Alparslan Esmer
Mısır’da ordunun, toplumsal karışıklıkları önleyemeyen Cumhurbaşkanı Muhammet Mursi’yi ve Müslüman Kardeşler hükümetini görevden alması, anayasayı askıya alıp geçici bir cumhurbaşkanı ataması, seçimle göreve gelen bir hükümete müdahale edilmesi, tüm dünyada meşruluk tartışmaları başlattı. Başta Mısır’ın en büyük müttefiklerinden Amerika olmak üzere büyük devletler müdahaleyi darbe olarak tanımlamasa da uzmanlar bunun darbe olduğundagörüşbirliği içinde. Kahire Amerikan Üniversitesi’nde siyaset sosyolojisi profesörü olan Sait Sadık, müdahalenin yoğun bir halk desteğine sahip olması nedeniyle darbe olarak görülemeyeceğini, Mursi’yi ‘halkın görevden aldığını’ savunuyor. Bir süreliğine New York’ta bulunan Mısırlı siyasi yorumcu Sait Sadık’a bu durumun Mısır’da toplumsal kutuplaşmayı arttırıp arttırmayacağnıı, İslamcı partileri daha da güçlendirip güçlendirmeyeceğini sorduk.
PROFESÖR SAİT SADIK: “Ben bir yıl önce Cumhurbaşkanı Mursi'nin bu şekilde devam edemeyeceğini söylemiştim. Açıklamamı şu nedenlere bağlıyorum. Öncelikle devrim sonrası devlet başkanları çok kalıcı olamıyor. Bu konuda İran örneğini verdim. Bir yıl yedi ayda iki devlet başkanı değiştirdiler. Mısır'da 1952 örneği de mevcut. O dönem krallık devrildi. Yönetime geçen general sadece birkaç ay kaldı, sonra o da değişti. Mursi Müslüman Kardeşler'in eski liderlerinden biriydi. Bu kişiler yaşlı, ortaçağ zihniyetli liderler, aynı Sovyetler Birliği'ndeki Komünist Parti liderleri gibi. Mısır'ın sorunları çok büyük, toplumsa çok dağılmış durumda. 2011 devriminden sonra kamuoyu görüşü bir yıl öncesine göre değişti. Bu liderlerin bu (değişen) kamuoyuna yönelik tavrı aynı derecede modası geçmişti. İnsanları kışkırttılar ve topluma maskara oldular. Toplumun değişimini kabullenemediler. Bu tarz liderler toplumu korkuttular. 80 yıl boyunca toplum bu liderlere 'Sizler toplumun düşmanlarısınız' diyordu. Mısırlılar'ın bir başka kaygısı da bölgede, özellikle de İran, Sudan, Somali ve Afganistan'da yaşanan İslamcı devlet örnekleri oldu.”
Darbe mi?
VOA: “Siz bir siyaset sosyoloğusunuz, sizce son yaşananlar demokratik deneyimin başarısızlığı mı yoksa bir askeri müdahale mi?”
