2020 yılında Azerbaycan ile Ermenistan arasında “İkinci Dağlık Karabağ Savaşı” diye anılan çatışmalar patlak vermiş, Ermenistan’ın kayıplara uğradığı savaş, Rusya’nın çabaları sonucu imzalanan barış anlaşması ile bitirilmişti. Türkiye ile İsrail’in askeri desteğini alan Azerbaycan rejimi, bu savaştan galip çıkmış, Ermenistan ise başta Dağlık Karabağ olmak üzere birçok bölgeyi Azerbaycan’a kaptırmıştı. Barış anlaşmasının birinci yılında Rusya’nın çağrısıyla Soçi’de Putin, Aliyev ve Paşinyan’ın katıldığı bir zirve toplanmış ve tarafların birçok konuda uzlaşmaya vardıkları açıklanmıştı.
Bu zirvenin ardından harekete geçen saray rejimi, Erivan yönetimiyle ilişkileri normalleştirmeye hazır olduğu mesajını vermeye başlamıştı. Ermenistan Başbakan’ı Nikol Paşinyan da ülkesinde düzenlenen seçimleri kazanmasının ardından Türkiye ile önkoşulsuz diyaloğa hazır olduğunu söylemişti. Bu arada ABD’nin Ankara-Erivan arasında yeni bir diyalog sürecinin başlatılması için devreye girdiği, konunun ABD Başkanı Joe Biden ile AKP şefi Tayyip Erdoğan’ın Roma buluşması ve dışişleri bakanları Antony Blinken ile Mevlüt Çavuşoğlu’nun görüşmelerinde ele alındığı duyurulmuştu. Konuyla ilgili Bloomberg haber ajansına konuşan bir Türk yetkili, Ankara’nın bu sürpriz hamlesinin, ABD Başkanı Biden’ın Roma’daki görüşmelerinde Erdoğan’dan Ermenistan’la kapalı olan sınırları açması talebi doğrultusunda gerçekleştiğini belirtiyor. Bloomberg ise, “Türkiye’nin Ermenistan’la ilişkileri normalleştirmeye yönelik adımlarla, Rusya’dan S-400 füzeleri alması nedeniyle Washington ile gerilen ilişkileri iyileştirmeyi umduğu” yorumunu yapmıştı.
Son günlerde yansıyan haberlere göre Türkiye ile Ermenistan, 1993’ten bu yana kapalı olan sınırların açılmasını ve diplomatik ilişkilerin tesis edilmesini içeren yeni bir “normalleşme” adımı attılar. Konuyla ilgili ilk somut açıklamayı sarayın Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu yaptı. Bakanlığının 2022 bütçesi görüşmeleri sırasında Meclis Genel Kurulu’nda konuşan Çavuşoğlu, tarafların normalleşme için özel temsilciler atayacakları bilgisini verdi. “Biz, (doğrudan) diyalogların başlayabilmesi için özel temsilciler atayacağız dedik. Hatta Ermenistan atadı. Biz de önümüzdeki günlerde, özel temsilcimizi belirleyip gerekli resmi işlemi yapacağız” ifadelerini kullanan sarayın bakanı, bundan sonra Rusya aracılığıyla Ermenistan’la temasa geçilmeyeceğini belirtti.
Çavuşoğlu, Ermenistan ile karşılıklı uçuşların yeniden başlatılması kararının da alındığını bildirdi. Ermenistan Dışişleri Bakanlığı da 14 Aralık’ta yaptığı açıklamada Türkiye ile karşılıklı özel temsilci atanacağını teyit etti. Ermenistan Halk Radyosu haberinde ise, Bakanlık Sözcüsü Vahan Hunaysan’ın, “Çavuşoğlu’nun açıklamasını memnuniyetle karşıladıklarını, Ermenistan’ın bu diyaloğun sağlanabilmesi için özel temsilci atayacağını” belirttiği kaydedildi. Hunaysan, “Ermenistan’ın Türkiye ile önkoşulsuz olarak ilişkilerin normalleşmesini konuşmaya hazır olduğunu” da yineledi.
Ermenistan, Türkiye ve Azerbaycan’ı Nahcivan özerk bölgesi üzerinden birbirine bağlayacak olan koridora karşı çıkmasına karşın, özel temsilci atayarak, diyalog sürecini engelleyen taraf olmayacağını gösterdi. Yansıyan bilgilere göre atanacak özel temsilciler doğrudan diyalogla ilişkilerin normalleşmesini sağlamak için bir yol haritası oluşturmaya çalışacaklar. Türkiye ile Ermenistan arasında 2009’da imzalanan ancak uygulanmayan “normalleşme” sürecinde İsviçre arabulucu olarak devredeydi. Yapılan görüşmeler sonucunda dönemin Türk ve Ermeni dışişleri bakanları Ahmet Davutoğlu ile Edward Nalbantyan, diplomatik ilişkilerin tesisi ve ikili ilişkilerin her alanda geliştirilmesini içeren iki protokole imza atmıştı.
