga yayıldı.
Kürdistan Demokrat Partisi'nin (KDP) güçlü olduğu Erbil, Zaho ve Dohuk gibi yerler Peşmerge ve Asayiş'in kararlılığı sayesinde sükûnetini korusa da Kürdistan Yurtseverler Birliği'nin (KYB) bölgesi Süleymaniye ve çevresindeki Halepçe, Kaladze, Ranya, Koya, Çemçemal, Tak Tak, Seyyid Sadık, Rawanduz gibi yerlerde öfke şiddete dönüştü. Birçok yerde siyasi parti ve kamu binaları saldırıya uğradı.
Gösteriler nasıl başladı?
Üç yıl önce Bağdat'ın, petrolün tek taraflı satışı yüzünden bütçe ödeneğini kesmesiyle başlayan ve petrol gelirlerindeki düşüşle artan mali kriz, 25 Eylül'deki referandum sonrası gelişen süreçte daha da derinleşti.
Referandum sonrası Irak ordusu ve Haşd el Şaabi güçleri karşısında Kerkük gibi yerlerin kaybedilmesinin yarattığı hayalkırıklığının üzerine abluka ve yaptırımların getirdiği yeni ekonomik sıkıntılar bindi.
Birkaç yıldır memur maaşlarında yüzde 50 civarında kesintiye giden hükümet, son iki ayda kesintili maaşları da ödeyemedi. Buna ilaveten hoşnutsuzluğu besleyen değişmez faktörler kötü yönetim, yolsuzluk, elektrik kesintileri, kamu hizmetindeki aksamalar…
Gösterilerin arkasında kim var?
Öğretmenler sendikasının çağrısıyla başlayıp kontrolden çıkan gösterilerin arkasında gerçek anlamda ne bir parti ne de bir örgüt yatıyor.
Hükümete yakın kaynaklar, yeni bir müdahaleye bahane yaratmak için İran ve Irak'ın olayları kışkırttığını öne sürüyor. Ancak bağımsız gözlemcilere göre büyük bir öfke birikti, buna karşın hükümet taleplere yanıt vermedi ve insanların bu belirsizlik karşısında tepki vermekten başka çaresi kalmadı.
Bir dönem Goran Hareketi'nden milletvekilliği yapmış olan bağımsız siyasetçi Muhammed Kayani bu konuda şunu söylüyor:
"Olayların İran ve Irak tarafından kışkırtıldığı haberleri gerçeği yansıtmıyor. Be dedikodular göstericileri itibarsızlaştırmak isteyen iktidar partileri tarafından yayılıyor. İnsanlar kamu bütçesinin yağmalanması ve yolsuzluklar nedeniyle gerçekten mutsuz. Memurlara maaşları ödenmezken, hizmetler yerine getirilmezken, elektrik ve yakıt temin edilemezken, bu şekilde insanlar sıkıntı çekerken Barzani ve Talabani aileleri ve onların ortakları yasadışı petrol ve diğer ticari faaliyetlere devam ediyor."
Öfkenin hedefinde kim var?
Bu öfke iktidarın ortağı olan bütün partilere yönelik; yıllardır iktidarı ve ekonomik kaynakları paylaşan KDP ve KYB, son seçimde parlamentoya ikinci sırada girdikten sonra koalisyona katılarak kendini yıpratıp değişim umudunu tüketen Goran Hareketi, koalisyonda iktidarın koltuk değneği olarak görülen İslamcı partiler Yegurti ve Komel farklı dozlarda öfkeden nasibini alıyor.
Süleymaniye ve çevresindeki gösterilerde sokağa çıkanların Goran ve KYB tabanından gelmesi bu gerçeği değiştirmiyor.
Goran'dan Milletvekili Rabun Maruf ile Parlamento Başkanı Yusuf Muhammed Sadık göstericilere katılsa da belli yerlerde bu partinin binaları da hedef oldu.
Tabi ki asıl hedef KDP ve KYB. Ranya'da Peşmergelerin de sokağın sesine eşlik ettiği görüldü. Çünkü maaş talebi Peşmergenin de talebi.
Son aylarda evine ekmek götüremez duruma düşen Peşmergeler arasında 7 intihar vakası yaşandı. İki yönlü baskı altında kalan Peşmerge güçlerinin gösterilerin bastırılması konusunda da bocaladığı aktarılıyor.
Göstericiler ne istiyor?
