Saray rejiminin “sahte senaryoları” çöküyor

Sermaye iktidarının cihatçı terör örgütleriyle işbirliği yaparak Suriye’ye karşı savaşa girişmesi, Türkiye kentlerini bu tür katliamların arenası haline getirdi. Dolayısıyla saldırıyı kim hangi amaçla düzenlemiş olursa olsun siyasi sorumluluk, net bir şekilde AKP-MHP rejiminin sırtındadır.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 20 Kasım 2022
  • 14:30

İstiklal Caddesi’nde gerçekleştirilen vahşi katliamın ardından hem AKP-MHP rejiminin şefleri hem saraydan beslenen medyadaki tetikçiler koro halinde ırkçı-şoven naralar atmaya başladılar. Saldırının hemen ardından Kürt hareketini “fail” ilan eden rejim, bunun üzerinden iğrenç bir propaganda yürütmeye çalıştı. Özellikle sarayın İçişleri Bakanı Süleyman Soylu peş peşe açıklamalar yaparak, PKK/PYD/HDP bağlantısı kurmaya çalıştı. Ancak saray medyası aracılığıyla peş peşe yayılan “senaryolar” kısa sürede çökmeye başladı. Zira iddialarının hiçbir iler tutar yanı olmadığı gibi her açıklamalarıyla bir öncekini yalanladılar.

Altı kişinin hayatına, 80’i aşkın kişinin yaralanmasına neden olan saldırıdan propaganda amacıyla yararlanmak için harcadıkları çaba, saray rejiminin nasıl da kokuşmuş olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Tek dertleri sefil bekalarını koruyup saray saltanatının çöküşünü geciktirmek olduğu için, insanların ölümünden bile nemalanmaya çalışıyorlar. O kadar hızlı davrandılar ki, her şeyi ellerine yüzlerine bulaştırdılar. Ancak, insan yaşamına zerre kadar değer vermeyen bu dinci-faşist zihniyetin yalanları, yatsıya kadar bile dayanamadı.

Güya saldırı emrinin verildiği şehirler birkaç kez değişti. Kobani, Menbiç, Kamışlı derken, bombayı bıraktığı iddia edilen kişinin Türkiye’ye gelişiyle ilgili verdikleri bilgilerin de doğru olmadığı ortaya çıktı. Ahlam Albashir’e dair hiçbir somut bilgi de vermiyorlar ve adece ismi anılıyor. PYD, Ahlam Albashir’le hiçbir ilgilerinin olmadığını açıklarken, kolunda Afrika ülkesi Eritre dilinde bir dövme olduğu görüldü. Önce “istihbaratçı” olarak eğitildiği iddia edildi. Bu iddianın inandırıcı olmaması üzerine, kullanılan bir “zavallı” olduğu söylendi. Ona yardım ettiği iddiasıyla göz altına alınanların Kürt hareketiyle bir ilgilerinin olmadığı görüldü. Ahlam Albashir’in Afrin’den gelip İdlib üzerinden Türkiye’ye girdiği açıklandı. Bu bölgeler TSK ile cihatçı terör örgütlerinin kontrolünde bulunuyor. Dolayısıyla onlardan yardım almadan sınırı geçmesi imkansız.

Öte yandan saldırıyı düzenleyen Ahlam Albashir’e yardım ettiği söylenen kişinin bir yıl önce Türkiye’ye giriş yaptığı öne sürüldü. Oysa bu kişi neredeyse on yıldan beri Türkiye’de yaşıyor. Kendi adına şirket bile açmış. Sosyal medyada yayınladığı fotoğraflarda ise otomatik silah taşırken, Tank ya da zırhlı araç üzerinde poz verirken görülüyor. Fotoğraflarda Suriye’deki cihatçı terör örgütlerinden Sultan Murad Tugayları simgeleri görülüyor. Adından da anlaşılacağı üzere Sultan Murad MİT bağlantılı örgütlerden biri.

Kısa sürede bu kadar çelişki ve tutarsızlığın ortaya saçılması, saray rejiminin gizlemek istediği şeyler olduğu şüphesini güçlendiriyor. Zira kısa sürede bu kadar uyduruk/çelişik açıklamanın yapılması tesadüf olamaz. Bütün veriler, saldırıyı şu veya bu şekilde saray rejimiyle bağlantılı cihatçı bir örgütün düzenlediği şüphesini kuvvetlendiriyor.

Sermaye iktidarının cihatçı terör örgütleriyle işbirliği yaparak Suriye’ye karşı savaşa girişmesi, Türkiye kentlerini bu tür katliamların arenası haline getirdi. Dolayısıyla saldırıyı kim hangi amaçla düzenlemiş olursa olsun siyasi sorumluluk, net bir şekilde AKP-MHP rejiminin sırtındadır.