120 bini aşkın metal işçisini kapsayacak ve aslında Türkiye işçi sınıfının bundan sonraki çalışma ve yaşam koşullarını belirleyecek olan, sermayenin en örgütlü ve azılı grubu olan MESS ile yapılacak toplu sözleşme görüşmeleri gelip çattı. 2015 yılında metal işçisinin sendikalı olan büyük bir kısmının, toplu sözleşme ve işbirlikçi sendikal düzenin temellerini sarstığı toplu sözleşme görüşmelerinin 2017 ayağı için yetkiler alındı. Türk Metal, Birleşik Metal-İş ve Çelik-İş sendikaları tarafından “temsil” edilecek metal işçilerinin sözleşmeden beklentileri ise geçen sözleşmelere nazaran daha büyük. Çalışma, dolayısıyla da yaşam koşullarının gittikçe köleleşmesine karşı 2015’te Metal Fırtına ile doruğa ulaşan metal işçisinin öfkesi bu sözleşme döneminde de -kendini henüz dışa vurmasa da- artarak devam ediyor.
2015 yılında ve sonrasında yaşananlar metal işçilerine moral ve çeşitli düzeylerde geçici haklar getirdi. Sonraki iki yıl içinde sermayenin çok yönlü ihtiyaçları doğrultusunda işçilerin kazanımları siyasal atmosferin yardımı ile kısa sürede biçildi.
Bu koşullar altında görüşmeler yakında başlayacak. Görüşmelerin hemen öncesinde metal işçisinin yansıttığı hava ve sermaye cephesinin kendini diken üstünde hissetmesinden dolayı sendikalar, işçileri etkisi altına almaya çalışmaya erkenden başladı. TİS hazırlığı adına göstermelik oyunlar ve açıklanan taslaklarla metal işçisi, sendikaların işbirlikçi-icazetçi iradelerine yedeklenmeye çalışıldı. Sermaye cephesi tedbiri elden bırakmadan fabrikalarda kıyımlara gitti, gitmeye devam ediyor. 2015 öncesinde yaratılan düzeni yeniden tesis etmenin yollarını arıyor. Sermaye OHAL ve sendikalara hakim anlayışları da bu amaçları doğrultusunda seferber ediyor.
Sermayenin tüm çabaları karşısında bir sınıf olarak metal işçisi hâlâ bir bütünlükten ve hazırlıktan yoksundur. Bu yoksunluk aşıldığında önemli eşiklerden biri olan sözleşme görüşmelerinde belirleyici olan, metal işçisi, dolayısıyla tüm işçi sınıfı olacaktır. Kendiliğinden tepkilerle sermayenin amansız saldırılarına karşı hamleler gerçekleştirip günlerce fabrikaları zapt etse de metal işçisinin kazanmasının ve yaşam koşullarını ileri düzeye çekebilecek talepleri elde etmesinin yolu örgütlülükte, bir sınıf olarak hareket etmesinden geçmektedir. Metal Fırtına ve sonrasında gerçekleşen ve sermayeyi sarsan çıkışlar, kazanmak için tek başına yeterli değildir. Zira kazanmak için daha fazlası gereklidir. Kazanımın anahtarları ise sınıfın kendi deneyimlerinde saklıdır.
Fırtına günlerinde gördük ki birlikte karar almak, hareket etmek kazanıma giden yolun temel ayağıdır. Metal işçisi ne kadar birlik olursa o kadar kazanıma yakın olacaktır. 29 Ocak grev yasağı karşısında Birleşik Metal-İş bürokratları, metal işçilerinin grev yasağını tanımama tutumuna “söz , yetki, karar” hakkı tanımayarak, devletin gayri-meşru saldırısına meşruluk kazandırdı. Fakat Metal Fırtına’da inisiyatifin işçilerde olması durumu değiştirdi. Grev yasaklarına rağmen binlerce işçi onlarca fabrikada yasadışı grev yaptı. Yine önümüzdeki süreçte dikkate alınması gereken husus “söz, yetki, karar” anlayışı ile hareket ederek, inisiyatifi bürokratların eline bırakmamaktır.
Sermayenin işçi sınıfı içerisindeki Truva atları olan sendika ağalarına karşı da tedbir elden bırakılmamalıdır. Yıllanmış bu bürokrat takımı işçi sınıfını aldatmakta alabildiğine maharetli hale gelmiştir. Yalandan toplantı, etkinlik vb. ile işçilerin bilincine kendi hedeflerini yerleştirip, sonra da oylamaya sunup boyun eğmeyi sınıfın “gericiliğine” mal ederler. Son yıllarda yaşananlar bu temeldedir. Hep beraber oylama yapmak inisiyatifin işçilerde olduğu anlamına gelmez. Ancak işçilerin kendilerini ifade ettikleri fabrika/bölüm komitelerinin varlığı, işçi inisiyatifinin göstergesidir. Eğer fabrikalarda komiteler yoksa, orada demokrasi de yoktur.
