Açıklanmasına daha 1.5 ay olmasına rağmen, yılbaşında yapılacak asgari ücret zammı gündem olmaya devam ediyor. Enflasyon düşmediği sürece, ne kadar yüksek zam yapılırsa yapılsın, dar ve sabit gelirlinin durumunun düzeltilemeyeceği ise göz ardı ediliyor.
Yılbaşında yüksek oranda, yüzde 30’un üzerinde asgari ücret zammı yapılacağı tahminine ben de katılıyorum. Buna ilişkin haberleri, henüz kasım ayı gelmeden iktidara yakın gazete ve TV’lerde duymaya başladık. Daha sonrasında tartışmaya Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin de katıldı. İktidar temsilcileri, yılbaşında asgari ücrete yüksek oranlı zamlar yapılacağını, ücretlilerin vergi oranlarında indirim yapılacağını, emeklilikte yaşa takılanlara imkân sağlayacak yollar araştırıldığını, 3600 ek göstergenin verilmesi konusunda çalışmalar yapıldığını anlatmaya başladılar.
Farkındaysanız bu konuşulanların bir kısmı uzun süredir zaten gündemde yer tutmuş çalışan haklarıyla ilgili, bir kısmı ise zaten AKP’nin söz verip yapmadığı çalışma hayatı haklarını içeriyor.
Buradan yola çıkarak “AKP iktidarının, çalışanları dar ve sabit gelirlileri zor durumda bıraktığını artık kabul etmeye başladığını” söyleyebiliriz. Bu nedenle de artık mağduriyeti büyüyen bu geniş toplumsal kesimi memnun etmenin zamanının geldiğini düşünüyorlar. İşte bu nedenle de şimdiden asgari ücrete yüksek zam konusunu gündeme getirmiş bulunuyorlar.
Bir başka açıdan bakarsak; kış aylarında çok zorlanacağı açıkça gözüken dar ve sabit gelirli kesimin büyüyecek şikâyetlerini bir ölçüde dengelemek istedikleri de söylenebilir. Belki de en geç ocak ayında yapmaları gerekecek yüksek oranlı doğalgaz ve elektrik zamlarının yaratacağı tepkiyi de şimdiden yumuşatmaya çalışacaklardır, kim bilir? Eğer bu zamları da şimdiden yapmış olsalar, yılsonunda açıklanacak enflasyon çok daha yüksek gerçekleşecekti. Yılsonu için yüzde 20’nin üzerinde bir enflasyon görmemiz zaten kaçınılmaz olacak. Yüzde 20’lik enflasyona karşılık, bunun örneğin 15 puan üzerinde asgari ücret zammı yaparak, “Biz çalışanımızı enflasyona ezdirmedik” demeye devam edeceklerini planlıyorlar gibi geliyor bana.
İyi de bu bekletilen zamları sonunda mecburen yapmak zorunda kalacaklar. Yani enflasyonun üzerinde verdik diye övünecekleri ücret zamları, 2022 yılı başlarında gelecek yüksek oranlı zamlarla zaten eriyip gidecek. 2022’nin ilkyarısında, baz etkisi de kendilerine yardım etmeyecek, yıllık enflasyon oranları artmaya devam edecek. Kısacası, yüzde 40 zam verseler bile geçmiş mağduriyetleri da hesaba katarsak, 2022’nin en geç ortası geldiğinde, verdikleri zamma rağmen çalışan, yılbaşındaki haline geri dönmüş olacak.
Erdoğan çalışanı niye hatırladı?
Mevcut iktidarın çalışanları hatırlamış gibi görünmesinin en büyük nedeni tabii ki anketlerde gözüken büyük oy kaybı. Aksi takdirde 20 yıllık ekonomik anlayışında inşaatçılar başta olmak üzere, kendisine yakın sermayeye büyük kazançlar sağlarken çalışan kesimini bu kadar mağdur etmezdi. Şimdi de üzerinde çalışılan formüllerin, çalışanı biraz gözetirken işverenleri mağdur etmeyecek biçimde olduğunu görüyoruz.
İktidarın dar ve sabit gelirliler üzerine yıktığı en büyük yükün ise yüksek enflasyon oranları olduğunu hep hatırda tutmak gerek. Aslında sadece dar ve sabit gelirli değil, orta gelirli gruplar da yüksek enflasyondan oldukça yüksek oranda olumsuz etkileniyor. Geriye de zaten yüksek gelirli kesim kalıyor ki bunların nüfusa oranı çok düşük ama mevcut iktidardaki itibarları yüksek.
Uluslararası Haber ajansı Bloomberg dün yayımladığı bir analizde “Erdoğan’ın daha düşük faiz oranları için verdiği mücadele, Türkiye’nin gelişen ekonomisindeki eşitsizlikleri keskinleştirme ve Erdoğan’ın işçi sınıfından destekçilerine zarar verme riski taşıyor” yorumunu yaptı.
“İhracatçılar ve emlak zenginleri gibi zaten iyi durumda olanlar borçlanma maliyetlerinin düşmesini ve TL’nin zayıflamasını nakde çeviriyor” denilen analizde, buna karşılık kontrolden çıkan gıda enflasyonu ve hızla yükselen kiraların, Erdoğan’ın geleneksel tabanı olan alt sınıfları sıkıştırdığı yorumu yapıldı. Pandemiden çıkışta birçok ülke yükselen fiyatları frenlemek isterken Erdoğan’ın daha düşük faiz oranlarıyla büyümeyi hızlandırıp 2023 seçimleri öncesinde azalan popülaritesini artırmayı hedeflediği belirtildi.
Önceki seçimlerde kredi kaynaklı büyümenin geçmişte Erdoğan’ın işine yaradığı vurgulanan analizde, ancak bu politikanın yıllar içinde biriken etkisinin koronavirüs salgını ile birleşmesi nedeniyle, elde edilen zararın sosyal bir maliyeti olduğu ifade edildi.
İktidarın düşük faiz politikasıyla kimleri gözettiği ortada. Bu politika artan kurlar nedeniyle ülke varlıklarını eritirken enflasyon yoluyla dar ve sabit gelirliyi vuruyor. İktidarın ekonomi tercihleri ve yüksek enflasyon sürdüğü müddetçe, asgari ücrete ne kadar zam gelirse gelsin, dar ve sabit gelirlinin rahatlaması mümkün olamaz.
Cumhuriyet / 09.11.21