Rusya, Soçi mutabakatı çerçevesinde Türkiye’yi İdlib’de köşeye sıkıştırırken Türklerin öfkesini çekmeme kaygısı cihatçılar arasında bölünmelere yol açıyor.
El Kaide uzantılı Heyet Tahrir El Şam (HTŞ) 1-10 Ocak’ta Türkiye destekli Ulusal Kurtuluş Cephesi’ni (UKC) bozguna uğratıp İdlib’in yüzde 90’ını kontrol eder hale geldikten sonra Türkiye’ye karşı pragmatik bir yaklaşım içine girdi. Temel motivasyon “gerilimi düşürme bölgesinde” 12 askeri gözlem noktası kuran Türkiye’nin öfkesini çekmemek, Rusya ve Suriye’nin operasyon planlarının önünü kesmek ve HTŞ’nin istenmediği bölgelerde halkın itirazlarını yatıştırmak.
Örgütün şeri konseyinde etkili isimler Astana sürecini devrime ihanet olarak görüyordu. HTŞ liderliği Türkiye’nin İdlib etrafında gözlem noktaları kurmasına ses çıkarmasa da muhalif güçlerin Kürt karşıtı gündemle Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtlarının peşine takılması bu cenahta rahatsızlık konusuydu. Ancak HTŞ lideri Ebu Muhammed El Colani, İdlib’de ele geçirilen yeni yerlere HTŞ’nin sivil aparatı “Kurtuluş Hükümeti”ni taşıdıktan sonra hem rakip gruplar hem Türkiye’ye zeytin dalı uzattı. Colani ilk önce Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna yönelik planlarına destek açıkladı.
Ardından örgütün radikal kanadına yönelik bir tasfiye operasyonu başlattı. Bu çerçevede Ebu Yakzan El Masri ile yollar ayrıldı. Ayrıca genel şura meclisi dışında fetva yayınlanması yasaklandı.
Türkiye karşıtı fetvalarıyla tanınan Ebu Yakzan, Fırat’ın doğusuna yönelik operasyona “laik ordu (Türk Silahlı Kuvvetleri-TSK) ile ateist parti (Halk Koruma Birlikleri-YPG) arasındaki bir savaşta yer almanın İslam’da yeri olmadığını” öne sürerek karşı çıkmıştı.
2013’te Suriye’ye gelip Ahrar El Şam saflarında savaşa katılan Ebu Yakzan daha sonra Nusra Cephesi’ne (HTŞ’nin önceki sürümü) geçmişti. Ebu Yakzan’ın ardından başka kopuşlar da yaşanabilir. 2012-2017 arası Kalamun cephesinde Nusra/HTŞ’ye komutanlık yapan Lübnanlı Ebu Malik El Tali’nin adı da ayrılacaklar arasında geçiyor.
Türkiye’de hükümete yakın kaynaklar da ocakta Nureddin Zengi Tugayları’nı tamamen dağıtan ve Hama’nın kuzeyinde Ahrar El Şam’ı teslim olmak durumunda bırakan çatışmaları Ebu Yakzan ile birlikte radikal kanadın kışkırttığına inanıyor. Hatta iktidara yakın Yeni Şafak gazetesi çatışmaları, Türkiye’nin sahadaki planlarını bozmayı amaçlayan bir komplo olarak değerlendirdi. Gazete hükümetin de görüşünü yansıtan şu iddiayı ortaya attı: “İdlib’de HTŞ provokasyonu devreye sokuldu. Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan tarafından fonlanan HTŞ içindeki Mısırlı Ebu Yakzan El Masri fetva vererek Özgür Suriye Ordusu'nu (ÖSO) mürted ilan etti. ‘ÖSO’ya saldırmak ve elindeki toprakları almak caizdir’ fetvası üzerine HTŞ askeri kanadı saldırı başlattı. Ürdünlü HTŞ askeri sorumlusu Ebu Hüseyin Ürdüni’nin talimatıyla harekete geçen HTŞ unsurları, ÖSO’ya saldırdı. ABD, İsrail ve Körfez ülkelerinin İdlib üzerinden kurdukları büyük plan; İdlib’i karıştırarak huzurlu ortamı bozmak, Soçi mutabakatını sekteye uğratmak, Türkiye’nin yönünü Fırat’ın doğusundan batısına, dolayısıyla Münbiç’ten İdlib’e çekmeyi amaçlıyordu.”
