Başçı hangi faizi değiştiriyor? - Uğur Gürses

Merkez Bankası'nın piyasaya verdiği paranın yani haftalık repo faizini yüzde 8.25'den aşağı çekmesini beklemiyorum. Ancak, geçmişte tanık olduğumuz gibi benzerini tekrarlayabilir; bir taraftan siyasetçileri rahatlatmak için haftalık repo faizini yüzde 8'e çekerken, diğer taraftan gecelik faizlerin yüzde 9'larda seyretmesini sağlayabilir.

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 25 Ağustos 2014
  • 06:03

‘Faiz indir’ baskısı altındaki Merkez Bankası Çarşamba günü ne yapacak? İşte bu soru kimi analistlerce ‘hayır indirmez’ diye yanıtlansa da ‘evet, son bir kez 0.25 puanlık bir indirim yapar’ diyeni de var.

Yakın geçmişte Merkez Bankası’nın ağır bir politik baskı altında iken nasıl davrandığını, ne yaptığını biliyoruz; uyguladığı birden fazla faiz oranından düşük olanını hükümete, yüksek olanını da kredibilitesini ölçen analist, ekonomist ya da iş çevrelerine işaret ediyor, durumu idare ediyordu.

Bu defa da benzer bir tablo sergilemesi hiç de uzak bir durum değil. Bakın nasıl?

Önce mekanizmayı hatırlatayım. Merkez Bankası şu anda iki temel faizi belirliyor; biri piyasaya verdiği paranın faizini yani haftalık repo faizini, diğeri de gecelik repo faizini. Piyasaya verdiği paranın faizi yüzde 8.25’de. Bankacılık sisteminin yaklaşık 40 milyar TL açığı var; bunu da haftalık repo yoluyla Merkez Bankası’ndan borçlanıyor. Merkez Bankası, eğer bu parayı azaltırsa bankalar bu defa eksik kalan kısım için günün sonunda yine Merkez Bankası’nın kapısını çalıyor, gecelik vadede borçlanıyor. Bunun faizi ise BİST bankalararası repo piyasasında arz-talebe göre belirleniyor. Merkez Bankası piyasayı sıkılaştırmak isterse haftalık repodan daha az para veriyor; gecelik faizin yükselmesini sağlıyor. İşte o gecelik reponun tavan faizi yüzde 12’de duruyor. Eğer örneğin döviz kuru hızla yükselmeye başlarsa Merkez Bankası haftalık repodan verdiği parayı azaltarak, gecelik faizin yüzde 12’ye kadar yükselmesine izin verebilir.

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı son birkaç aydır Merkez Bankası’nın faiz politikasını şuna bağladı; gecelik repo faizinden iki yıllık tahvil faizine uzanan ‘vadeye göre faiz’ eğimi (verim eğrisi) yatay tutulmak suretiyle sıkı para politikasının devam edeceğini anlattı. Bu şu demekti; tahvil faizi yüzde 8’e düşerse kısa vadeli faizi de yüzde 8’e çekilmesi demekti. Piyasaya verdiği sinyal şuydu; uzun vadeli faizler aşağı geldikçe Merkez Bankası da kısa vadeli faizleri düşürecekti. Öyle de yaptı. Tahvil faizleri düştükçe Merkez Bankası kendi faizini aşağı çekti. Mayıs, Haziran ve Temmuz aylarında toplam 1.75 puanlık faiz indirimi yapıldı. Buna paralel olarak gecelik faizler de aşağı indi.
Nisan sonundan Haziran ortasında kadar hem döviz kuru geriledi, hem de uzun vadeli faizler yani tahvil faizleri geriledi. Başçı da bunun rahatlığı ile kısa vadeli faizleri indirdi. Haziran ve Temmuz boyunca yatay seyreden kur ve uzun vadeli faiz; Temmuz sonunda yükselmeye başladı.

Başçı’nın ilan ettiği ‘verim eğrisini yatay tutma’ koşuluna göre; kısa vadeli faizlerin yükseltilmesi gerekiyordu. Kısa ve uzun vadeli faiz farkı 1 puan açılmıştı. 8 Ağustos’tan sonra Merkez Bankası, haftalık repo ile verdiği parayı hafifçe kısarak gecelik faizlerin yükselmesini sağladı. Örneğin geçtiğimiz hafta ortalaması yüzde 9.12 oldu.

Sonuçta, son bir ayda uzun vadeli faizler yaklaşık 1 puan, döviz kuru da yüzde 3.2 yükselmiş oldu. Buna karşılık olarak da Merkez Bankası gecelik faizlerin 1 puana yakın yükselmesini sağladı.

Bu tabloda Merkez Bankası’nın piyasaya verdiği paranın yani haftalık repo faizini yüzde 8.25’den aşağı çekmesini beklemiyorum. Ancak, geçmişte tanık olduğumuz gibi benzerini tekrarlayabilir; bir taraftan siyasetçileri rahatlatmak için haftalık repo faizini yüzde 8’e çekerken, diğer taraftan gecelik faizlerin yüzde 9’larda seyretmesini sağlayabilir. Böylece kendi açısından ‘ne şiş yanar, ne de kebap’. Faiz indir baskısına karşı ‘faiz indirmiş’ olur, kendisini ciddiye almasını beklediği kesimlere de ‘bakın gecelik faizi yükselttim’ demiş olur. Ama tabii ki tuhaf olur. Eğer böyle yol alınırsa böylece; faizi indirdiği mi yoksa yükselttiği mi belli olmayan bir merkez bankacılığı ile yeni bir 28 Ocak gününe doğru ilerleriz. Umarım dersler alınmıştır; hepimizin cebinde taşıdığı ulusal paramızı basan otoriteyi, siyasetteki tribün popülizmine kurban etmeyiz.

Radikal / 25.04.14