“Normalleşmenin” gerisindeki emperyalist hesaplar
Türkiye-Ermenistan yakınlaşmasına batılı emperyalist güçlerin verdiği desteğin esas nedeni, Rusya’nın hem Ermenistan hem de Güney Kafkasya’daki ağırlığını azaltmaktır. ABD’nin başını çektiği emperyalist batı bloku bu nedenle Ankara-Erivan “normalleşmesini” destekliyor ve tarafları doğrudan diyalog için teşvik ediyor. Azerbaycan-Ermenistan çatışmalarının durmasının ardından özellikle AB’nin egemen güçlerinden olan Fransa ve Almanya’nın da taraflar arası diyalogun geliştirilmesi için çaba sarf ettiklerini belirtmek gerek. Bu gelişmeyi, Rusya’yı kuşatmaya çalışan ABD’nin saldırgan politikalarının bir yansıması saymak mümkün.
Sermayenin uşağı olan T. Erdoğan’ın attığı adımlar hem ABD’nin saldırgan politikalarına hizmet ediyor hem Ermenistan pazarındaki payını arttırma hesaplarına dayanıyor. Türkiye ile Ermenistan arasında doğrudan ulaşım kanalları olmamasına rağmen, iki ülke özel sektörünün Gürcistan üzerinden yaptığı ticaretin hacmi yüz milyon dolara yakındır. Doğrudan kara ve hava ulaşım kanallarının açılması ise bu hacmi kat kat büyütecektir. Bu ihtimal Türkiye’deki kapitalist tekellerin iştahını kabartıyor. Tam da bu nedenlerden dolayı dinci faşist AKP-MHP iktidarının temsilcileri iki ülke arasında “normalleşme” için yoğun bir çaba sarf ediyorlar. Ayrıca Türk devletinin Azerbaycan ile oluşturduğu güçlü siyasi, askeri ve ekonomik ortaklığı Güney Kafkasya’ya yayma hevesleri de var. T. Erdoğan, İlham Aliyev’le 11 Aralık’ta verdiği ortak bir demeçte “bölgesel ekonomik entegrasyonu teşvik etmek” adına, altı ülkenin dahil olduğu bir “Bölgesel İşbirliği Platformu” önerdi. Buna göre 3+3 formatlı “Güney Kafkasya siyasi istişare mekanizması” oluşturulabilir. Bu amaçla oluşturulan platformda Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan, Rusya, Türkiye ve İran yer alıyor. Platformun ilk toplantısı ise 10 Aralık’ta Moskova’da gerçekleştirildi.
İki ülke arasındaki “normalleşme” adımlarına Azerbaycan ile Türkiye’nin dayatmaları sonucunda Zengezur Koridoru da eklendi. Azerbaycan inatla, Ermenistan’ın Sünik eyaleti toprakları üzerinden Azerbaycan ile Nahcivan arasındaki bağlantının sağlanabilmesi için Zengezur Koridoru konseptini öne sürüyor. Bakü yönetimi bu koridorun hem bölgesel hem de küresel açıdan büyük bir önem taşıdığının farkındadır. Doğu-Batı ve Kuzey-Güney koridorları açısından da büyük bir öneme sahip olan Zengezur koridorunun faaliyete geçmesi halinde Azerbaycan’ın sahip olduğu zengin doğalgaz rezervlerinin pazar alanı çok daha genişleyecektir. Ayrıca bu koridorun açılmasıyla Türkiye’nin yayılmacı emellerinden birisi olan Türki Cumhuriyetler ile doğrudan kara yolu ağı da oluşturulabilecek.
Batılı emperyalistlerle onlara hizmet eden Türk sermaye devletinin hayallerinin ne oranda gerçekleşeceğini zaman gösterecek. Çünkü iki ülke arasında halen derin tarihsel sorunlar mevcuttur. Bunların başında ise bu zamana kadar Türkiye’nin inkar ettiği 1915’te 1,5 milyon insanın katledildiği Ermeni soykırımı gelmektedir. Ayrıca Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin “normalleşmesinin” hem bölgesel hem de küresel çapta siyasi, ekonomik ve jeopolitik etkileri olacak. Normalleşme sürecini destekleyenler olduğu gibi bu gelişmelerden rahatsız olan taraflar da var. Bu ülkelerin başında kuşkusuz İran geliyor. Özellikle de “Turan koridoru” olarak da bilinen Zengezur koridorunun açılması İran’ı pek çok açıdan etkileyecektir. Nitekim savaş sırasında İran’ın yaptığı açıklamalar, son günlerde sınırdaki askeri tatbikattan dolayı Bakü ile yaşadığı gerginlik bu rahatsızlıkların da dışa vurumudur. İlham Aliyev rejiminin siyonist İsrail’le geliştirdiği ilişkiler ise İran’ın “normalleşme” sürecine ilişkin olumsuz bakışını daha da güçlendirmektedir.