Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan 9. Yargı Paketi taslağının önümüzdeki ay Meclis’e getirilmesi bekleniyor. Paketin taslağında yer alan bazı maddeleri saray medyası şimdiden gündeme getirdi. Anayasa Mahkemesi (AYM) kararlarını hiçe sayan maddeler de içeren 38 maddelik taslakta en dikkat çekeni “yeni tip casusluk suçları” hakkında düzenlemelerdir. Buna göre Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) tarif edilen “casusluk”, “ajanlık”, tanımına “etki ajanlığı” da eklenecek. Oluşturulan yeni suçlama, birçok gazetecinin de tutuklanmasına sebep olan ve kamuoyunda “Sansür yasası” olarak bilinen “halka yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçu”nun devamı ve daha kapsamlısıdır.
9. Yargı Paketi taslağında yer alan “Etki ajanlığı” maddesinin ayrıntılarını ANKA paylaştı. Buna göre “...devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda Türk vatandaşları veya kurum ve kuruluşları ya da Türkiye’de bulunan yabancılar hakkında araştırma yapan veya yaptıranlar hapis cezası ile cezalandırılacak.”
Son derece muğlak, her tarafa çekilmeye müsait ifadelerden oluşturulan bu madde Meclis’ten geçerse sosyal medyada paylaşılan her fikir, yorum, haber ya da gazetecilerin araştırmasına konu olan her türlü sorun ve gündem “kara propaganda” veya “ajanlık” suçlamasıyla karşı karşıya kalacak. Örneğin Türkiye’de yaşayan göçmen işçiler hakkındaki bir araştırma veyahut yazı “devletin çıkarları ile uyuşmuyor” denilerek hapis cezası ile cezalandırılmak istenecek. Haberin ya da paylaşımın “kara propaganda” olduğuna kimin, neye göre nasıl karar vereceği ise muğlak bırakılmış. Zaten keyfi ve fiili uygulanan tutuklama ve sansür terörü bu ‘elastiki’ madde ile TCK’ya dayandırılabilecek.
Haziran Direnişi sırasında Taksim Dayanışması’ndan çok sayıda kişiye “etki ajanlığı” suçlaması yöneltilmişti. “Etki ajanı”, siyasi literatürde “toplumun karar alma ve düşünme süreçlerini yabancı istihbarat örgütlerinin desteğiyle yöneten kişi” olarak tanımlanıyor. Dolayısıyla suçun oluşması için kişinin, yabancı bir devlet veya organizasyonun “stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda” hareket ettiğinin ispatlanması gerekir. Ancak maddede buna neye göre karar verileceği yine muğlak bırakılmış.
Düzenleme sosyal medyaya yönelik saldırılar da içeriyor. Ekonomik, toplumsal, “kamu düzenini bozacak” paylaşımların bu düzenleme kapsamında takibe alınacağı belirtilirken paylaşımların neye göre “casusluk” suçları içereceği de muğlak bırakılmış. Bu kadar belirsizliğin hakim olduğu koşullarda AKP-MHP iktidarının aleyhine olan her şey “casuslukla” suçlanabilir.
MİT’in ajan arayışı
Öte yandan son haftalarda MİT üniversitelerde “kariyer” ve 23 Nisan’da ilkokullarda düzenlediği etkinliklerle ajan arayışlarını hızlandırdı. Söz konusu etkinliklerde “vatan hainliği”, “milli güvenlik”, “terörizm” gibi kavramlar kullanılarak gençler “profesyonel ajan” olmaya teşvik ediliyor. Çocuklara yönelik etkinliklerde ise “ajanlık” şirin gösterilmeye çalışıldı. MİT aynı zamanda sosyal medya hesabından “Casusluk nedir?” isimli bir video paylaşarak toplumda şüpheli görülenlerin kendilerine bildirilmelerini istedi. Toplumda güvensizliği ve kutuplaşmayı derinleştiren bu tür girişimler, 31 Mart hezimetiyle meşruluğunu yitiren AKP-MHP iktidarının demokratik hak ve özgürlüklere yönelik saldırılarına önden kılıf uydurma çabalarıdır. Gayrı meşru rejim zorbalığı arttırarak yola devam etmeyi tasarlıyor.
“Etki ajanlığı”na benzer düzenlemeler Gürcistan, Rusya, İngiltere, ABD gibi “demokrasi” kırıntılarının bile kalmadığı, söz, basın örgütlenme hakkından bahsetmenin mümkün olmadığı ülkelerin yasalarında yer alıyor ya da tepkilere rağmen konulmak isteniyor.
AKP-MHP iktidarı, “Şimşek programı” ile derinleştireceği ekonomik-sosyal yıkım saldırılarına karşı oluşacak tepkilerin önünü alabilmek ya da sefalete karşı gelişecek direnişleri “ajanların işi” ilan edebilmek için hazırlık yapıyor. Zira emperyalistlerin ajanlarının iktidarda olduğu yerde bu tür yasalar hazırlamanın başka bir anlamı olmaz.
AKP-MHP iktidarı yıllardan beri keyfi saldırılarla kendisine muhalif sesleri susturmaya çalışıyor. Söz konusu hazırlık, kırıntı düzeyinde kalan söz, basın, ifade özgürlüğü haklarını da gasp etmeye yöneliktir. Sosyal yıkım saldırılarına verilebilecek tepkileri “casuslukla” suçlamaya yönelik yasal kılıf arayışıdır. Taslağın içeriğinden milletvekillerinin bile haberi yokken saray medyası tarafından sızdırılması kamuoyunun tepkisini ölçmek içindir. Kayda değer bir tepki verilemediği takdirde paketin Meclis’ten geçmesi kolaylaşacak ve söz konusu düzenleme zorbalığın daha da arttırılması için “yasal kılıf” işlevi görecektir.