Amerikan emekçisinin sağlığı ve yoğunlaşan sömürüsü – Erinç Yeldan

Amerikan emekçisinin sağlık tehditlerine karşı kendisini güvende görmesi bir yana, düzenli bir sağlık hizmetinden dahi mahrum kalması kaçınılmaz gözüküyor.

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 14 Ekim 2020
  • 08:30

Amerika Başkanı Trump’ın Covid-19 virüsüne yakalanması ve neredeyse mucizevi bir biçimde kısa sürede sağlığına kavuşarak görevine geri dönmesi, geçen haftanın önemli başlıklarından birisiydi. Sosyal medyada yapılan paylaşımlar, Amerikan Başkanı’nın beş gün süren tedavi masraflarının yaklaşık 1.5 milyon dolara ulaştığını fısıldıyordu.

Başkan Trump da bu mucizevi tedavi öyküsünü yaklaşan başkanlık seçimi öncesinde Amerikan sağlık sisteminin gücüne övgüler düzerek lehine çevirme çabasına girmekteydi. Oysa Başkan’ın övgüler düzdüğü Amerikan sağlık sisteminin “gücünün” başta kendisi olmak üzere, son derece sınırlı bir azınlığa hizmet vermekte olduğu; nüfusun büyük bir çoğunluğunun ise asgari sağlık hizmetlerine dahi erişiminin söz konusu olmadığı bilinen bir gerçek. Küresel kapitalizmin hegemonik merkez gücünde yaşanan bu çarpıcı eşitsizliğin boyutlarını daha yakından izlemek üzere Vaşington merkezli düşünce kuruluşu Economic Policy Institute tarafından hazırlanan “Tamamlanmamış Sağlık Reformu” (*) başlıklı rapordan yararlanacağız.

EPI’nin raporu, ortalama Amerikan emekçisi için sağlık sistemine erişimin ne denli zor olduğunu çarpıcı veriler ile ortaya koyuyor. Örneğin, Amerika’da nüfusun en üst gelirli yüzde 10’unu hariç tutarak, bunun aşağısındaki yüzde 90’lık ezici çoğunluğun ortalama ücretlerini, bu kesimin sağlık sigorta prim maliyetleri ile karşılaştırırsak ortaya sağlık sömürüsünün acımasız gerçekleri dökülüveriyor.

EPI’nin bizlere sunduğu verilere göre 1999 ile 2018 arasında Amerika’da nüfusun alt yüzde 90’lık gelire sahip büyük çoğunluğunun yıllık brüt ortalama geliri 22.703 dolardan, 37.574 dolara çıkarken, ortalama sağlık sigortası prim maliyetleri 5.790 dolardan, 19.616 dolara çıkmış durumda. Toplam sigorta prim maliyetinin ortalama ücrete oranı da yüzde 25.6’dan, yüzde 51.7’ye fırlamış. Ücretlerin yıllık artışı yüzde 2.6’da kalmasına karşın, sağlık sigorta prim maliyetlerindeki artış yüzde 7.7’yi bulmuş. Daha uzun ve genel bir perspektif ile bakarsak, Amerika’da sağlık harcamalarının milli gelire oranı 1963’te 5.2 iken, bu oran 2019’a gelindiğinde yüzde 18’e yükselmiş durumda.

Bu koşullar altında Amerikan emekçisinin sağlık tehditlerine karşı kendisini güvende görmesi bir yana, düzenli bir sağlık hizmetinden dahi mahrum kalması kaçınılmaz gözüküyor.

Bu arada son bir hesaplama olarak, söz konusu yıllık 2.6 olan ortalama ücret artışının, yılda yüzde 2.5 civarında olan enflasyondan arındırıldığında, reel olarak sıfır artış içermekte olduğunu vurgulayalım. Küresel ekonominin merkezinde kapitalizmin acımasız sömürü yasaları çok açık.

(*) Economic Policy Institute: https://www.epi.org/publication/health-care-report
Cumhuriyet / 14.10.20