Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 15 Nisan’da Hazine ve Maliye Bakanı, aynı zamanda damadı Berat Albayrak aracılığıyla, ABD Başkanı Donald Trump’a özel bir mesaj gönderdiğini duyurmuştuk; mesaj Trump’ın damadı ve Ortadoğu Özel Temsilcisi Jared Kushner odada olduğu halde iletilmişti. Bunun Türkiye’nin hem uluslararası ilişkilerine, hem de ekonomik gidişine katkıda bulunması bekleniyordu. Kushner ertesi gün, 16 Nisan’da Amerikan Türk Konseyi (ATC) toplantılarının Beyaz Saray’ın tam karşısındaki Amerikan Ticaret Odası’nda yapılan kapanış törenine gelerek bir konuşma da yaptı. Bu durumun, Dışişlerinin olabildiğince temkinle yaklaşmasına karşın, Cumhurbaşkanlığı çevrelerinde belli bir rahatlamaya yol açtığı anlaşılıyor.
ATC toplantıları sırasında Washington’da olan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın 18 Nisan'da Ankara’da yaptığı açıklamada ABD ile bu konuda müzakerelerin devam ettiğini söyledi. 19 Nisan'da, ABD-NATO füze kalkanı proje ortakları Romanya ve Polonya dışişleri bakanları Teodor Melescanu ve Jacek Czaputowicz ile Ankara’da ortak basın toplantısı düzenleyen Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ise Türkiye’nin ABD’ye Rus yapımı S-400 füzeleri ve Amerikan tasarımı F-35 uçaklarının teslimatı konularında çalışacak ortak komisyon önerdiğini ancak henüz yanıt alınmadığını söyledi.
Gecikmede ABD'deki Paskalya tatilinin de etkisi olabilir elbette ama sorun Paskalya tatili ile açıklanamayacak kadar karmaşık.
Trump'a mesaj ilişkileri düzeltir mi?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD ile ilişkilerdeki gerilimi azaltma kaygısı yalnızca Türkiye’nin stratejik savunma tercihlerinden değil, kısa dönemli ekonomik sorunları bu yolla çözme umudundan da kaynaklanıyor. Hazine ve Maliye Bakanı Albayrak’ın ne 10 Nisan’da açıklanan ekonomik önlemler paketinin, ne hemen ardından Washington’da uluslararası ekonomik ve mali çevrelerle görüşmelerinin, kendisi açısından fazlasıyla tatmin edici olarak tanımlansa da dış yatırımcıları ikna etmediği uluslararası basına yansımıştı. Albayrak’ın Erdoğan’ın mesajını Trump’a ilettiğini açıklaması, ilk anda sanki ABD ile sorunların çözüm yoluna girmeye başladığı havasını verdi. Oysa piyasaların bu gelişmeye olumlu bir tepkisi görülmedi.
Çünkü ABD başkentinde de, diğer Batı başkentlerinde de ve yatırımcı kuruluşların değerlendirme bölümlerinde de herkes, şu anda Trump’ın Kongre üzerindeki etkisinin gayet sınırlı olduğunu biliyor.
Dolayısıyla Trump’a gönderilen S-400 ve "ticaret hacmini artıralım” mesajının mali çevrelere Türkiye yanlısı işaret vereceği varsayımı şimdilik pek tutmamış görünüyor.
Bırakalım Türkiye konusunu bir yana, Trump’ın Kongre’den olan taleplerinin her ne konuda olursa olsun tepkiyle karşılandığı biliniyor. Senato’da çoğunluk Cumhuriyetçilerde ama Cumhuriyetçi Parti içinde Trump’ı onaylamayan ciddi bir kesim var. Temsilciler Meclisinde ise çoğunluk Demokratlarda. Ama durum böyle olmasa dahi Kongre’de şu anda ciddi bir Türkiye karşıtı hava var. Erdoğan’a duyulan tepki, ülke olarak Türkiye’ye yöneltiliyor. Son yerel seçimlerde Türk halkının yarısının Erdoğan’a karşı olduğunun görülmesi ve beş büyük şehir yönetimin muhalefetteki CHP’nin eline geçmiş olmasının Kongre’ye yansıması, Türkiye’nin sadece Erdoğan olmadığının anlatılması ve anlaşılması zaman alacaktır.
Kongre’yle ilişkiler daha da zora girebilir
Cumhurbaşkanlığı sistemine geçiş, Türkiye’de Meclis’in önemini azalttı. Ama bu Erdoğan’ın ABD Başkanının da ABD’de Kongre’ye ihtiyaç duymadan sınırsız karar alabileceği yanılgısına yol açmamalı. Dolayısıyla Trump gibi anlık fikir değişiklikleriyle tanınan bir politikacın S-400 ve F-35 konularında Türkiye’ye, Erdoğan’ın hatırı için ve damatlar diplomasisi yoluyla vereceği mesajın tek başına güvenilir olmadığı, hatta daha da zarar verebileceği açık.
Türkiye'nin muhatabı sadece Trump değil, hatta Trump’tan çok Kongre olmalı.
Ama uygulamada öyle olmuyor.
Örneğin, ismini açıklamak istemeyen kaynaklara göre, Albayrak hazır Washington’dayken Dışişlerinin de tavsiyesiyle bazı Kongre üyeleriyle görüşmek istemiş. Hem az süre kala istendiği için, hem de Paskalya haftası tatili olduğu için ancak iki senatörden randevu alınabilmiş. Bunlar Kongre’de hâlâ Türkiye ile diyaloga önem veren, örneğin sorun çıktığında Ankara’ya gelip Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşebilen senatörlerden Lindsey Graham ile Jim Risch olmuş. Ancak Albayrak, Senato’ya girişinde üst arama cihazından geçmeyeceğini, bunu Türk hükümetine ve kendisine saygısızlık sayacağını bildirmiş. Amerikalı makamlar Dışişleri üzerinden, Senato’daki protokol kurallarına göre sadece devlet ve hükümet başkanları ile dışişleri bakanlarının üst arama cihazından geçmeden binaya girdiğini, bunun yıllardır hiçbir istisnasının olmadığı açıklamasını getirmiş. Ancak Albayrak’ın protokol ekibi, Bakana gerekli kolaylık gösterilmediği için görüşmeleri iptal etmiş.
Şimdi bir AKP heyetinin ABD’ye giderek hasar tespiti ve tamir işleriyle uğraşması için çalışma yapılıyor. Hem de tam Ermeni Soykırımı iddialarının yeniden gündeme getirilmeye hazırlandığı 24 Nisan haftasında, bir zamanlar hep Türkiye’nin yanında yer alan İsrail lobisinin artık hemen her konuda Türkiye’nin aleyhinde çalıştığı bir dönemde.
Bu arada, Trump’ın damadı, Ankara’nın medet umduğu Jared Kushner’in İsrail lobisinin ABD yönetimindeki en etkili bağlantısı sayıldığını da unutmamak gerekiyor tabii.
DW Türkçe / 20.04.19