ABD, yoksul ve savunmasız ülkeleri bombalamaktan vazgeçmeyi reddediyor. Bir ay içinde Suriye, Irak, Somali ve Afganistan’ı bombaladı ve bu saldırıları durduracağına dair hiçbir emare yok.
My Lai katliamı
15 Mart 1968, Amerika’da normal bir gündü. Güneş parıldıyordu. Dünyanın diğer ucunda, Vietnam’da ise Amerikan Tümeni’nin Charlie bölüğü komutanı askerlerine brifing verdi ve Ernest Medina komutasındaki birlikler yaklaşık 500 silahsız Vietnamlı sivili dört saatte sistematik olarak katletti. My Lai Katliamı olarak tarihe geçen bu olayda, askerlere her bir insanı öldürmeleri, tüm evleri yakmaları, tüm hayvanları öldürmeleri ve gıda kaynaklarını yok ederek tüm kuyuları zehirleme talimatı verilmişti. Brifing alan askerlerden biri olan ve daha sonra adı tarihe geçen James Flynn “Kadınları ve çocukları öldürmemiz mi gerekiyor” diye sorduğunda “Hareket eden her şeyi öldürün” yanıtı aldığını açıklamıştı.
“Hareket eden her şeyi öldür” emri daha sonra dönemin ABD Başkanı Richard Nixon tarafından Kamboçya’nın bombalanması kararında da uygulandı. 1965 ve 1975 yılları arasında ABD ve müttefikleri, Laos, Vietnam ve Kamboçya’ya 7,5 milyon tondan fazla bomba atarak insanlık tarihinin en büyük hava saldırılarını düzenledi. Dünyanın en en savunmasız ülkelerinden biri olan Laos’u gezegenin en çok bombalanan ülkesi haline getirdiler. ABD basınının başta My Lai Katliamı olmak üzere bu ülkelerde yapılan katliamları gündeme getirmesine izin verilmesi Amerika’nın çok daha büyük savaş suçlarını gizlemesinde de önemli bir rol oynadı.
Kore saldırısı
Kore Savaşı sırasında bombardımanlar sonucu Kuzey Kore’de binaların yüzde 85’i yıkıldı. O kadar çok bombaladılar ki bir süre sonra durmak zorunda kaldılar çünkü bombalayacak hiçbir şey kalmamıştı. ABD bombardıman uçakları hedef bulamadıklarında yaya köprülerini ya da denizi bombalamaya başlamış ve bundan sıkıldıklarında barajları bombalayarak büyük sel baskınlarına neden olmuştu. Evet, Amerika yoksul ve savunmasız ülkeleri bombalamayı ve hareket eden her şeyi öldürmeyi sever. ABD rejimi Kuzey Kore’ye dokunmaya şimdilerde cesaret edemiyor çünkü nükleer silahlara sahip ve savaşabilir. ABD, Muammer Kaddafi’nin nükleer silah programını baltaladı ve fırsat bulur bulmaz Kaddafi’yi de öldürttü. Irak, kitle imha silahlarına sahip olduğu için değil, olmadığı için saldırıya uğradı.
Katliam ve göç
ABD, Soğuk Savaş’tan sonra bile yıkıcı bombardımanlarına büyük ölçüde devam etti. 11 Eylül’ün ardından bir zamanlar Sovyetler Birliği’yle savaşması için finanse ettiği Taliban’ı gerekçe göstererek Afganistan’ı bombaladı. Bu savaşta bir milyonu aşkın kişi hayatını kaybederken 37 milyon kişinin de göç etmesine neden olarak en büyük göçmen krizini yarattı. “Terörle Savaş” terörizmi aynı zamanda dünyanın en tehlikeli devlet dışı “terörist” aktörü olan IŞİD’i yarattı. Ancak ABD’liler tedirgin değil. Çünkü onlar bizi yok etmeye gelen meşhur “öteki”yi öldürüyorlar. ABD Deniz Piyadeleri’ne bağlı askerlerin çocuklarına veda etme görüntüleri internette sık sık viral oluyor.
Drone savaşları
Barack Obama ABD lideri olduğunda insanlardan her şeyin farklı olacağını hayal etmeleri istendi. Barışçıl bir başkan ve temkinli bir savaşçı olarak resmedilen Obama’ya Nobel Ödülü bile verildi. Gerçekte ise Obama, ABD’nin baş “drone” savaşçısıydı. Bazı ABD birliklerini geri getirip başta drone’larla yürütülen bir savaşla askerlerin can kaybını azaltarak ülkesinde popüler olabileceğini hesapladı ve haklıydı. Halbuki, Obama döneminde George W. Bush döneminden bile daha fazla bomba atıldı. Görev süresi boyunca birçok ülkeye 26 bin 171 bomba atılmış, bu bir yıl boyunca neredeyse her gün 72 bomba demek. Ve bunlar sadece kamuoyunda bilinen bombalamalar. Sivil ölümler ABD rejimi tarafından nadiren kabul ediliyor.
Somali hedefte
Obama’nın eski başkan yardımcısı Başkan Joe Biden da aynı misyonu sürdürüyor. Irak ve Suriye’de bir ay içinde düzenlenen saldırılar görünürde İran destekli milisler tarafından kullanılan silah depolama tesislerine yönelik yapıldı. Elbette bu ifadelerin hiçbiri güvenilir değil. ABD’nin alenen yalan söylemek ve dünyayı yanıltmak konusunda uzun bir geçmişi var. Geçtiğimiz günlerde Somali’nin de bombalanması üzerine Pentagon’un “ilk değerlendirmesi” hiçbir sivilin ölmediğini belirtmek oldu. Bu, ABD’nin yoksul ülkelere dönük düzenlediği saldırılar için standart bir iddiası. Rejimin bombalama yönergelerine göre, Pentagon’un Beyaz Saray’ın onayı olmadan yalnızca Afganistan, Suriye ve Irak’ı bombalamasına izin veriliyor. Bu nedenle, Biden’ın Somali’ye yapılan hava saldırısını kişisel olarak onayladığı aşikar. Görünüşe göre, saldırılarda Eş Şebab militan grubu hedef alındı ve bu operasyon Somali hükümetiyle koordinasyon içinde yürütüldü.
Afganistan krizi
ABD rejimi şimdilerde ise 20 yıllık bir savaşta tamamen mağlup edildiği Afganistan’da, askerlerini geri çekme kararını uygulamasına rağmen çok sayıda hava saldırısı düzenliyor. Bu kez hava saldırılarının gerekçesi ise “Taliban’a karşı Afganistan hükümetine yardım etmek”. Gelecekte daha fazla bombardıman beklenebilir. ABD rejimi bu konuda herhangi bir “ahlak” geliştirmeyecek çünkü onu durduracak herhangi bir güçlü tepki yok. ABD rejimi bombardımanları ve cinayetleri nedeniyle uluslararası kuruluşlardan çok az eleştiri alıyor. Kendi ülkesinde de daha az eleştiriyle karşı karşıya. Ancak şüphesiz bir şey var. Bu rejim “dünyanın koruyucusu” olduğu iddiasını sürdürecek. Yeryüzündeki en savaş çığırtkanı bu yönetim başka ülkelere ders vermeye, onları “insan hakları ihlalleri”nden sorumlu tutmaya ve daha çok yalan söylemeye devam edecek.
Russia Today’den çeviren BirGün Çeviri Kolektifi
BirGün / 08.08.21