PROFESÖR SAİT SADIK: “Sokaklarda cumhurbaşkanının iyi iş yapmadığını, demokratik olmadığını söyleyen milyonlarca insan görüyorsanız, bu aksine demokratik deneyimin başarısıdır. Mursi'nin politikaları demokrasiyi değil, yalnızca kendi otokrat yönetiminin ve teokratik grubunun güçlenmesini amaçlıyordu. Devrimin hedefleri ve ilkelerine ihanet etti. Otokrat bir yönetimde kamuoyu görüşüne kulak asmazsınız, polis gücünü kullanırsınız. Biz polis devletini 2011'de ortadan kaldırdık. Bu liderler baskı politikalarını belki polis aracılığıyla değil, ama gözdağı, terörizm, dini sloganlar ve fikirler üzerinden uygulamaya kalktı. Aklınıza girerek size baskı yapmak istediler. Mısır'ın yüzde 60-66'sı genç insanlardan oluşuyor. Halkın çoğu geleneksel olarak aşırı sağ ya da sola değil, merkeze kayar. Aşırılığı sevmezler. Sonuçta bu aşırı sağcı İslamcılar ülkeyi bir yıldır yönetmelerine rağmen hiçbir vaatlerini yerine getiremediler. Muhalefetteyken iyiydiler, çünkü hiç denenmemişlerdi. Her zaman çözümleri olduğunu, çözümün İslam'da olduğunu savundular. Trafik sorunu olsun, işsizlik sorunu olsun hep ‘Çözüm İslam'da’ diye geldiler. En sonunda halk denemeye karar verdi, onda da hiçbir şey yapmadılar. Bu bir askeri darbe değil. Askeri darbe, gizli ve aniden, insanların haberi olmadan yapılır. Darbe yapan generaller demokrasiyle ilgilenmezler. Mısır'daki durum askeri darbe değil. Milyonlarca insan sokakta erken cumhurbaşkanlığı seçimi istiyordu, askeri darbe değil. Sivil itaatsizlik başlattılar, erken cumhurbaşkanlığı seçimi için 22 milyon imza topladılar. İnsanların istediği demokrasiydi. Cumhurbaşkanının işini yapamadığını düşünüyorlardı. Eğer süresini doldursaydı Mısır'ı felakete sürükleyecekti.”
VOA: “Obama yönetimi Mısır'daki müdahaleye darbe demedi, büyük olasılıkla askeri yardımı kesmemek ve askeri ilişkilerini bozmamak için. Ama güçlü bir ordunun hükümeti görevden aldığı ortada.”
PROFESÖR SAİT SADIK: “Aynı zamanda halk görevden aldı. Cezayı halk verdi. Aradaki fark burada. Bir darbe olsaydı halk seyirci durumuna düşecekti. Oysa halk burada seyirci değil, aktif olarak uyarıcı ve katılımcıdır. Mısır halkı orduyu kendi istekleri doğrultusunda yönlendirdi. Aynı zamanda eski cumhurbaşkanının milislerinin muhalefete saldırmasını önlemek için orduyu kendilerini korumakla görevlendirdi. Bu insanlar İslamcı ve kendi milislerine sahipler. Silahları var ve karşıtlarını öldüreceklerdi. Tahrir'deki barışçı göstericiler bu insanlara karşı nasıl savaşsın? Kadınlara tecavüz etmek için çetelerini gönderdiler. Amaçları kadınları meydanlardan uzak tutmaktı. Basının olayları izlemesini engellemek için gazetecilere saldırdılar. Bu Latin Amerika'da bildiğimiz, klasik darbe modeli değil. Sabah kalkınca yönetimi ele geçirmiyorlar. Mısır'da halk uzun süredir sokaklardaydı. Ordu iki gün öncesinden uyarı yaptı, ültimatom verdi, hükümetten sorunu çözmesini istedi, halkın taleplerine yanıt vermesini istedi. Cumhurbaşkanı isteneni yapmadı ve ordu da müdahale etti.”
‘Müslüman Kardeşler taşrada kuvvetli’
VOA: “Siyasal İslam Mısır'da çok kuvvetli. Mısır Müslüman Kardeşler'in doğduğu yer. Çok sayıda kişi onları yeniden seçmeye hazır. Bugün seçmenin ne kadarının onlara destek verdiği bilinmese de, bu tarz müdahaleler onları gelecekte daha güçlü hale getirebilir mi?”
