Asya kıtasının iki yükselen gücü Hindistan ile Pakistan arasındaki sürtüşme yeni bir sürece girdi. Geçtiğimiz hafta Hindistan’ın terörle mücadele kapsamında Pakistan’ın kontrolündeki hava sahasına girmesinden sonra Pakistan, Hindistan uçağını vurdu ve Hint pilotu esir aldı. Gerilimin tırmanmasını istemediklerini ifade eden Pakistanlı yetkililer 1 Mart’ta Hint pilotu serbest bıraktı.
Pilot serbest kalmasına karşın iki ülke arasında sular durulmuyor. 2 Mart’ta Hindistan, Pakistan’ın kontrolünde olan Keşmir kontrol hattına ateş açtı. Pakistan askerleri ateşe karşılık verdi, 6 sivil ve 2 Pakistan askeri yaşamını yitirdi.
Çatışmaların görünen nedeni: 14 Şubat saldırısı
Asya kıtasındaki iki ezeli rakip son bir haftada çatışma haline geçti. Ancak durumu doğru biçimde ele almak için 14 Şubat’a gitmek gerekiyor. Hindistan Kuvvetlerini taşıyan bir konvoya Ceyş-i Muhammed (Muhammed’in Ordusu) Örgütü saldırıda bulundu ve 44 polis yaşamını yitirdi.
Mudi yönetimi, bu saldırıdan, teröre destek verdiğini söylediği Pakistan’ı sorumlu tutuyor. Nitekim Hindistan bu çerçevede geçtiğimiz hafta sayısı artırılmış şekilde Pakistan hava sahasına girerek buradaki militanları hedef aldı. Pakistan, hava sahası ihlaline misilleme yapıp Keşmir’in Hindistan kontrolündeki hava koridorunu hedef alarak iki Hint uçağını düşürdü ve bir pilotu esir aldı.
Hindistan’ın yaşanan bir terör saldırısından Pakistan’ı sorumlu tutması, yalnızca iki ülke ilişkilerinin olumsuz atmosferinden kaynaklanmıyor, aynı zamanda Pakistan’a dönük tarihsel bir gerçekliğe de yaslanıyor.
İslaim örgüt ve grupların ana durağı: Pakistan
Pakistan bağımsız olduğu 1947’den bu yana sivil-askeri hükümetler gördü. Ancak İslâmiyet, Pakistan’ın siyasi tarihindeki etkisini hep hissettirdi.
Pakistan halkının gündelik hayattaki dinsel pratiklerinin ötesinde Pakistan, tarihsel olarak isim yapacak pek çok terör örgütünün liderini ağırladı. Örneğin El-Kaide lideri ile örgütün üst düzey kadrosundan Usame bin Ladin, Muhammed Atta ve Ayman el Zevahiri ve “Soğuk Savaş” yıllarından beri bu örgütlerin pek çoğundan sorumlu tutulan ABD’nin Taliban’a ihraç ettiği John Walker Lindh dahil pek çok insanın yolu bir şekilde Pakistan’dan geçti veya burada kesişti.
El-Kaide, Müslüman Kardeşler, Cemaat ül İslami, Ceyş-i Muhammed, Leşker-i Tayyibe, Leşker-i Cangvi , Hakkani gibi pek çok örgütün Pakistan’da üslerinin olduğu ve hükümetten ekonomik ve finansal destek aldığı iddiası mevcut. Pakistan’ı bir savaş merkezi haline getiren Soğuk Savaş döneminde SSCB’ye dönük izlenen Yeşil Kuşak Politikası’ydı.
Keşmir düğümü ve terör örgütleri
Hindistan ve Pakistan arasındaki gerilimin görünen nedeni, terör örgütü saldırısı olsa da altta yatan sebep, 70 yıldan fazladır bir türlü çözülemeyen Keşmir sorunu. Keşmir 82 bin mil kare alanıyla buğday ve pirinç yetiştirmeye elverişli topraklara sahip. Keşmir’in kuzeyinde Afganistan ve Çin, güney ve batısında Pakistan, doğu ve güneyinde Hindistan yer alıyor.