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da isim vermeden bu senaryoyu destekleyen bir çıkış yaptı: “Koalisyonun içinde bazı Batılı ülkeler, İdlib mutabakatının bozulması için HTŞ’lileri teşvik ediyorlar. Para ve destek veriyorlar.”
Türkiye’yi teskin etmeyi amaçlayan pragmatik eğilim HTŞ içindeki ayrışmayı artırırken daha radikal unsurları kendisine çekerek palazlanan Huras El Din ile gerilim tırmanıyor. İki örgüt İdlib’de ortaya çıkan yeni durumla ilgili ortak hareket etmek üzere 31 Ocak’ta bir toplantı düzenledi ama sonuç alamadı.
Huras El Din’in liderlerinden Ebu Humam El Şami ile örgütün şeri kadısı Sami El Ureydi ortak açıklama ile bu pazarlığı ifşa etti. Açıklamaya göre HTŞ, Huras El Din’den Türkiye destekli Feylak El Şam örgütünden ya da rejimden ayrılıp Özgür Suriye Ordusu’na geçmiş bir komutanın başkanlık edeceği bir ortak askeri konseye katılmasını önerdi. HTŞ ayrıca Halep-Şam otoyolunun rejim güçlerine açılmasına karşı çıkılmamasını istedi. Öneriyi reddedip HTŞ’den önce el koydukları ağır silahları talep eden Huras El Din liderleri ise “Vakit, bölgesel kuvvetlerin etkisinden uzak kalarak rejimin kuvvetini kırmak için genel seferberlik zamanıdır” dedi.
Huras El Din’in Soçi mutabakatı için önemi örgütün Hama’nın kuzeybatısı, Lazkiye’nin kuzey kırsalı ile İdlib’in güneyinde etkin olması.
Başka bir iddiaya göre eğer ortak askeri konsey oluşsaydı siyasi işler Feylak El Şam’dan, askeri işler Heyet Tahrir El Şam’dan sorulacaktı. Bu senaryo, özünde yekpare bir cephe oluşurken HTŞ ve Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin kendilerini feshetmesi anlamına geliyor.
İki grup öneriler üzerinde uzlaşamadı ama devam eden müzakerelerde çatışmayı önleyecek bir anlaşmaya varıldı. Buna göre Huras El Din, HTŞ’nin silahlarına el koymadığını kabul edecek; HTŞ, Huras El Din’e güvenli bölgeler verecek, buna karşı Huras El Din de gizli sığınak inşa etmeyecek; Huras El Din HTŞ’yi zayıflatmaya çalışmayacak ve kaçan militanlara sığınak olmayacak; Huras El Din de HTŞ’nin siyasi ve dini beyanatları üzerine aleni yorum yapmayacak.
HTŞ’nin bu yönde işbirliğini öne çıkarmasının bir nedeni de ele geçirdiği bölgelerde kontrolü sürdürmeye yetecek kadar insan ve para kaynağına sahip olmaması. Bu yüzden HTŞ bozguna uğratıp silahlarını teslim aldığı Ahrar El Şam ve Sukur El Şam’ın kısa bir süre sonra eski pozisyonlarına dönmelerine izin vermişti.
Türkiye ile sınır kapılarını kontrol eden HTŞ’nin Ankara’yı öfkelendirecek bir oyunun içine girmesi örgütün mali kaynaklarına ve insani yardım akışına darbe indirebilir.