PROFESÖR SAİT SADIK: “Hayır. Öncelikle denendiler. Sorunları çözeceklerini söylediler, onlara fırsat tanındı, 'çözün' dendi. Ama onlar bir şey başaramadı. Taşrada çok kuvvetli bir oy mekanizmasına sahipler. Mısır'da kırsalda halkın yüzde 40'ı yoksulluk düzeyinin altında yaşıyor ve okuma yazmaları yok. Bir de buna siyasi ve kültürel cehaleti ekleyin. Seçimlerde ya hile yapılıyor ya da yanlış mesajlar veriliyor. Bir köyde seçim merkezine gidiyorsunuz, okuma-yazma bilmeyen, cahil bir kadın oy vermek için yardım istiyor. Mesela referandumda ona anayasa için evet ya da hayır oyu verip vermeyeceği soruluyor. Kadın da 'Kahire'den, cumhurbaşkanından gelen her şeye daima evet deriz' diye yanıtlıyor. Bu Mübarek döneminde de böyleydi. Bu insanlar anayasanın ne olduğunu bile bilmiyor. Müslüman Kardeşler de bu ortamda taşrada organize oldu. Müslüman Kardeşler'e gelen oyun kırsaldan gelmesinin nedeni bu. Kahire'deki Rabael Adeviye Camisi dışında Mursi'yi destekleyenler Müslüman Kardeşler tarafından otobüslere doldurulup Kahire'ye götürülüyor. Çünkü kentlerde tutunacak sosyal tabana sahip değiller. Devrik Cumhurbaşkanı Mursi ve onun anayasası Kahire'den oy almadı. İslamcılar kentlerde başarı gösteremediler, yalnıza taşrada başarılı oldular. Halkın yüzde 58'i kırsalda yaşıyor, kentlerdeyse yüzde 42. Buna rağmen İslamcılar taşrada destek kaybediyor, halk onlardan kuşku duymaya başladı. Taşradaki birçok il Müslüman Kardeşler'e karşı ayaklandı. Mursi'nin kazanmasının nedeni liberallerin bölünmesinden. Eğer liberaller tek lider altında birleşseydi, onlar için daha kolay olurdu.”
VOA: “Ordunun müdahalesinden önce de Mısır halkı içinde kutuplaşma vardı. Şimdi bu kutuplaşmanın artacağını düşünebilir miyiz?”
PROFESÖR SAİT SADIK: “Bu köylülere, küçük çaplı hareket eden militanlara, milislere bağlı. Orduya, polise ve topluma karşı koymak için çok küçükler. Güven kaybettiler. İslamcılar'ı destekleyenler militan, ideolojik insanlar. Mısır siyasetinde ideoloji azalıyor. Niye insanlar Mursi'yi desteklesin? O hiçbir şey yapmadı, sorunları çözmedi. Mursi'ye destek verenler aşiretçi ve dini duygulara sahip olanlar.”
VOA: “Sizce sorunlar yeni hükümetle çözülür mü, yoksa onlar da mı denenecek?”
PROFESÖR SAİT SADIK: “Yeni hükümet en azından halkın güvenine sahip. Daha çeşitli çevrelerden temsil edilecek, daha teknokrat üyeleri olacak. Bu kişiler belli bir güveni temsil ediyor, bir kuruma bağlı değiller. Halk onlara güveniyor ve işbirliği yapacak. Mursi hükümetine bakarsanız onlar halkı temsil etmiyordu. Tüm bakanlarına isyan edildi. Kültür Bakanlığı çalışanları bakanlarına isyan etti. Aydınlar ona isyan etti. Mursi 17 vali atadı. Bu kişiler Müslüman Kardeşler'in adamıydı. Luksor Valisi'ne bakın. Turistleri öldüren terör örgütünün üyesi, Mısır turizmi için en önemli kentlerden birinin valisi oluyor. Halk ve turizm şirketleri buna isyan etti. Avrupa Birliği tehdit etti.”
‘İslamcılar arasında ideolojik bağ var’
VOA: “Körfez bölgesindeki birçok Arap ülkesi, müdahaleyi kabul etmişe benziyor. Buna Müslüman Kardeşler hükümetine geçmişte destek olan Katar da dahil. Bu çok önemli bir politika değişikliği. Tek sert açıklama Türkiye'den geldi. Türk Dışişleri Bakanlığı darbenin ertesi günü yayınladığı açıklamada, 'Mısır Silahlı Kuvvetleri'nin Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’yi görevden uzaklaştırması ve anayasayı askıya alması ile son derece hassas ve endişe verici bir aşamaya ulaşmıştır' denildi. Türk hükümetinin kaygısı ne burada?”
