Bilindiği gibi küresel krizler, depresyonlar, 1930’lar Büyük Depresyonu öncesinde de yaşanmıştı. Hatta, ilk kez 1873-79 krizine Büyük Depresyon tabirinin yakıştırıldığı, 1930’larda küresel kriz vuku bulunca, adeta eskisi unutularak, aynı tabirin yenisi için kullanılmaya başlandığı da malum. Kapitalizmin ilk küresel buhranı olarak kabul edilen ise 1857-58 Büyük Krizi’dir. Bu kriz kimi özellikleri itibariyle günümüz kriziyle ilginç benzerlikler gösterir. Ohio Life Insurance and Trust Company adlı Amerikan bankasının batışı ve sonrasındaki gelişmeler, günümüz krizinin baş kahramanlarından Lehman Brothers’ın iflasına ve akabinde yaşananlara şaşırtıcı şekilde benzer. Devletlerin izlediği politikalar, parasal müdahaleler, şirketleri batmaktan kurtarmalar vs. de cabası.
Daha önce de değinmiştim, benim şahsen katılmadığım yaygın bir görüş yaşadığımız türden küresel ekonomik krizlerin ancak savaşlarla üstesinden gelinebileceğini savunur. Bu görüşün ihtiyaç duyduğu tarihi kanıt da genellikle 1930’lar Büyük Depresyonu’nu izleyen İkinci Dünya Savaşı’ndan devşirilir. Oysa, Büyük Depresyon sonrası toparlanmanın izlediği kronoloji, krizden İkinci Dünya Savaşı öncesinde çıkıldığını açıkça gösterir mahiyettedir (bu konudaki eski bir Birgün yazım:Kriz, Savaş ve Keynes, 8 Ağustos 2009). Aynı şekilde, 1857-58 Büyük Krizi’nden çıkış umulduğundan da çabuk gerçekleştiği halde, kriz sonrası ekonomik toparlanmayı Amerika İç Savaşı’na (1861-65) bağlayanların sayısı az değildir.
1857-58 Büyük Krizi Marx’ın epeyce bir süredir beklediği ve günbegün izlediği bir krizdir. Ağustos 1857 sonrasındaki ekonomik gelişmeler, parasal krizin Amerika’dan Avrupa’ya yayılışı Marx’ı inanılmaz bir biçimde motive etmiştir. Zaten, eski yazdıklarını bir kenara koyarak yoğun bir biçimde tekrar en baştan başlamış olduğu ekonomi politik çalışmalarının içindedir. Krizin ilk belirtileri ortaya çıkar çıkmaz, geçimini kısmen sağladığı New York Tribune gazetesi yazılarını tamamen kriz analizlerine hasretmiş, Kasım 1857’den Mart 1858’e kadar bir düzineden fazla yazı yollamıştır.
Engels’e yazdığı uzun mektup (8 Aralık 1857) Marx’ın ruh halini çok iyi aksettirir. Ailenin bitmez tükenmez parasal sorunları ile başlayan mektup, ikinci paragrafında The Economist’teki tahıl fiyatlarındaki dalgalanmalara ilişkin yorumlara, ardından 1844 Banka Kanunu’na ilişkin Marx’ın öngörüsünün gerçekleşmesinden duyulan hazza ve Fransa’da krizin gelişme dinamiklerine, hükümetin izlediği politikaların değerlendirilmesine geçer.
Bu arada gazetelere sataşmayı da ihmal etmez Marx. 1844 Banka Kanunu’nun kaldırılacağına ilişkin öngörüsünün New York Tribune’de ana haber olarak basılması üzerine, “Londra’daki Times’la feodal ilişkilere girmiş olan” New York Times, Marx’ın öngörülerini, özellikle “İngiltere’de sanayinin çöküşünü” bir “saçmalık” olarak niteler. Ertesi gün Kanun iptal edilip, “sanayide sıkıntı” haberleri gelince New York Times’ın düştüğü durumun kendisini ne kadar sevindirdiğini saklama ihtiyacı hissetmez Marx.
İşte, böylesi bir kriz ortamı içinde, daha sonra Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı (1859) ve Kapital’in I. Cildi (1867) halini alacak çalışmalarını hızlandırır. Amaç, krizi anlamak, açıklamak, hâkim iktisat anlayışını yıkacak teoriyi gün ışığına çıkarmaktır. Bu motivasyonu, Marx çok açık bir biçimde yukarda bahsettiğim mektubun son paragrafında dile getirir: “her gece deliler gibi uğraşarak iktisadi çalışmalarımı toparlamaya, tufandan (déluge) önce en azından ana hatları (die Grundrisse) netleştirmeye çalışıyorum.”
Beklenen “tufan” gerçekleşmediği gibi, “iktisadi çalışmalar” da umulduğu kadar çabuk gün ışığına çıkmaz. Ama, o ilk küresel krizin hızı ile başlayan “netleştirme” mücadelesi, neredeyse 100 yıl sonra Grundrisse olarak yayınlanacak o malum 7 olağanüstü defteri doğurur.
Birgün / 03.03.13