Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iddialı dış politika başlıklarında bir dizi U dönüşüyle ilişkileri toparlama eğilimi sergilerken Millet İttifakı kurumsallığı öne çıkartarak fabrika ayarlarına dönmeyi öngörüyor.
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhur İttifakı’nın adayı olarak henüz seçim beyannamesini yayımlamadı. Erdoğan 2018 seçiminde bağımsızlık, milli çıkar ve milli güvenliğin dış politikanın temel ilkeleri olacağını, AB üyelik hedefinden vazgeçmediklerini, Türkiye’yi küresel bir güce dönüştüreceklerini, kendi silahlarını üretmeye devam edeceklerini, sınırları terörden temizlemek için Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı gibi harekâtlara yenilerinin ekleneceğini açıklamıştı. Erdoğan “Kimsenin efendiliğini kabul etmediğimiz gibi kimseye de efendilik taslamayacağız” sözünü tekrarlarken yandaşları bunu “dış politikada özerklik” olarak okuyor.
AKP’yi artık beyannamesiyle değil icraatlarıyla ele almak gerekiyor. 2018’den sonra Suriye’de Barış Pınarı ve Bahar Kalkanı harekâtları icra edilirken Irak’ta Pençe, Pençe-Kartal, Pençe-Kılıç, Pençe-Kilit, Pençe-Şimşek gibi 10 serilik operasyon düzenlendi. Erdoğan Suriye ve Irak’ı birlikte tüm sınırda 30 kilometrelik güvenli şerit hedefinde ısrar ediyor
2019’da Libya’ya müdahaleyi 2020’de Karabağ savaşı izledi.
Erdoğan ağır ithamlarda bulunduğu Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Suudi Arabistan ve İsrail’le ilişkileri düzelttikten sonra Suriye ile normalleşmeyi gündemine aldı. Mısır’la dondurulan görüşmeler deprem diplomasisi sayesinde yeniden canlandı.
Washington’la gerilimli dosyalardan hiçbirini çözemeyen Erdoğan, ilk kez seçilmiş bir ABD Başkanı’ndan davet alamadan sandığa gidiyor. Rusya ile yakın ilişkilerin yarattığı rahatsızlığı Ukrayna’ya verdiği destek ve NATO’daki kritik pozisyonuyla dengelemeye çalışıyor. Finlandiya’nın NATO üyeliğinin önündeki engeli kaldırıp İsveç’i seçim sonrasına bırakarak pazarlık şansını koruyor.
Ermenistan’ın Zengezur bölgesinden bir koridorla Orta Asya düşleri kuran Erdoğan, Türk Devletleri Teşkilatı’nı ete kemiğe büründürme ve Şanghay İşbirliği Örgütü’ne (ŞİO) katılma gibi hevesler barındırıyor. Mavi Vatan söylemini terk etse de Yunanistan’la Ege’deki adalar, deniz yetki alanları ve Kıbrıs meselesi birer mayın olarak duruyor. Deprem diplomasisi gerilimi düşürdü ama bir şeyi çözmedi. Yine deprem yardımları sayesinde Ermenistan’la yakalanan olumlu hava barışçıl bir sayfayı henüz getirmedi.
AKP bu keşmekeşe “komşularla sıfır sorun” sloganıyla geldi. Millet İttifakı ise gemiyi tehlikeli sulardan çıkarıp rotasına sokmayı vaat ediyor.
Millet İttifakı’nın Ortak Politikalar Metni “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” ilkesini esas alıp ideolojik sapmalardan uzak diplomasi, evrensel değerler ve uluslararası hukuka uygun bir politika öngörüyor.
Dışişleri Bakanlığı’nın politika belirlenmedeki kurumsal rolüne döndürülmesi üzerinde duruluyor. Bununla meslekten gelmeyenlerin diplomat yapılmasına dur deniliyor.
Millet İttifakı AB’ye tam üyelik hedefini teyit ediyor. Batı ile ilişkilerin yoluna koyulacağının bir göstergesi olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarına uyulacağı belirtiliyor.
“NATO ulusal güvenliğimiz açısından sağladığı caydırıcılık bakımından kritik önem taşımaktadır. NATO bünyesindeki katkılarımızı rasyonel bir zeminde ve ulusal çıkarlarımızı gözeterek sürdüreceğiz” deniliyor. ABD ile müttefiklik ilişkisinin eşitler arası bir anlayış ve kurumsal bir temelde güvene dayalı olarak ilerletileceği belirtiliyor. S-400’lere değinilmeden F-35 projesine dönülmesi hedefi konuluyor.
Rusya ile ilişkilerin eşitler arası bir anlayışla, kurumsal düzeyde dengeli ve yapıcı diyalogla güçlendirilmesi hedefleniyor.