PROFESÖR SAİT SADIK: “İslamcılar arasında ideolojik bir bağ var. Tunuslu İslamcılar da aynı derecede kaygılı, çünkü kendi başlarına da böyle şeyler gelebileceğini düşünüyorlar. Tunus'ta da Mısır'daki gibi cumhurbaşkanının ve İslamcı Parti'nin görevden alınması için imza toplayan bir hareket var. Türk hükümeti de Taksim'de çok büyük bir ayaklanma yaşadı. Bunun Mısır'da işe yaradığını gördüğünüzde, Türk halkı için de bir model oluşturabilir. 'Mısırlılar yaptı, biz niye yapmayalım?' diyebilirler. İnsanlar birbirlerinden öğreniyor. Türk hükümetinin kaygı duyması normal, çünkü karşılarında başarılı bir direniş modeli var. Hükümet destek kaybettiğinde, karşı koyma ve muhalefetle yüzleştiğinde, başkalarının isyanının başarıya ulaştığını gördüklerinde bundan memnun olmayacaklardır. Çünkü kendi başlarına da gelebilir.”
VOA: “Sizce Türkler’in Gezi protestolarında siyasi talepleri mi vardı?”
PROFESÖR SAİT SADIK: “Hayır, ama en azından Tahrir'deki (2011) bazı taktikleri kendilerine uyarladılar. Meydan okudular. Elektronik medyayı başarılı bir şekilde kullandılar. Mesajlarını yaydılar. Birincisinde başarılı olmazsanız, bir daha, bir daha denersiniz. Belki ikinci, üçüncü daha iyi olur. Biz sivil itaatsizliği daha önce çok denedik. Başta olmadı. Ama ikincisi daha iyiydi, üçüncüsü mükemmeldi, dördüncüsü de çok iyiydi.
VOA: “Tahrir dünyada kalıcı izler bıraktı o halde?”
PROFESÖR SAİT SADIK: “Brezilya'ya bakın. O kadar uzakta olmasına rağmen onlar da aynıydı. Tüm dünyada halklar hükümetlerine güvenlerini kaybetti. Devletlerinin sadık ve samimi olduğuna inanmıyorlar. Doğal olarak hükümetler de birbirlerine karşı bir bağ hissediyor. Bir cumhurbaşkanının görevden alındığını gördüklerinde hoşlarına gitmiyor. Belki sonra sıranın kendilerine geleceğini düşünüyorlar. Bu durumda başarılı olmasına engel olmak için her türlü direnişi önlemek için ellerinden geleni yapıyorlar. Bu şekilde başkalarının da örnek almasına engel olmaya çalışıyorlar. Ama bunları yapabilmek için uygun sosyoekonomik koşullara sahip olmanız gerek.”
VOA: “Ne zaman Mısır'a döneceksiniz?”
PROFESÖR SAİT SADIK: “25 Temmuz'da.”
VOA: “Döndüğünüzde nasıl bir Mısır görmeyi umuyorsunuz?”
PROFESÖR SAİT SADIK: “Geçiş sürecinin sağlam temeller üzerinde kurulacağını umuyorum. Öncelikle anayasa. Liberal anayasa olmalı. Laik ve insan hakları merkezli olmalı. 21. Yüzyıl'a uygun olmalı. Ortaçağ anayasası olmamalı. Bu da hükümetle halk arasında güven doğuracaktır. Bu hükümetin Müslüman Kardeşler'in değil, halkın hükümeti olduğunu hissetmeliler. Bu da bizi doğru yola sokar.”
amerikaninsesi.com / 17.07.13