İşçi sınıfının güvencesi:

Taban örgütlülüğüne dayalı mücadele

İşçi ve emekçiler insanca yaşamak istiyorsa, bunu gerçekleştirebilmelerinin olmazsa olmaz ön koşulunun taban örgütlülüğü yaratarak mücadele etmek olduğunu göz ardı etmemeliler.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 16 Kasım 2024
  • 08:00

Varlık koşulu CHP’li belediyeler olan Genel-İş’in imzaladığı yeni satış sözleşmeleri sınıfın güncel sorunlarından biri. İşçi sınıfının öz örgütlülüğü olan sendikanın, varlık koşulunun patron olması çelişkili bir durum, ama bir gerçeklik. İstisna sayılabilecek bazı örnekler vardır belki, ama CHP’li belediyelerin neredeyse tümünde DİSK’e bağlı Genel-İş sendikası yetkili. AKP’li belediyelerde ise Hizmet-İş sendikası yetkili. Bu somut durumda işçiler sadece sendikaya aidat ödeyen birer üye durumunda. Böyle olunca da üye olduğu sendika, patronu olan partinin çıkarı gereği hiç tereddüt etmeden satış sözleşmesini imzalıyor. Çünkü satış sözleşmesini imzalamasını engelleyecek tabana dayalı örgütlü bir güç yok.

Satış sözleşmelerinin imzalanmasını engelleyecek, imzalansa bile geçersiz kılacak güç ise işçilerin taban örgütlülüğünden başka bir şey değil. İşçi için çözüm sendikadan istifa etmek değil, sendikayı sınıfın öz örgütü olarak sahiplenmektir. Sahiplenme ise taban örgütlülüğü kurmakla mümkün. Yani işçi “aidat ödediğimiz sendika bizim için bir şey yapmıyor” olgusuna takılmamalı. Sendikanın üyesi olmakla yetinilirse, sendikaya sadece aidat ödenir. Oysa işçiler üyesi oldukları sendikada taban örgütlülüğü oluşturursa sendika üyesi olmanın ötesine geçer.

***

Taban örgütlülüğü soyut bir kavram değil. Kimse sorumluluk almazsa soyut bir kavram olarak kalır. Ama sorumluluk alan ve sorumluluğunu yerine getiren işçilerle taban örgütlülüğü somut bir hal alır. Her şeyi sendikadan bekleyen işçiler taban örgütlülüğü oluşturmaz. Bir öz örgüt olarak sendikayı sahiplenen işçi bürokratlardan çözüm beklemez, taban örgütlülüğünü yaratarak sorumluluk alır.

Bir işin sorumluluğunu almak doğal olarak ek işler çıkaracak: Bildiri dağıtmak, toplantılar yapmak, bu bilinci diğer işçilere taşımak gibi… Ama kapitalistler için bir ömür günde 8 saat çalışan işçinin, kendisi ve sınıfı için “ek işerler” yapmasından daha doğal ne olabilir ki? Zira işçiler, ancak bunu başarabildiğinde sendikaları bürokratik kastın hakimiyetinden kurtarabilir.  

Satış sözleşmeleri bir kez daha ortaya koydu ki, işçi patron için harcadığı emeğin dışında kendisi, çocukları ve ailesi için de emek harcamak zorunda. İnsanca yaşamak, dilenmekten farksız beklemekle değil, emek harcamakla, mücadele etmekle mümkün. Taban örgütlülüğünün en basit tanımı; işçinin kendisi ve parçası olduğu sınıf için sorumluluk üstlenerek emek harcamasıdır.

Özcesi işçi ve emekçiler insanca yaşamak istiyorsa, bunu gerçekleştirebilmelerinin olmazsa olmaz ön koşulunun taban örgütlülüğü yaratarak mücadele etmek olduğunu göz ardı etmemeliler. Taban örgütlülüğü ise, o örgütlülük içinde yer alacak işçilerin, emekçilerin sorumluluklarını yerine getirmesiyle mümkün.

H. Ortakçı