HTŞ’nin pragmatizmi bir kenara bıraktığı haller de yok değil. Söz gelimi Halep’in batısında ele geçirdiği bölgeleri Kurtuluş Hükümeti’ne bıraktıktan sonra Türkiye’nin eğitip donattığı polis teşkilatına müdahale edip 32 karakol ile bütün ekipman ve araçlara el koydu.
Türkiye’nin öteden beri “Suriye Ulusal Ordusu”nu HTŞ’yi de içine alacak şekilde yegane bir askeri güce dönüştürüp İdlib’deki statükoyu korumayı hedeflediği konuşuluyor. Bu hedefe ulaşılırsa sıra HTŞ ile ortak hareket eden Uygur, Özbek, Arap ve Kafkasyalı yabancı savaşçıların tasfiyesine gelecek. Türkiye ile iyi geçinmeye çalışan yabancı örgütler, cihatçı cephedeki son ayrışmada HTŞ’den yana tavır aldı. Uygurların Türkistan İslam Partisi (TİP), Özbeklerin Tevhid ve Cihad Tugayı ve Kafkasyalıların Muhacirin ve Ensar Ordusu ortak açıklama yaparak HTŞ ile aynı safta olduklarını vurguladı.
Yabancı savaşçıların nasıl tasfiye edileceğinin tartışıldığı dönemde Rus kaynaklar Batı, Asya ve Doğu Türkistan’dan 1500 kadar savaşçının Türkiye’den Suriye’ye girip HTŞ ve Huras El Din kamplarına yerleştiğini öne sürdü.
Özetle HTŞ “kurtarılmış” bölgeyi korumayı tercih ederken radikallerin yeni adresi Huras El Din rejime karşı savaşı büyütmek istiyor. HTŞ’yi tavizkâr bulan El Kaide ile bağlantılı yedi örgüt tarafından geçen yıl şubatta kurulan Huras El Din, Suriye ordu mevzilerine saldırıp Soçi mutabakatının altını oyarak HTŞ’nin İdlib hesabını da bozuyor.
Colani’nin son girişimleri, İdlib’de ertelenmiş fırtınayı ne kadar oyalar bilinmez ama HTŞ içindeki radikal kanatların ayrılması halinde Huras El Din’in daha da güçleneceği kesin. İslam Devleti de HTŞ’den kopan parçalarla kendi hücrelerini büyütebilir.
Türkiye geçen iki yılda Rusya’yı savuşturmak için HTŞ’yi ehlileştirme, olmazsa parçalama senaryolarına bel bağladı. HTŞ Türkiye destekli gruplarla yollarını yeniden kesiştirse bile İdlib’le ilgili Ankara üzerindeki baskıların uzun süre savuşturulması zor gözüküyor. Rusya sürekli olarak Türkiye’ye İdlib’deki yol haritasına uyulmadığını hatırlatıyor. Türkiye, Rusya ve İran liderlerinin 14 Şubat’taki Soçi buluşmasından hemen önce Rus Dışişleri Sözcüsü Maria Zakharova “Türk partnerlerimizin Soçi mutabakatı kapsamındaki yükümlülüklerin yerine getirilmesine yönelik çabalarını yeniden faal hale getirmesini bekliyoruz” dedi.
İdlib operasyonu, ABD’nin Suriye’den çekilme takvimini tamamlaması için bekletiliyor. ABD’nin nisan sonuna kadar çekilmesi halinde İdlib dosyası bütün ciddiyetiyle masaya inecek. HTŞ güdümlü Suriye Ulusal Ordusu’na dahil edilse bile Rusya’nın ısrar edeceği seçenek değişmeyecek: Doğu Halep, doğu Guta, Dera ve Kuneytra’da olduğu gibi silahların teslimi ve Suriye ordusunun bölgeye dönmesi.
Al Monitor / 17.02.19