Metal Fırtına’nın hemen dinmemesinin sebeplerinden biri de komitelerdir. Her ne kadar bilinç-örgütlülük düzeyi açısından yeterli olmasa da bu komiteler işçilerin ortak hareket edip, kararlar almasının mekanizmaları olmuştur. Bugünün sorunu bu komiteleri tekrar kurup bilinç ve örgütlülük düzeyini yükseltmektir.
Kazanımın anahtarı ise şanlı Greif Direnişi’nin derslerindedir. Greif işçilerinin fabrikanın başından sonuna kadar kurulu olan ve işleyen komiteleri hem işçilerin eğitimi ve bilinçlenmesinin hem de ortak hareket etme yeteneği kazanmasının pratik ayağına dönmüştür. Bu komitelerin varlığı, hazırlığı ve işlerliği sayesinde gerek sermayenin gerekse sendikal bürokrasinin tüm ayak oyunları bertaraf edilmiştir. Bu komitelerde edinilen bilinç ile 60 günlük dillere destan bir işgale imza atılmıştır. İşçilerin birliğini bozamayan, direnişi dağıtamayan sermaye, sendikal bürokrasi ve hükümet çözümü polis baskınında, zora dayalı müdahalede bulmuştur. Çünkü işçiler nezdinde ne onları bölme oyunları ne de direnişe başkaca zarar verme hamleleri sökmüştür. Bu sayede tarihe mal olacak nitelikte bir direniş olmuş ve Greif’te taşeron köleliğine son verilmiştir.
Metal Fırtına’da işçilerin karşısına çıkan da buydu. Sermeyenin, devletin ve sendikal ağaların ayak oyunları… Bunlarda belli ölçülerde başarılı da oldular. Ancak fabrika/bölüm komiteleri ve bu komitelerin Fabrikalar Arası Koordinasyon türünden bir ortaklaşması sağlandığında, ancak fabrikaların bireysel hareketi yerine bir bütün olarak hareket edebilecek yeteneğe kavuşulduğundadır ki sermayenin tüm oyunlarını boşa düşürecektir. Böylesi bir hazırlık metal işçisine gereklidir.
İşçi sınıfı gücünü dayanışmadan, birlikten, ortak mücadeleden alır. Zafere kadar direnmesindeki en büyük etkenlerden biri dayanışmadır. Kavel Direnişi’nin işçi sınıfına grev hakkını armağan etmesi dışarıdan emekçilerin, işçilerin kuvvetli dayanışması sayesinde mümkün olmuştur. Greif işgalinin 60 gün sürdürülmesinde yine toplumun farklı kesimlerinin desteği, sınıf dayanışması önemli bir etkendi. Metal Fırtına’da ise devletin müdahalesiyle, dayanışmanın, sınıfın ve toplumun farklı kesimleri ile kaynaşmanın önü kesildi. Bu, direnişlerin soluksuz kalmasını sağladı. Metal işçisi her daim sınıfın ve toplumun ezilen kesimleri ile dayanışma içerisinde olmalıdır. Çünkü kazanımların kendisi sadece metal işçisine değil tüm işçi sınıfına mal olacaktır. Sermayenin saldırılarını göğüsleyebilmenin yolu sınıf dayanışmasını güçlendirmekten geçmektedir.
Yaşanan deneyimler, bizlere kazanmak için gerekli olanın komiteler olduğunu göstermektedir. İşçilerin “söz, yetki, karar” hakkının hakim olduğu, sendikalardan bağımsız bölüm/fabrika komiteleri kazanmaya giden yolun fenerleri olacaktır. Komiteler, sözleşme sürecinin gidişatına işçiler lehine yön vermenin aracı olmalı ve bu süreçte pişmeli, deneyimli hale gelmelidirler.
Bu konudaki en belirleyici sorumluluk ise sınıf devrimcilerine düşmektedir. Bu komitelerin tek başına işçiler tarafından kurulup-işletilmesi, deneyimlerden edindiğimiz üzere yeterli olmamaktadır. Bu sayede işçilerin bilinci ancak bir düzeye kadar ilerleyebilmektedir. Metal Fırtına’da olan buydu ve kazanmak için işçilerin tek başına komitelerde olması yeterli değildi. Bu komitelere müdahale edecek, işçilerin hareketini ileriye çekip sınıfın tamamına mal edebilecek olan sınıf devrimcileridir. Greif Direnişi’nin bu açıdan her zerresi ile örnek alınması gerekir. Diğer direnişlerden ayrılan yanı da budur. Sınıf devrimcilerinin Greif’teki rolü, metal işçisini zafere götürecek roldür. Metal işçisinin görkemli hareketi ancak bu şekilde kalıcı kazanımlara yürüyecektir.