Maaş isyanı, sokakta beraberinde "Hükümet istifa" çağrılarını da getirdi. Referandumun ters tepmesi üzerine görevi bırakan Mesut Barzani'nin istifasının ardından başkanın olmadığı; bütün yolsuzluk, kayırma, istismar ve başarısızlık suçlamalarının odağındaki Neçirvan Barzani'nin daha fazla yetkilerle başbakanlığı sürdürdüğü; başkanı Erbil'den sürülmüş Kürdistan Parlamentosu'nun işlevsiz bırakıldığı, seçim tarihinin belirlenemediği ve Bağdat'la ilişkilerin belirsizliğini koruduğu umut kırıcı bir süreç yaşanıyor.
En yalın talep maaşların bir an önce ödenmesi ama göstericiler bu belirsizliği bitirecek, aile, aşiret ve partilerin tekelinde yozlaşmış düzende değişikliğin önünü açacak ve Kürdistan'ı reform sürecine sokacak bir geçiş hükümetinin kurulmasını da istiyor.
Kimileri Bağdat'la ilişkilerde eski düzene dönülmeden mali krizin aşılmayacağını düşünüyor. Irak hükümeti müzakere masasına oturmak için öne sürdüğü şartların yerine getirilmesini beklerken Başbakan Neçirvan Barzani, müzakere yolunu açabilmek ümidiyle Almanya ve Fransa gibi ülkelerde diplomatik temaslarını sürdürüyor.
Bağdat'ın önkoşulları, Kürtler açısından hem ağır hem onur kırıcı:
- Referandum sonucunun yok sayılması
- Irak Anayasa Mahkemesi'nin referandumu geçersiz ve yasadışı sayan kararının benimsenmesi
- Gelecekte bağımsızlık referandumuna gidilmeyeceğine dair garanti verilmesi
- Erbil ve Süleymaniye'deki havaalanlarının yanı sıra Türkiye, İran ve Suriye sınırlarındaki kapıların merkeze bırakılması
- Kürdistan'a ayrılan bütçenin nasıl harcandığına dair denetim mekanizmasının kurulması
- Kürdistan yönetiminin Türkiye ve Rusya'ya olan 5.5 milyar dolarlık borcunu kendi kasasından ödemesi vs.
Sokak sonuç verir mi?
Erbil, Dohuk ve Zaho gibi yerlerde KDP'ye bağlı Peşmerge ve Asayiş'in durumu kontrol altında tutmaya devam ettiği sürece hükümeti istifaya götürecek yeterli baskının birikmeyeceği konuşuluyor.
Gazeteci Hemin Hoşnaw'a göre KDP'nin kalelerinde ciddi bir baskı oluşmadığı için insanlar KYB'nin çekilmesine bel bağlıyor.
KYB çekilirse KDP daha fazla tek başına iktidarı sürdüremez. Sokağın baskısıyla hükümetin değişmesi ihtimaline karşın halkın yanında gözükme kaygısıyla bazı partiler ikili oynuyor.
Goran gösterilerin kazandığı ivmeye göre koalisyondan çekilip sokağa dönebilir. Buna karşın KYB çekilme yolunu seçmezse gösterileri bastırma yönünde KDP gibi kararlılık gösterebilir.
Sokaktaki şiddetin kontrolden çıkması halinde bazı kesimlerin, Irak hükümetinden müdahale etmesini isteyebileceği de konuşulan son seçenek.
Muhammed Kayani de Erbil gösterilere ortak olmadığı sürece sokaktaki ateşin geçici olacağını düşünüyor:
"Erbil'de korku duvarı aşılabilmiş değil. Evet, bu bir halk isyanı ama KDP güçlerinin acımasızlığının verdiği korku olayları kontrol altında tutuyor. O yüzden henüz kartopu etkisi oluşmadı. Problem şu: Gösteriler organize değil, talipleri nasıl formüle edeceklerini ve nasıl etkili olacaklarını bilmiyorlar. Öte yandan bütün siyasi partiler fırsatçılık yaparak gösterilerden faydalanmaya çalışıyor. Hem gösterilerden uzak duruyorlar hem de bazı üyelerini işin içine sokuyorlar."
Bu bir Kürt Baharı mı, geçici bir alev mi? Yanıtını vermek zor.
Fakat ateşi yakan öfke dinmeyecek kadar büyük, siyasi atmosfer gösterilere 'bahar' denilmesini engelleyecek kadar kasvetli.
BBC Türkçe / 20.12.17