2014 Para ve Kur Politikası açıklamasını yapan Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, deyim yerindeyse ‘kısa huzmeli farları’ yaktı. O da, iki ana eksene oturuyor; birincisi döviz kurunun artacağı yönündeki beklentileri kırmak. Bunun için de, kısa vadede ne kadar döviz satacağını açıkladı. İkincisi de, hem döviz satışı hem de döviz karşılıklarına (ROM) ilişkin katsayıları değiştirip, döviz kullanım oranını azaltıp TL talebini arttırmak, TL likiditesini sıkılaştırmak.
Merkez Bankası’nın yakın mesafede aydınlattığı; yıl bitene kadar kalan 1 haftada her gün en az 450 milyon dolar ocak ayında da her gün en az 100 milyon dolar satarak toplamda 6 milyar dolarlık bir satış programı açıklaması oldu.
Başkan Başçı, esneklikten çok öngörülebilirlik aşamasına geçildiğini vurguluyor; hem kısa vadeli faizlerde oynaklığı sıfıra indireceğini, hem de döviz satışında öngörülebilirlik yaratacaklarını söylüyor. Bu açıdan doğru adımlar. Ancak geç gelen bu adımların işe yarayıp yaramayacağını ayrıca tartışmak gerekiyor.
Merkez Bankası bir yandan döviz satışına yüklenirken, bir yandan da bunun etkisiyle TL’nin sıkılaşmasını sağlayacak. Ama kısa vadeli faizler de eskisi gibi salınmayacak, Banka Para Politikası Kurulu toplantılarında eskiden politika faizi saptarken, şimdi ortalama fonlama faizinin nerede tutulacağını belirleyecek. Peki, TL’nin sıkılaşması ile ne hedefleniyor? Başçı’nın konuşmasında vurguladığına göre, amaç tüketicilerin aşırı hızda borçlanmalarını önlenmesi. Başçı, bu sıkılaşmanın tüketici kredilerini yavaşlatacağı, görece ticari kredilere destek sağlayacağını düşünüyor.
Faiz koridoru değişmiyor; sadece bu koridor içinde yer alan araçların adları değişiyor: Yüzde 4.50’lik sabit faizli haftalık reponun adı ‘İstikrarlı Fonlama Oranı-İFO1’ oluyor. Yüzde 6.75’lik piyasa yapıcısı bankalara gecelik fonlama faizinin adı ‘İstikrarlı Fonlama Oranı-İFO2’ oluyor. Referans faiz olarak adlandırılan yüzde 7.75’lik gecelik borç verme faizi ise ‘Marjinal Fonlama Oranı’ olarak adlandırılıyor.
Merkez Bankası yüzde 4.50 ile 6 milyar TL verdiği haftalık repo ihalelerine bankaların katılımını yeni bir kurala bağladı. Bankalar, kendi TL
zorunlu karşılık yükümlülüklerinin sistemin toplam karşılıklarına oranının iki katı kadar teklif atabilecekler. Piyasa yapıcısı bankalar ise yine toplam 6 milyar TL’lik sınır içinde borçlanmaya devam edecekler. Marjinal Fonlama Oranı ile yapılan borçlanmalarda sınır yok.
Tüm bunlar şunu söylüyor; Merkez Bankası, faiz oranlarını yeni ambalaja sarsa da her üç kanaldan piyasaya vereceği paranın miktarını ayarlayarak ortalama fonlamayı dar bir kanalda (şimdilik %6.75-7.75) tutmaya devam edecek. Faizi artırma konusunda ise hâlâ istekli değil.
Merkez Bankası bir taraftan ihracat reeskont kredisi kullandırarak piyasaya TL veriyor, bunlardan doğan alacağını bilançoya döviz olarak yazıyor, diğer taraftan da döviz ihaleleri ile döviz satıyor. Bu yüzden net döviz pozisyonu 40-42 milyar dolarda kalıyor ve fazla değişmiyor. İşte, bu yılın ikinci yarısından başlayarak net 14.5 milyar dolar satmasına karşın TL ihtiyacının fazla değişmemesi bu yüzden.
Merkez Bankası 2014’te ihracat reeskont kredisinde kabaca 5.5 milyar dolarlık ilave daha yapacağını ilan ediyor.
Sonuçta, Merkez Bankası seçime kadar faizi arttırma eğiliminde değil, TL miktar manevraları ile likiditeyi idare edecek. Kur artışını ve de buna dair beklentileri de döviz satışları ile sakinleştirerek zaman kazanma düşüncesinde. Merkez Bankası nihai olarak kur yükselecekse de bir gecede değil zaman içerisinde, kontrollü olarak yükselsin arzusunda.
Radikal / 25.12.13