Salgın ve antikapitalist mücadelenin önemi

Yaşamak ve yaşatmak için tek seçenek işçi sınıfının iktidarını kurma yolunda hızlı adımlarla ilerlemektir.

  • Mücadele postası
  • |
  • Güncel
  • |
  • 11 Nisan 2020
  • 14:17
ikon

Tarih bir kez daha sınıfımızı göreve çağırıyor. Koronavirüs salgını emperyalist kapitalist sistemin tüm açmazlarını gözler önüne seriyor. 1990’lı yıllarda Sovyetler Birliği’nin yıkılışı ile birlikte yeni dünya düzeni ilan edilmiş, egemenlerin akıl hocaları kapitalizmi “ebedi düzen” diye yutturmaya çalışmışlardı. Şimdi kapitalizmin sonuna doğru geliyoruz. Ancak kapitalizm kendi ile birlikte yeryüzünü, canlı yaşamını da son sürat yok oluşa sürüklüyor. Koronavirüs salgını bağlamında yaşananlar son somut örneği oldu.

Sağlık sisteminin piyasaya açılıp ticari hizmet haline getirilmesi, bilim dünyasının kapitalist tekellerin egemenliği altında bulunması, insan yaşamına giren virüslere karşı sistemin çözüm üretme niyetinden uzak olduğunu gösterdi. Nasıl ki açlığa ve yoksulluğa kalıcı çözümler bulmak yerine şükretmeyi vaaz ediyorlarsa, koronavirüs ile yaşamayı da vaaz ediyorlar. Kapitalist devletler koronavirüs için çözüm aradıklarını söylüyorlar. Ancak onların neleri çözdüğünü tarih bize çok iyi gösteriyor. Bir yanda küçük bir azınlık servet biriktirmeye devam ediyor, öbür yanda insanlar açlıktan ölüyor. Hangi kapitalist devlet çözümü kolay olan açlığı ortadan kaldıracak tedbirler aldı?  En fazla yaptıkları burjuvaziyi “hayırsever” gösteren yardım kampanyalarıyla göz boyamak ve insanlara şükretmeyi telkin etmektir.

Kapitalist devletlerin koronavirüse karşı mücadelelerinin mantığını en iyi burada görebiliriz. Açlığı ortadan kaldırmayanlardan, koronavirüs salgınına kesin çözüm bulmalarını beklemek, ölüden gözyaşı beklemeye benzer. İlaç tekelleri ve onlar için çalışan “bilim” insanları, koronavirüse karşı kalıcı bir çözüm mü üretecek, yoksa ilaç sanayisi için yeni bir pazar mı oluşturacaklar? Kapitalizmin mantığında, “gölgesinden yararlanamayacağı ağacı kesmek” vardır. Yani gölgesi para kazandırmadığı için ağacı kesmek kapitalist bir yasadır. Toplumun emekçi kesimlerine de koronavirüs ile yaşamayı öğreterek bunu bir rant alanına çevirmek de kapitalizmin mantığına uygundur.

Nasıl ki kanserle yaşamayı ve ölümü beklemeyi toplumlara kabul ettirdilerse, koronavirüs ile yaşamayı da kabul ettirmek isteyecekler. Kapitalizm, milyonlarca insana ilaç satarak, kendisine yeni bir rant alanı açacak. Tek sorun, kapitalizmin bu illete hazırlıksız yakalanmasıdır. Onları telaşlandıran da budur. Çünkü açlık toplumun sadece ezilen tabakasının sorunudur. Ancak koronavirüs zengin ve fakir ayrımı yapmadan yayılıyor. Elbette zenginliği ellerinde bulunduranlar çok kısa zamanda kendi yaşamlarını garantiye alacak korunaklı alanlara özel doktorları ile çekildiler. Ancak yaşamak için çalışmaktan başka seçeneği olmayanlara “ellerinizi yıkayın, maske takın, sosyal mesafeyi koruyun” diyerek üretimi devam ettiriyorlar. Çünkü kapitalizmin ayakta kalması için işçi sınıfı ile emekçilerin üretime devam etmeleri şarttır. Tam da bu yüzden kapitalist devletler, işçilerin sağlığını hiçe sayarak fabrikaların kapanmasına izin vermediler. Bir sınıf, en kısa zamanda korunaklı ve güvenceli alanlara çekilirken, milyonlarcamıza ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye çalışıyorlar. İşte kapitalizmin doğası budur.

Kapitalizmin işleyiş çarkını kırmadan, açlığa olduğu gibi koronavirüs salgınına karşı da kesin çözümler bulamayız. İşte bu yüzden toplumsal mücadelemizde kapitalizmi yıkma yolundan bir milim bile şaşmadan ilerlemeliyiz. Canlı yaşamını kapitalist çürüme ve yok oluştan kurtarıp, sağlıklı bir dünyayı inşa etmek için tarih bizi göreve çağırıyor. Eğer biz tarih sahnesine çıkmazsak, insanlık ve canlı yaşamı için nefes alacak bir dünya kalmayacak. Yaşamak ve yaşatmak için tek seçenek işçi sınıfının iktidarını kurma yolunda hızlı adımlarla ilerlemektir.

B. Ufuk