Hindistan ve Pakistan İngiltere’den bağımsızlıklarını almadan önce, İngiltere halkı büyük oranda Müslüman olmasına karşın Keşmir’in yönetimini 1946’da Hint bir mihraceye verdi. İki ülke bağımsız olduktan sonraysa Keşmir’in geleceğine mihracenin karar vermesi bekleniyordu. Ancak mihracenin karar vermesi uzun sürünce Pakistan Keşmir sınırına asker yığmaya başladı. Pakistan halkın büyük bir kısmı Müslüman olduğu için Keşmir’in kendi sınırlarına dahil edilmesi gerektiğini savunuyor. Öte yandan Keşmir Mihracesi, tercihini Hindistan’a katılmaktan yana kullandı. Bu tercihle beraber hem Hindistan ile Pakistan arasındaki ilk savaş başladı hem de Keşmir sorunu içinden çıkılamaz bir hale geldi.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ilk çatışmadan bu yana Keşmir’de plebisit yapılmasına karar verdi. Ancak Keşmir’in çoğunu kontrol eden Hindistan bu uygulamaya karşı çıkıyor. Yeni Delhi ve İslamabad iki defa daha sıcak savaş yaşadı. Ancak Keşmir sorunu konusunda hâlâ ilerleme yok. Hâlihazırda Keşmir’in yüzde 45’i Hindistan, yüzde 35’i Pakistan ve yüzde 20’si Çin’in kontrolünde.
Keşmir, iki ülke arasında paylaşılamıyor olmakla beraber, Hindistan’a dönük gerçekleşen pek çok terör saldırısının temelinde bu sorun var. Keşmir’in Pakistan kontrolündeki bölgelerinde yer alan bir kısım İslami örgütler Keşmir’in Hindistan’dan alınması gerektiğini savunuyor. Örneğin Pakistan’ın da desteklediği iddia edilen Leşker-i Tayyibe, Keşmir’i Hindistan işgalinden kurtarmaya çalıştığını ifade ediyor. Örgüt 2008’de Mumbai’de gerçekleştirdiği intihar saldırıyla 164 kişinin ölümüne 300’den fazla insanın yaralanmasına neden oldu. Keşmir’de aynı amaçla konuşlanmış bir diğer örgüt Hizbul Mücahidin. 14 Şubat’ta 44 polisin ölümüne neden olan saldırıyı üstlenen Ceyş-i Muhammed Örgütü de Keşmir’de bulunuyor ve Hindistan’ın ne pahasına olursa olsun Keşmir’den çıkarılmasını savunuyor.
Şangay İşbirliği Örgütü ne yapacak?
Özetle, Hindistan ve Pakistan arasındaki son çatışma, barışçıl bir biçimde çözülememiş bir sorunun yeni bir yansıması. Burada üzerinde durulması gereken bir diğer konu, Pakistan’ın doğrudan ya da dolaylı olarak kontrolündeki ülkesini ve Keşmir’in kendi kontrolünde olan bölümünü adeta bir savaşçı örgütler merkezi haline getirmesi.
İslami radikalizm ve terör örgütleriyle mücadele eden Şangay İşbirliği Örgütü, kendi üyesi Pakistan’ın bu durumu karşında ne yapacak henüz belli değil. Şu ana kadar Rusya ve Çin taraflara itidal çağrısı yaptı. Bununla beraber pek çok soru yanıtsız kalmış durumda. Örneğin Pakistan bu terör örgütlerini nasıl kontrol altında tutulacak? Suriye’de yaşananların bir benzeri bu defa Pakistan’dan Asya ve Pasifik’e mi yayılacak? Pakistan’ın İran ve Afganistan gibi ülkelere sınırı dikkate alındığında Hindistan’a dönük son terör saldırısı yalnızca Hindistan’ı mı korkutmalı?
Gazete Duvar / 04.03.19