Son aylarda tekstil sektöründe işten atma saldırısı yoğunlaştı. Tekstil işçisinin emeğini yoğun olarak sömüren tekstil kapitalistleri, bu yılın ilk altı ayında yüzde 400’lere varan kâr rekorları kırarak yıl sonu hedeflerine ulaştıklarını mutlulukla açıklamışlardı. Ancak bugünlerde sektördeki “durgunluğu” bahane ederek işten atama saldırısını başlattılar.
Gaziantep, Urfa, Malatya, Trakya, Denizli, Bursa gibi tekstil sektörünün ağırlıklı olduğu bölgelerde yakın zamanda binlerce tekstil işçisi işten atıldı. Yüksek hammadde fiyatlarından kaynaklı son aylarda özellikle iplik, dokuma ve boyahane bölümleri neredeyse durma noktasına gelmişti. Bunun sonucunda işten atama saldırısı ile birlikte birçok fabrikada işçiler ya ücretsiz izine ya da yıllık izine çıkartıldı. Yine her yıl zam dönemi geldiğinde “iş yok” yalanının arkasına saklanan kapitalistler, bu kez “küçülme” bahanesiyle tekstil işçilerine köleliği dayatıyor.
Sektörün temsilcileri “tedirgin”, fatura işçilere!
Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) verilerine göre, perakende satış hacmi tekstil, giyim ve ayakkabı sektöründe yıllık yüzde 5,1, aylık ise yüzde 2,4 geriledi. Tekstil kapitalistleri, yılın ikinci yarısı için “tedirgin” olduklarını belirtiyor ancak faturayı işçilere kesiyor.
TOBB Hazır Giyim ve Konfeksiyon Meclis Başkanı Şeref Fayat, işten atmaların gerekçesi olarak asgari ücret artışının yaratacağı maliyetler olduğunu açıkladı. Resesyon nedeniyle talebin ucuz ürüne yönelik olduğunu da belirten Fayat, “Sektör olarak aldığımız basit işleri bile Bangladeş, Pakistan, Çin gibi ülkelere kaptırdık” dedi. Pandemi döneminde tedarik zincirinde yaşanan sorunlardan dolayı Türkiye’deki sermayedarlar bunu fırsata çevirmiş ve siparişler büyük oranda Türkiye’ye kaymıştı.
Tekstil sektöründe önümüzdeki günlerde işten atmaların artacağını itiraf eden bir diğer sektör temsilcisi Denizli Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Selim Kasapoğlu ise, “Yılbaşı öncesi firmalar yeni maliyetlerle karşılaşmamak için çalışan sayılarını azaltıyorlar. Tekstil sektöründe istihdamda gerileme göreceğimiz kesin” diyerek işten atma saldırısında şimdiye kadar artıcıların yaşandığını asıl depremin önümüzdeki günlerde olacağını açıkladı.
Ayrıca Ukrayna krizinden Avrupa’nın çok doğrudan etkilenmesi, yaşanan enerji krizi ile birlikte tekstilde yaşanan talep azalması sonucu ihracatını çoğunlukla Avrupa ülkelerine yapan Türkiye tekstil sektörü de olumsuz etkilenmiş durumda.
Kapitalist sömürü düzeni yarattığı çok yönlü krizin bedelini işçi sınıfına en ağır biçimde ödemeye devam ediyor. Kapitalistler her zamanki gibi işçileri günah keçisi olarak ilan ediyor ve faturayı işçilere ödeterek kârlarından hiçbir koşulda ödün vermiyor. Gelinen yerde düşük ücret ve az işçi çalıştırarak yüzde yüz performans beklemek tekstil kapitalistlerinin temel politikası haline gelmiştir. Böylece kapitalistler, bir taraftan işçilere köleliğe dayatırken, diğer yandan tensikatları devreye sokarak krizin faturasını işçilere ödetiyor.
İşten atmalar yasaklansın!
Tekstil kapitalistleri pandemide işçileri ölümüne çalıştırarak, dahası çalışma koşullarını daha da ağırlaştırarak ve hakları gasp ederek büyüme ve ihracat rekorları kırdılar. Şimdilerde ise “durgunluk” ve “yüksek maliyet” gerekçelerinin arkasına saklanarak işçileri kapı önüne koyuyor.
Sermaye iktidarı tarafından teşviklere boğulan kapitalistler, devletten her türlü kaynak ve teşvik almalarına rağmen yine de doymuyor. Her zaman daha fazlasını istiyor. İşçileri makine parçasından daha değersiz gören bu sömürücü asalaklar, işçileri bir mendil gibi kullanıp atıyor. Dahası işten attıkları işçilerin ihbar ve kıdem haklarını ya kırpıyor ya da tamamen gasp ediyor.
Tekstil işçilerinin meydanı boş bırakıldığını gören kapitalistler, pervasızlıkta sınır tanımıyor. Kapitalist düzende sermayedarların tavrını belirleyen şey, işçi sınıfının örgütlü mücadele gücüdür. İşçiler mücadele sahnesinde ne kadar güçlü iseler kapitalistler de bir o kadar kendilerini frenlemek zorunda kalır. Tersi bir durumda ise işçilerin elinde avuncunda ne varsa alır ve çıplak köleliği dayatır. Tekstil işçilerinin şu anki mevcut tablosu pek iç açıcı görünmüyor. Son aylarda binlerce tekstil işçisi işinden oldu ve haklarına el konuldu fakat bu saldırıları geri püskürtecek bir mücadele iradesi ortaya konulamadı. Ayrıca saldırıları sessizlikle karşılamak daha büyük saldırılara kapı aralamaktadır. Halihazırda sektör temsilcilerin açıklamaları da bunu kanıtlar niteliktedir. Bir de sektördeki yetkili sendikaların bu saldırılar karşısında kayıtsız kalmaları ve kılını bile kıptırtmamaları işçileri daha da edilgen bir konuma itmektedir.
Tekstil işçilerine reva görülen bu insanlık dışı koşulları ancak işçilerin örgütlü gücü değiştirebilir. Tekstil işçilerinin üzerlerindeki kara bulutu bir an önce dağıtmaları için yapılması gerekenler bellidir. O da tabandan örgütlü sınıf birliğini sağlayarak işten atma saldırılarına karşısı mücadeleyi yükseltmektir.