Yunanistan’la sorunların ulusal çıkarlara göre diplomasi, müzakere, uluslararası hukuk ve hakkaniyetle çözülmesi öngörülürken Ege’de egemenlik alanlarına zarar verebilecek hiçbir gelişmeye müsaade edilmeyeceği belirtiliyor.
Doğu Akdeniz’de deniz yetki alanlarının sınırlandırılması ve hidrokarbon kaynaklarının hakça paylaşımında çoklu müzakere süreçlerine öncelik verileceği söyleniyor.
Kıbrıs’ta AKP iki devletli çözüm yoluna girmişken “Kıbrıs milli davamızdır” diyen Millet İttifakı, iki toplumun egemen siyasi eşitliğini sağlayan çözüme vurgu yapıyor.
Azerbaycan’la kardeşlik bağlarını güçlendirirken Ermenistan’la sorunları kararlılıkla çözme hedefi konuluyor.
En fazla üzerinde durulan başlık Suriye. Suriyeli sığınmacıların en kısa sürede geri gönderileceği vurgulanıyor. Komşuların toprak bütünlüğüne ve egemenliğine saygı duyulacağı ve iç işlerine karışılmayacağı belirtiliyor. Uyuşmazlıkların barışçı diplomasiyle çözüleceği vurgulanıyor. Fakat Suriye ile normalleşmenin yol haritası verilmiyor. Hem Şam’la diyalogdan hem de BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararı çerçevesinde terör örgütü olmayan muhaliflerle birlikte çözümden söz ediyor. Suriye Milli Ordusu’na ne olacağı ya da Heyet Tahrir el Şam gibi örgütlerle nasıl baş edileceği belirtilmiyor. Altılı Masa’daki ortakların birbiriyle çelişen öncelikleri belgeye yansıyor.
Terörle mücadeleden bahsediliyor ama hedefin kapsamı boş bırakılıyor. Halkların Demokratik Partisi’ne (HDP) bel bağlanmasına rağmen Kürt sorunu belgede geçmediği gibi Suriye’nin kuzeyindeki fiili özerk yapıya değinilmiyor. Altılı Masa’da Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) devletin kırmızı çizgilerini esas alma eğilimi sergilerken İyi Parti milliyetçi ve devletçi çizgisiyle Kürtlere gün yüzü vaat etmiyor. Kürtlerle ilgili farklı bir yaklaşımı AKP’nin ilk dönemini hatırlatan çıkışlarıyla nispeten DEVA Partisi sergiliyor.
Ayrıca düzensiz göçle ülkenin tampon bölgeye dönüşmesini önleme, geri gönderme merkezlerinin sayısını artırma ve göçün kaynağı ülkelerle geri kabul anlaşmaları yapma gibi vaatler sıralanıyor.
Türkiye’nin çatışmalara müdahil olduğu Libya belgede hiç yok. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu “Mehmetçiğimizi Libya çöllerinden uzak tutun" derken çözüm olarak BM Barış Gücü’nün konuşlanmasını önermişti. CHP ve İyi Parti 2019’da Trablus hükümetiyle imzalanan deniz yetki alanları antlaşmasına destek verirken 2020’de Libya tezkeresini reddetmişti.
2021’de Irak ve Suriye tezkeresine ise CHP “hayır” derken İyi Parti “evet” oyu kullandı.
Irak, Suriye ve Kafkasya’da Türkiye’nin karşısına çıkan İran belgede yok. Belge Ukrayna’yı da tamamen es geçiyor. Türkiye’nin uluslararası örgütler içindeki konumunun güçlendirilmesinden söz edilirken Çin hiç zikredilmiyor. Asya Vizyonu ile ilişkilerin çeşitlendirileceği, ŞİÖ ve ASEAN gibi örgütlerin gerçekçi bir zeminde değerlendirileceği belirtiliyor. Muhalefet Uygur meselesini gündemde tutarak iktidarın Çin’le ilişkilerini sorgulayan bir yaklaşım içindeydi. Millet İttifakı’nın eğilimi Rusya ve Çin’le ilişkilerde kontrollü ve mesafeli bir pragmatizm izlenimi veriyor.
Muhalefetin Erdoğan’a en büyük eleştirisi dış politikayı şahsi ilişkilere indirgemesiydi. Bunun yanı sıra Dışişleri Bakanlığı’nı merkeze alan bir yaklaşım, AKP döneminde özellikle güvenlik dosyalarında diplomasiyi geride bırakan Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) rolünü gözden geçirmeyi gerektiriyor. Fakat bu açıkça konuşulmuyor. Çatışmacı bir dil kullanmayıp barışçıl diplomasiyi öncelese de Doğu Akdeniz ve Ege’deki sorunlarla ilgili olarak devamlılığın esas alınacağı öngörülebilir.
Al-Monitor / 15.04.23